GOLDENF. 2min

[goldenf.]: 10.

Yıllardır yalnız geçirip aksini de hayal edemediği, ayaksız vantilatörün karşısında serince geçirdiği huzur dolu sessiz yaz akşamlarının birinde, güya kliması bozulan Minho'yla beraberdi ilk defa. Sırtını onun boylu boyunca uzandığı kanepeye yaslamış; üzerinde en ince, geniş yakası arada omuzlarına sarkan tişörtü ve doğrudan onlara esen güçsüz havanın tenine işlemesine izin veren şortu ile bacaklarını kendine çekmiş, orta sehpadaki dağınıklığın parçası olan dizüstü bilgisayarından çoktan ayırdığı gözleri kısık sesle dinledikleri televizyondaki tufan haberinde. Saçlarında Minho'un elleri, o güçsüz rüzgardan daha narince saçlarına dolaşıp tutamları parmakları etrafına sarıyor, onunla birlikte pür dikkat koca ekrandaki felaketi seyrediyordu. Dizlerininden biri kırılmış ve yukarıda, saçları başının altındaki kırlentiye yayılmaşlar. İş çıkışı doğrudan Seungmin'in zilini çaldığından burada çıkardığı giysilerini Seungmin yine söylenerek mutfak sandalyesinin birine asmış. Seungmin'e inat kıçında yalnızca baksırı ve reddetmediği tek şey olan tişörtüyle duruyor, söylediğine göre çarşambaya kadar da bunaltıcı akşamlarını onun vantilatörü karşısında geçirecek.

İnanın Seungmin şikayet etmiyor. Böyle arada bir huysuzluk yapmaları var ama Minho onunla sonuçta. Almaması gerektiği zevki tadıyor. Şu minik temasları, öpücükler de değil, onu neredeyse deli ediyor. Tarifsiz heyecanla farkında olmadan kapılınan mutluluğun tadını sonunda, Minho'nun sayesinde artık o da biliyor.

Sonsuza dek, sıkılmadan devam edebilirdi hepsine. Onu öfkeden küplere bindirmesine razıdır, açıkça sonra baştan çıkararak ateşli sevişmelere davetleri zevkle karşılar çünkü Minho bilmse de o, bunun yalnızca bedensel tatminlikten daha fazla olduğunu hisseder.

Cupid'in ani çıkışlarına alışıldığından, sunucu bir sonraki habere geçtiğinde arkasında sıçramayı duyunca tepki göstermemesi de doğal olmuştu. Kedinin minik adımlarıyla, ancak dikkat kesildiğinde işitilen hareketlerinin sesi Minho'un yanına devrilip kıvrılınca durdu. Seungmin'e bu yarı domestikliğin sakinliğini veren şeylerden biri, böyle bir şeyden konuşmamış olsalarda çift oldukları hissini vererek onları tamamlayan Cupid'di. Bir kediden daha fazlası. Seungmin bazen, bu kapkara hayvanın yeşil gözleri içine bakarken onun kendisine bir şeyler ima etmeye çalıştığını, Minho'ya olan aşkını adı gibi bilip bunun yaratıcısı olarak hava attığını düşünürdü. Cupid'in egosunu kabartmaya çok hakkı vardı hem de. Böyle bir aşkı yaratmış, ona Minho'yu bahşedip uzunca sevmesine izin vermişti. Belki hatta, Minho'nun o ansız öpücüklerinin öncüsü de o idi.

Başını Cupid'e çevirmek için sağ elini yanına koyarken az sonra olacaklardan sonra olayları yatağa taşımak gibi açık bir niyeti yoktu. Kedi için ayırdığı dikkati, Minho'nun saf ve tatlı yüzünü bulunca sarsılıp kendini kaybetti. Daima ve her anında, her haliyle Seungmin'in gözlerinin tanıklık ettiği en güzel insandı Minho. Yüzünde, uzun uzun anlattığı yorucu gününün kırıntılarıyla kendinden geçmek üzere, gözleri hafiften kapanmaya meyilli ve ıslatmaktan pembe pembe, yumuşacık duran aralı dudaklarıyla öylesine masum bir ifadesi vardı ki Seungmin, ilk kez ilk adımı kendisi atarak onu hiç yoktan doyasıya öpme arzusuyla kalakaldı.

Minho'nun yarı aralı gözleri, parmakları biraz daha uzanıp Seungmin'in hafiften ona dönük başının tacı dağınık tutamlarıyla oynamaya devam ede dursun, aralı dudaklarının kenarları kalkıp tapılası minik bir gülümseme sundu ve biri belli belirsiz yamuk olan iki ön ortaya çıktı.

Döngüde Minho bir şeyleri sorgulamıyorsa, sayılmayacaksa da adı kesinlikle romantik olarak konulmamış bu ilişkinin bir parçası olarak seks dışı fiziksel temaslar da sayılırdı. Seungmin artık tereddütleri yüzünden kendini geri çekmiyor, aksine onlar beraber içinden geleni yapıyordu. Öbür kolunu da, Minho'nun bacağının iç tarafına yaslanmış uyuklayan Cupid'e kısaca bir bakış artıktan sonra kanepeye koydu. Vücudunu ona çevirdi ve önemli bir şey söyleyecek bir edayla ona daha da bir ilgisini ona yığdı.