Sphere

769 72 86
                                    

Başlama tarihini buraya bırakabilirsiniz.
İyi okumalar diliyorum <3
_________________

"Bana meydan mı okuyorsun?" gözlerimi niyetini sorgularcasına kısmış yüzüne bakıyordum. Bıkkınlıkla nefes verirken elini,
'Git başımdan' der gibi salladı. Dakikalardır karşısında fazladan bir tur için yalvarmıştım ancak nafileydi. Her zamanki inatçı Min Yoongi yine bildiğini okuyordu.

"Bir el daha oynasak ölmeyiz Yoongi." Ona sadece adıyla seslenmekten çekinmezdim çünkü bunun sorun olmayacağını biliyordum. Böyle şeylere takılmazdı. Fakat hayli inatçı oluşu beni zora sokuyordu. Alt dudağımı şımarık bir çocuk gibi sarkıtıp yüzümü düşürdüğümde limon yemiş gibi suratını ekşitti. Çocukça tavırlardan nefret ediyor gibi görünse de içten içe bana kıyamadığını biliyor, bunu kullanıyordum. Biraz kötüydüm sanırım... Ama başka şansım yoktu.

İşaret parmağıyla suratımın etrafında hayali bir çizgi çizdi yavaşça.
"Şu suratını düzelt önce. Ayrıca zombi oyunları oynamaktan gına geldi. Bir istila olsa sırf senin şu oyunların yüzünden önlerine atlarım."

Olumsuz anlamda kafamı salladım.
"Öyle bir şey olamaz çünkü ben hepsinin canına okumuş olurum." Hiçbir şey demeden önüne döndü çünkü bu konuda hiç kimsenin elime su dökemeyeceğini biliyordu. Video oyunlarının ,özellikle zombi konuluların, ustası bendim. Muhtemelen annem bana hamileyken zombi oyunları oynamıştı. Bir ihtimal?

"Bu elden sonra başka bir şey duymak istemiyorum ona göre."
Hevesle kafamı salladım. Oyunu başlatmak üzereyken kapı zilinin sesi duyuldu. Yoongi ayağa kalktığında ben oyunu başlatmıştım.
"Ben bakarım sen başlat diyecektim ama..." Hınzırca gülümseyip konsollardan birini elime aldım.

Birkaç dakika sonra Namjoon ve Jimin ellerinde birer koliyle içeri girdiler. Yoongi hayattan bezmiş vaziyette kendini koltuğa bıraktığında kahkahamı bastırdım.
"Oğlum sizin eviniz yok mu? Parazit gibi yapıştınız üzerimden geçiniyorsunuz. Köyünüze dönün lan artık."
Jimin Yoongi'yi takmayıp önündeki koliyle ilgilenirken Namjoon ceketini çıkarıyordu.
"Hoşbulduk Yoongi.. Biz de seni özledik hemen geldik o yüzden." Hepimizin birbiriyle olan iletişimi farklıydı. Jimin sayesinde diğerleriyle tanışıp kısa zamanda en yakınlarından biri haline gelmiştim. Onlar lise yıllarından beri tanışıyordu ancak ben üniversiteye geçtiğim yılda, yani iki yıl öncesinde, aralarına dahil olmuştum. Kimin ne zaman kimle beraber olduğu belli olmuyordu ancak günün sonunda mutlaka bir araya geliyorduk. Ve ben bu özelliğimiz seviyordum. Hepsini ailem gibi görüyordum. Çünkü ailemi bir trafik kazası sonucu kaybettiğimden beri aile yerine koymam gereken birilerine ihtiyaç duyuyordum. O yüzden aile yerine koyduğum bu adamlar için her şeyi yapabilirdim.

Namjoon'un Yoongi'nin yanağından makas aldığında istemsizce güldüm.
Yoongi gözlerimi devirip L şeklindeki koltuğun dönerli kısmına ayaklarını uzatarak otururken ben de merakla Jimin'e yaklaştım.

"O ne?" Jimin kolinin içinden tozlu ahşap bir kutu çıkardı. Kutuyu elime aldığımda, el şeklinde bir oyuğa sahip olduğunu fark ettim. Oyuğun avuca denk gelen kısmında küçük bir delik vardı. Garip görünüyordu.
"Bana yapacağın geri dönüşü şimdiden düşünsen iyi edersin Jeon."
Jimin'in dediğini kulak ardı edip, hala elimde olan kutuyu açmak için bir yer aradım ama yoktu. Yoongi Namjoon'un yanına otururken ben de Jimin'in hemen yanına yerleştim.
"Nereden buldunuz bunu? Tahtadan yosun kokusu geliyor resmen."
Namjoon elindeki kağıtları incelerken cevapladı.
"Dün akşam sahilde turist kafilesini gezdirirken kumların arasında bir şeye ayağım takıldı. İlk önce taş zannettim ama olmadığını sonradan fark ettim."
Kutunun köşesinde duran ve muhtemelen çakma olan zümrüt taşını gösterdi.
"Sokak lambasının ışığında şu köşesi parlayınca merak edip çıkardım. Desenleri falan çok dikkat çekici geldi. Gizemli şeyleri seviyorsunuz diye buraya getirdim ben de." Yoongi kucağındaki yastığı Namjoon'un kafasına fırlatıp koltukta dizlerinin üzerinde doğruldu.

Name of Evil ¦ taekook ¦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin