"she's my daughter."

717 106 228
                                    


Uzun zaman sonra evine dönmüştü Kiyoomi. Kliniğin sahibi kendisi olduğu için zamanının çoğunu orada geçirmekten de pek rahatsızlık duymazdı. Kendi odasını oldukça konforlu ve eve benzer bir şekilde dekore etmişti zaten.

Mutfakta,cam kenarına konmuş masanın üzerine bir kahve kupası bıraktı.

Aynı masanın üzerinde olan telefonun delicesine titremeye başlaması ile birlikte şakaklarına götürdü parmaklarını. Bir süre gözleri kapalı bekledikten sonra arayan ismi gördü.

Arayan eski eşiydi,yani muhtemelen kızı onunla konuşmak istiyordu.

Telefonu açar açmaz kulakları sağır edecek derecede yüksek bir ses duyuldu.

"BABAAAA!"

Kızının kendisini bu kadar özlemiş olduğunu bilirken,biraz olsun gülmesi gerekirdi. Değil mi?

Neden rahatsızlık duyuyordu bir çocuk sahibi olmaktan.

Neden onu doğduğu günden beri annesine emanet etmiş,sonra da ilgilenmeyi kesmişti?

Bahanesi iş miydi?

Hayır. İşten sonra çok fazla boş vakti kalıyordu aslında.

Ama kızını yalnızca ayda bir kere görüyordu.

"Günaydın İchika."

Sesindeki duygusuzluğu bir nebze yumuşatmaya çalışmıştı fakat uğraşları pek sonuç vermemişti. Muhtemelen kendisini bu hafta sonu lunaparkta veya çocukların arasında herhangi bir yerde bulacaktı ve bu düşünceden hiç hoşnut değildi.

Cidden... Eğer beş yaşında bir çocuğunuz varsa hayat çok zor.

"Baba! Bu hafta sonu beni alır mısın? Annem alabileceğini söyledi. Diyor ki sen boş gezenin boş kalfasıym-"

"İchika!"

Arkadan gelen annesinin sesiyle İchika'nın lafı bölündü. Cevap verecek gibi oldu fakat sonrasında vazgeçti Kiyoomi.

O şirret kadınla laf dalaşına girilmezdi.

"Alırım tabii. Sabah hazırlan sen,tamam mı? Cumartesi günü."

"Yaşasın! Tamam baba! Seni seviyorum."

"Ben de seni."

Ardından telefonu kapatıp bir köşeye fırlattı. Bugün hiç görüşmesi yoktu ve kafasının dinlenebileceği tek gün gibi görünüyordu. Hatta belki pazar günkü seansları iptal etmeliydi.

Kızıyla vakit geçirmeyi tabii ki seviyordu. Ama o çocukla uğraşabilecek biri değildi. Birkaç saat geçirdikten sonra başı ağrımaya başlıyordu, gün resmen berbat oluyordu.

Fazla belli etmemeye çalışsa bile kızının da aynı şeyleri düşündüğünden emindi aslında. Babasının ona karşı tavrı birden bire değiştiği için çok üzülüyordu. Ama yorgun olduğunu düşünüp birden unutuveriyordu her şeyi.

Gerçekten berbat bir babaydı.

Berbat bir eşti. Hatta berbat bir doktordu.

Atsumu ile aralarındaki yeni yeni oluşmuş bağ da kopuvermişti birden. Yaklaşık 6 yıl önce evlenip de büyük bir hata yaptığını fark ettiği günden sonra kimseye aşık olmamıştı. Hiç kimseyle uzaktan yakından ilgilenmemişti.

Ama Atsumu gelişiyle birlikte yıkmıştı onun duvarlarını. İnşa etmek için ömründen altı sene çalan duvarları tek bir hareketiyle yıkmıştı.

ᵇˡᵘᵐᶦᶜ|| ˢᵃᵏᵘᵃᵗˢᵘHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin