İslâmî bir kurgudur... "Bu kadar ümitsiz olmayın. Bir suçunuz yoksa her şey elinde sonunda açığa çıkar. Unutmayın her katil hata yapar. Bunu gerçekte yapan kişi bulunacaktır. Ama bu kadar ümitsizken size nasıl yardım edebilirim ki?" Dediğimde saniyelik gözlerime baktı. Gözleri bir şey arar gibi boş odada gezindi ürkekçe. Bir psikoloğa ihtiyacı olduğu reddedilemez bir gerçekti. Psikolojik olarak çöktüğünü ilk girdiğimde bile fark etmiştim. Ne demişti? Annesi, babası ve kız kardeşini öldürmüştü. Yani en azından iddialar bu yöndeydi. Eğer gerçekten öldürmediyse ailesinin öldürdüğünün düşünülmesi + bunun suçlusunun o bulunması + hapse girmesi + tanıdığı hiçkimsenin ona inanmaması = çok büyük bir travma olmalıydı. "Dışarda kimse yok hanımefendi. Kimsem yok... Çıkıp ne yapabilirim? Çıksam ne yapacağım? Yüzüme katil diye bağıran büyükannemin ayaklarına mı kapanıyım? Cidden ben ailemin bir mezarı olduğunu görmeyi burada gebermeye tercih ediyorum." Bu denli karamsar olması içimdeki iyi her şeyi süpürürken yanağımın içini ısırdım toparlanmak adına. Gözleri çaresizlikle parlıyor bir de ara sıra sesi titriyordu. ~İsteksiz. "Kardeşiniz sizin için çırpınıyor Yavuz bey. O var. Sizi bu kadar seven ve vazgeçmeyen birisi varken nasıl kimse yok?" Dediğimde öldürücü bir bakış oturdu gözlerine. Nefretle baktı bana. Bir an ne dediğimi sorguladım. Bu adamın psikolojisi yerinde değil ve ben onun karşısında otururken güvende hissetmiyorum. "O şerefsiz ben buraya gireyim diye aleyhime ifade verenlerden biri. Ben intihar edince vicdan azabı yaşadı. Lanet çocuğun beni sevdiği yok. Babamın bana vereceğini defalarca dile getirdiği şirketin başına geçmenin keyfine varıyor aylardır."