[goldenf.]: 8.

3.8K 330 177
                                    

"Sana bir sır vereyim Seungmin, güzelim, seks bir eğlence ve arada illa da aşk denen o illetin olması şart değil. Partnerlerim arkadaşlarım çünkü onlarla eğleniyorum. Tıpkı sen ve ben, ilk gece olduğu gibi."

Ve öyle, Seungmin'in aşk adamı sandığı Minho'nun ağzından çıkan aşka hakaret o kelimeye dayanamayan şarap dolu kadehleri, masanın duvara çarpışıyla önce sarsılıp sonra içindekilerle devrilivermişlerdi. Bir burukluk. Kadehler yuvarlanırken kırılsalar, belki sivri uçları Seungmin'in harap olmuş o acınası duygularının eline verilecek keskin bir parça olur da o anda bitirirdi Seungmin her şeyi. Minho'yla yatmak bir hata değildi. Neden yapılmasındı ki? O ne yaptığını bilen becerikli, seksi ve yakışıklı bir partnerdi. Soluk soluğa hem atışıp hem de dar gelen yerlerde yuvarlanarak birbirlerini alt etmeye çalıştıkları her saniyenin bir daha aynısı asla tadılamayacak bambaşka bir zevki vardı. Asıl hata taraflardan birinin, ki bu kesinlikle tecrübeli olan Minho değil Seungmin oluyordu, bir şeyler hissetmeye başlamasaydı.

Yemek tezgahının üzerinde devrili duran bardaklardan akan kırmızı şarap, karşı taraftaki tezgahla arada kalan beyaz fayanslarda birikmiş, aralarındaki çizgilerden ileriye doğru bir ırmak olmuş heba gidiyor, iki tezgahın arasında nefesleri henüz yeni sakinlemiş terle kaplı iki beden sessizce uzanıyordu. O ırmak, Minho'nun çeke çeke darmadağın saçlarına doğru ilerleyerek uçlarını ıslatırken henüz o sabah yıkanmış saçların sahibi normal koşullarda takınacağı öfkenin var olduğunu unutmuş Seungmin, elleri karnında seks sonrası neşenin peşini kovalayan hüzne teslim olmuştu.

Aşk denen o illet.

Seungmin o illeti iyi biliyordu. Anlarım demişti ya, içine düşünce fark etmişti ama. Yuvarlanırken değil. Tuzağa düşmüş gibi, bardaktan boşanırcasına yağmur yağarken yavaş sileceklerle sürmeye devam edip neyin içine doğru ilerlediğini öğrenemeden, güvenli bir yere varma umuduyla Minho'nun illetine düşmüştü işte. Onun dudaklarına, insanı sinirden çıldırtan sözleri ile akrep sırıtışlarına, kucağına ve hatta bağrına düşmüştü. Orada, Minho eşeğinin tapılası dudaklarından dökülüp parçaladığı hayallerine rağmen onu öpmüştü. Canına yakan o iki parça ete her şeyiyle, sanki tek ilacı onlar olacakmış gibi yapışmıştı. Sonra, işte, sırtları soğuk zeminde, omuz omuza tavana bakarak çırılçıplak soluklanıyorlardı. Çorapları dahi zeminin bir başka köşesinde, Seungmin'in tişörtü Minho'nun ıslak kasıkları üzerinde.

"Ama ben yapamıyorum."

Bakmadı, Minho yutkundu. Dudaklarını yaladı ve itiraf etti: "Hayır, çok... Ateşliydi."

Hadi ama, başlamadan önceki son sözüne ithafen dediğini anlamamış mıydı gerçekten? Oysa Seungmin dört bir yanını sarmış hüznün sessizliğinin Minho'ya ulaştığına, hatta onu da kendi içine aldığına emindi. Mutfakta düzüşmenin ateşli olduğundan bahsederek konuyu değiştiriyordu. Seungmin inatla düzeltecekti.

"Buna devam etmek istemiyorum. Arada hiçbir şey olmadan seninle sevişemem."

"Sen aşk istiyorsun."

Oh, Şarlok. Akla gelebilecek tüm aşk klasiklerini bitirmiş bir adama kendisiyle ilgi söylenebilecek en iyi tespit. Anlamak zor olmuş olmalı.

"Ama bana aşık olmak istemiyorsun."

Seungmin yutkunuşuyla tüm hakikat dağlarını devirdi.

"Evet."

Yine o kahrolasıca sessizlik, diyeceği vardı da o sessizlik olmasa ne söyleyecekti ki? Kim bilir, belki de istediği şey imkansızlığına rağmen Lee Romantik Minho'nun bu kez aşk ile kesişen cümlelerini duymaktı. Ah, kesinlikle buna bir son verilmeliydi. Seungmin daha fazla acizleşemezdi.

GOLDENF. 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin