4.Bölüm - Başlangıç

187 7 1
                                    

Kolayca söylediği iki kelime başımı döndürürken, gözlerimi kaçırdım. Onun yüzü dışında herhangi bir şeye odaklanmalıydım. Gülümseyerek doğruldu, gerindi. Ağrılarından olsa gerek gözleri kısıldı, yüzü bir saniyeliğine buruştu. Ne demiştim? Yüzü dışında, herhangi bir yere odaklanmalıydım. Onun arkasından, ben de aceleci hareketlerle toparlanmış yine her zaman yaptığım gibi onu izliyordum. Birinin seni öpmesi böyle mi hissettiriyordu? Başka bir evrene transfer olmuşsun gibi... Daha sonra onun da gözlerini bana diktiğini fark ettiğimde cevap vermem gerektiğini hissettim. 

''Karma.''

''Cidden, mırıldanarak konuşma gibi bir sorunun var. Kahve sütlü mü?''

Kahve mi? Nereden anladı ki? Tepeden tırnağa kızarırken dudağımı ısırdım. Doğru ya kahve... Aklım tekrar dudaklarına kayarken elinde kahve fincanıyla karşıma oturduğunu fark ettim. Birisi şu an çıkıp başıma çekiçle vurmalıydı. Fincanı gördüğü için sormuştu, aklıma neler geliyordu öyle?

''Hayır sade.''

''Tadı sütten geliyor sanmıştım.''

 Gözlerini fincandan kaldırıp bana çevirirken sol dudağı yana kıvrıldı. Kesinlikle benim aklımdan geçen şeyi ima ediyordu ya da ben kafayı yiyordum. Onunla ilgili her şey mükemmeldi. Biraz geriye sararsak rüya görüyor olma ihtimalim daha yüksekti. Yani gerçek anlamda yakışıklı ve hayal edebileceğimin ötesinde çekici biriydi. Okuduğum kitaplar, izlediğim filmler elimde olmadan kafamda tekrardan canlanıyordu. Tesadüfen karşılaşmıştık, anlamlandıramadığım bir auraya sahipti. Biraz sert biriydi evet başı da beladan kurtulmuyor gibiydi. Ya da gidip belasını bulan oydu. Daha sonra hastalıklı bir düşünce filizlenmeye başladı. Başından beri olan öfkesi, dengesizliği... Evet içimde tuhaf bir yerlerde birisi çığlık atıyordu. Karşımda oturan çocuk; hayatım boyunca okuduğum, imrendiğim, sevdiğim, etkilendiğim kötü çocukların gerçek hayattaki yansıması gibi bir şeydi. Böyle şeyler rüyalarda bile olmaz bilirsiniz, gerçek hayatta başınıza gelmesi ise imkansızdır.

''Karma, sanırım arkadaşın bir şey anlatmaya çalışıyor.''

Tekrar sesini duyunca irkildim, fena halde dalmıştım öyle ki üstümde patilerini göğsüme dayamış dikilen ve bana bakıp huysuzlanan Hero'yu bile fark etmemiştim. Ben irkilince, üstümden indi. Tamamen tetikte olan vücudunu Ares'e doğru çevirdi ve hırlamaya başladı. 

Evet kesinlikle bir şey anlatmaya çalışıyordu. Başını okşarken, yavaşça gevşeyip dizime yatınca istemsizce gülümsedim. 

''Kusura bakma. Evde erkek görmeye pek alışkın değil de.''

Kaşlarını çattı, ikisi de birbirinden hoşlanmışa benzemiyordu ve bu oldukça tuhaf bir durumdu. Hero'nun iç güdüsel olarak öyle davrandığını anlayabiliyordum ama kim bir kediye biraz daha miyavlarsan seni öldürürüm bakışı atardı ki?

''Tek başına mı yaşıyorsun?''

''Hayır annem şehir dışında ve... Ona öyle bakmasan olmaz mı? Ve Hero işte.''

''Nasıl bakmasam?''

''Öyle, sen öyle bakınca geriliyor.''

''O zaman odadan çıkar.''

Verdiği cevap beni tam anlamıyla afallatmıştı. Evimize gelen hiç kimse onunla bu kadar saygısız bir şekilde konuşamazdı. Belki bu konuda fazla hassas davrandığım düşünülebilirdi ama Hero kesinlikle ailedendi ve benim ailem pek de kalabalık değildi. 

''Kendini iyi hissediyor musun?'' 

Sesim beklediğim kadar soğuk çıkmamıştı. Kitaplardaki karakterler bunu pekala başarabiliyorlardı. Karşısındaki çocuk ne kadar yakışıklı olursa olsun; sesleri titremiyor, etkilenmiyorlar, soğuk ve ilgisiz konuşabiliyorlardı. Ama işte bana gelince durum pek de yazılanlar da olduğu gibi gitmiyordu.

KÖKTENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin