5. Bölüm

23 6 1
                                    

Dediğini yapacak mıydım? Kesinlikle hayır. Eğer gerçekten bir an için bile olsa bu kadar ileri gidebileceğini tahmin etmiş olsaydım... Direk ayağa kalktım yaklaşık bir saattir burada oturuyorduk ve Melis...

"Melis nerede! Ne yaptın!"

"Ne yapmışım?" Ruh halimin telefonuma baktıktan sonra değiştiğini anlamış olmalıydı, gülümsüyordu.

Elimin titremesine engel olmaya ve polisi aramaya çalıştım. Bunu hemen onun karşısında yapmasam belki çok daha makul bir hareket olabilirdi ancak o an neyin mantıklı neyin mantıksız olup olmadığını sorgulayacak kadar kendimde değildim. "155 polis imdat nasıl yardımcı..." Telefonun sesi kısık olmadığından, sesi benimle bir duymuş, aynı anda ayağa kalkmış ve ben daha konuşmaya fırsat bulamadan telefonu elimden almıştı.

"Noluyoruz ya"

Kesinlikle yanlış hareketti, çaktırmadan başka bir odaya geçmeli ve orada aramalıydım ama telefonuma mesajı bile isteye yollamıştı bu durumda farklı bir odaya geçme şansım belki de hiç olmayacaktı. Kapıya yöneldim.

"Nereye?!"

Kolumdan tuttuğunda artık bütün gücümü kullanarak vuruyor, itiyor ve uzaklaşabilmek için elimden gelen her şeyi yapıyordum. Kollarımı yumuşak sayılmayacak bir şekilde iki elinin arasına aldı ve hareket ettirmemi imkansız hale getirdi. O zaman da tekme atmayı denedim.

"Dursana kızım! Çıldırdın iyice."

"Bırak! Yanına kalacağını mı sanıyorsun?! Bırak."

Artık o da sinirliydi, ellerinin arasında duran bileklerimi daha sıkı tutmaya başladı. Belki de anlaşma yoluna gitmeliydim ama mümkün değildi, böyle biriyle hangi konuda ne gibi bir anlaşma yapabilirdiniz ki?

"Bu iş böyle biter mi sanıyorsun? İstediğin her şeyi herkese yapabileceğini mi?"

"Ne diyorsun kızım sen!"

"Yapamazsın diyorum! Bırak! Bırak artık acıyor!"

"Acıyor ha..."

Daha sıkı tutması mümkünmüş gibi ellerini derime biraz daha bastırdı. Ona canınızın acıdığını söylemek bir işe yaramıyordu, bunu çoktan öğrenmiş olmalıydım. Acının artmasıyla beraber kollarımı zorlamayı bıraktım.

"Ne yapmışım? Tekrar söyle."

Sakinleşmeye çalışıyor gibi görünüyordu. Eğer sakinleşirse belki bir şansım...

"Cevap versene kızım! Ne yapmışım!"

Sarsmasıyla konuşmam gerektiğini konuşmazsam da sinirleneceğini anladım. Her koşulda öfkeliydi.

"Video. Şerefsiz. Videonu aldım."

Göz ucuyla tartışma sırasında yere düşen telefonuma baktı. Daha sonra tekrar bana döndü. Beni koltuğa çarpıp, oturmamı sağladıktan sonra telefonu eline aldı.

"Kıpırdarsan bu defa canını fena yakarım."

O daha videoyu izlemeden önce anlamıştım, anlamıştım ama bir şekilde yerine oturmuyordu. Ne videodan ne de Melis'ten haberi var gibiydi. Ya da çok iyi rol yapıyordu. Son derece sert bir yüz ifadesiyle izlemeyi bitirdikten sonra telefonu bana attı.

"Mesaj at arkadaşına."

Dizlerime düşen telefonu elime aldığımda artık başım bütün şiddetiyle zonkluyordu. Daha fazla itiraz etmeden önce dediğini yapmaya karar verdim.

"Ne diyeceğim?"

"Ne demek istiyorsan onu de."

"Iyi ama ne demem gerekiyor?"

"Karma. At şu siktiğimin mesajını."

<Yardım etmeyi kabul ettim, lütfen ona dokunma.> Mesajı yolladığımda gelecek cevabı beklerken olan biten her şeyi düşünmeye çalışıyordum. Adamın durması için söylenebilecek en uygun şey bu gibiydi. Ben saniyeleri sayarken –iki yüz onuncu saniyeye yeni gelmiştim ki- mesaj geldi. <Artık iyiyim, kimseyle konuşmak istemiyorum, teşekkürler.> Mesaj beklediğim gibi rahat hissetmemi sağlamamıştı. Şu an güvendeydi. Ben de tam olarak tehlikedeymişim gibi hissetmiyordum. Yine de doğru olmayan bir şeyler vardı başımı kaldırıp, Ares'e baktım. Aynı öfke ile beni izlemeye devam ediyordu.

"İyi miymiş?"

"Ne kadar iyi olunabilirse."

Ve işte o an içinde bulunduğumuz duruma asla uygun olmayacak bir şey yaptı. Pişkin kendinden emin bir sırıtış yüzünde belirdi birden, öfkeli hali şimdi çok uzak bir geçmişte kalmış gibiydi.

"Ne arkadaş ama! Üzerinde bugün o elbise mi vardı?"

Gülümseyen yüzüne aldırmadan videoyu tekrar oynattım, bugün buraya gelirken elbise giymiş olamazdı. Kot pantolon ve gri bir tişört olduğuna oldukça emindim, normale göre bu kadar sade giyinmiş olmasını yasta olmasına vermiştim. Videoyu tekrar başa aldım, bu iğrenç görüntüleri birisi tekrar tekrar izleyeceğimi söylese asla inanmazdım ama şimdi... Burası Melisler'in Marmaris'teki yazlığıydı. Tablolara kadar her şey aynıydı. Üstündeki elbise de geçen yazdan olmalıydı. En azından aralık ayında giyilmesi mümkün değildi. Melisi aradım. Gerçeğin yüzüme uyguladığı basınç ile yanıyordum. Hemen şimdi bir açıklamaya yapacaktı, yapması gerekiyordu. Beşinci aramadan sonra vazgeçtim.

"Sen değil miydin?"

Zaten cevabını bildiğim bu soruyu sormama gerek yoktu. O değildi ama Melis nasıl? Bu kadarı onun için bile fazlaydı. Ellerini teslim oluyormuş gibi avuç içleri bana dönecek şekilde havaya kaldırdı.

"Kesinlikle masumum. En azından bu konuda."

"Ama nasıl..."

"Ne nasıl?"

"Yani nasıl..."

Salak gibi konuştuğumun farkındaydım ancak anlamak benim için gerçekten çok zordu. Başka biri miydi? Daha önceden mi olmuştu? Melis bana böyle bir şeyi yollarken tam olarak ne düşünüyordu? Daha fazla kuruntuya yer bırakmayacaktım bu işe bir açıklık getirmeliydim. Telefonu tekrardan elime aldım ve annesini aradım. Hafta sonu olduğu için evde olma ihtimali yüksekti.

"Alo, Nergis Teyze, evet Karma ben, iyiyim teşekkürler, ben Melis'i merak etmiştim ama, evet evet bize uğradı eve geldi mi diye soracaktım, yok hayır kavga etmedik, evde mi, ne zaman geldi, bir saat... yok hayır telefonlarımı açmadı da, evet tamam, tamam."

Telefonu kibar sayılamayacak bir şekilde kapattıktan sonra yanımdaki yastığı yere fırlattım. Eve gitmişti işte hem de bir saattir oradaydı. Mesajı bana kendi evinde, kendi odasında, bizzat kendi yollamıştı. Onun yüzünden çıkarabileceğim olası her rezillik ve olaya rağmen!

"Bana niye atıyorsun kızım!"

Yerden alıp geri yolladığı yastık omzuma çarpıp yanıma düştü. Sinirden deliriyordum. Bana yaşattığı korkuyla belki şu an karakoldaydım. Belki de bağırmaya başlamış ve bütün apartmanı bizim eve toplamıştım. Melis'e kızgındım, on sekiz yıl boyunca kızgın hissettiğim zamanların toplamından daha kızgındım.

"Sana atmadım. Yere atı..."

"Her neyse. Bu soruyu sormak için yeterince bekledim."

Cümlemi tamamlamama izin vermeden sözümü kesmişti. Ne soracaktı? Kesinlikle açıklamaya yapacak durumda değildim. Ne diyebilirdim ki? Haklı sebeplerim vardı ve böyle düşündüm, evet bu olabilirdi belki.

"Artık sakinleştiysek pizzamı yemeye devam edebilir miyim?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 07, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KÖKTENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin