13- Terler ve Şekerler

1.4K 135 70
                                    

Bu yıl teog senem olduğu için bundan sonra bölümlerin sık gelemeyeceğini söylemeliyim. Üzgünüm gerçekten ama okulum erken açıldı ve derslerimi aksatmak istemiyorum. Son iki bölüm ekşınlıydı veee bu bölüm de öyle. Çok şaşırtıcı. Cidden. Ciddiyim ben... Bu bölümü de yorumlarıyla beni sevindirik yapan youmustbepatato ya ve 40 gün aradan sonra kıçımı kaldırıp çevirmeye devam etmemi sağlayan Stroer62 ye ithaf ediyorum. İyi okumalar!

------------------------------------------------------

Annabeth koridordan aşağı hızla ilerleyen Luke'un arkasından koştu ve Luke'un tişörtünü tutup onu durdurmak için başarısız bir girişimde bulundu.

"Luke, bekle." dedi Annabeth acı sonunda içine yerleşince. Luke her şeyi söylemek için müdürün ofisine gidiyordu. Duvarlar üstüne yıkılıyormuş gibi hissetse de bir şeyler yapması gerekiyordu. "Bunu yapmak zorunda değilsin."

"Git eşyalarını topla. Bu kadarı yeterli."

"Bana neyin ne kadar yeterli olduğunu söyleme!" Annabeth çıkıştı.

Luke kendini onun ellerinden kurtardı ve koridorun ortasında Annabeth'in üzerine doğru yürüdü.

"Ne yapmamı istiyorsun? Bunu görmezden gelmemi mi?"

"Evet! Ben artık oyun parkında oynayan küçük çocuk değilim, Luke. Bak bana!"

Luke iç çekti ve Annabeth'in gözlerine baktı. Bir süre sonra, "Sen bir oğlansın." dedi.

"Evet, ama ben ayrıca Annabeth'im. Benim hiç kabullenip vazgeçtiğimi gördün mü?"

Luke dudaklarını yaladı ve ağırlığını diğer ayağına verdi. Başka bir şey söyleyemeden koridorun ucundan biri seslendi.

"Bir sorun mu var?"

Seslenen kucağında bir yığın kitap olan, ellerini sandalyesinin tekerleklerine koymuş Kheirondu. Onları endişeyle izliyordu, ardından surat ifadesi onları tanıdığını belli edercesine değişti.

"Sen Luke Castellan mısın?" dedi Kheiron onlara yaklaşarak. "Bunca zamandan sonra... Ne kadar oldu- On yıl mı?"

Luke boğazını temizledi. Belli ki eski ortaokul öğretmenini burda görmeyi beklemiyordu. "Evet efendim, sizi görmek de güzel."

Annabeth sakinleşti ve Kheiron gelip önünde durduğunda bile bakışlarını yerdeki döşemeden yukarı kaldırmayı reddetti. Luke'un sırrını söylemek için can attığını hissedebiliyordu.

Kheiron önerdi, "Benim ofisimde bir bardak çay içelim mi?"

"Efendim, ben- "

Kheiron nazikçe tek elini yukarı kaldırdı. "Lütfen. Tartışmamız gereken çok şey var."

------------------------------------------------------

Annabeth sandalyesinin ucunda oturuyordu, Luke ve onu Kheiron'dan ve diğer taraftan ayıran sehpanın üzerindeki çayı dokunulmamış bir şekilde duruyordu.

Kheiron onları birbirine kenetlenmiş ellerinin ardından izlerken sessizliğin sürmesine izin verdi. Bu kadardı. Annabeth'in başı büyük beladaydı.

Luke, itiraf etmesini beklercesine gözlerini Annabeth'ten ayırmadan sandalyesinde kıpırdanıp duruyordu. Fakat Annabeth çay bardağına bakmaya devam etti. Geleceği derinliklere gömülmek üzere uçurumun kenarından sallanıyordu.

Kheiron derin bir nefes aldı, "Luke, şüphesiz ki Annabeth'in sırrını öğrenmişsin."

Luke gözlerini Annabeth'ten ayırarak duygusuz bir ifade takındı. "Biliyor muydun? Bunca zamandır?"

I Got A Boy (Tumblr Çeviri Hikayesi) by: flyingcrowbarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin