1.Bölüm:"Kaçırılma"

1.4K 116 29
                                    

Cemre'den

Derin bir uykudan beni uyandıran telefonuma gelen ard arda bildirimlerdi. Oflayarak gözlerimi hafif aralayıp telefonumu elime alarak sessize almaya çalışırken bir mesaj gözüme çarptı.

Merve:

Yarınki balo için elbise bakacaktık sakın unutma!

Kaşlarımı çatıp yeni uyanmanın şoku ile birşey hatırlamazken mesajın üzerine tıkladım.

Merve:

Aklım almıyor kim yıl başı partisi düzenlediğini partiden 2 gün önce duyurur?

Neyse ki mükemmel bir insanım da şimdi sana en uygun elbise modellerinin resmini atacağım 1 tane seç de direkt magazasına gidip alalım.

Bundan sonra ise yaklaşık bir 30 tane elbise resmi atmıştı. Oflayarak telefonu yan tarafıma atıp ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Başkasının beni uyandırmasından nefret ederdim! Ayağa kalkıp odamdaki banyoma girdim ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra tekrar odaya dönüp telefonumu yataktan aldıp elbiselere göz attım. Çok fazla bana hitap etmese de beyaz boğazlı ve uzun kollu bir mini elbise dikkatimi çekmişti. Eteğinin iki kenarında yırtmaç vardı ve gümüş saçakları vardı.

Elbiseyi Merve'ye gönderip onu seçtiğimi söyledikten sonra tekrar telefonu bir kenara koyup duşa girdim ve 5 dakikalık kısa bir duş aldıktan sonra havluya sarınıp dolabımın karşısına geçtim. Kot pantolon kazak kombini yapıp spor ayakkabılarımı giyerek aşşağıya indim. Babam kahvaltı yapıyordu.

"Günaydın babacım" diye seslenip yanağını öptüm ve yerime oturdum. Ağzı dolu olduğu için bana göz kırptığında tebessüm edip elime çatal bıçağımı alırken konuşmaya başladım.

"Babacım bugün Merve ile alışverişe gideceğiz kartını alabilir miyim?"

"Malesef gidemezsin küçük hanım" kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. O ise umursamazca yemeğine devam ediyordu.

"Neden?" Sesimde meraktan çok sinirli bir tını vardı ve bastıramamıştım. Pekala kısıtlanmaktan nefret ederdim.

"Geçen gün başına geleni unuttun herhalde?" Dedi alaylı bir tavırla. O yemeğine devam ederken oflayarak yüzüne baktım.

"Birkaç sokak serserisiydi Baba birdaha görmeyeceğime dair yemin bile ederim sana!" Dedim. Sesimde bıkkınlık geziyordu. Babam ise beni umursamadan iştahla domatesini ağzına atmıştı.

Çok güzel.

Olayı şöyle anlatayım. Arkadaşlarımla akşam biraz eğlenmeye karar vermiştik ve bir kafede buluşmuştuk. Eğlencemiz bitip de eve dönerken birkaç serseri tarafından sıkıştırılmış ve sözlü tacize uğramıştım. Allah'tan Babam Yiğit'i peşime takmıştı da kurtulmuştum o serserilerden.

"Baba lütfeen!" son demlerimdeydim. İzin vermezse rezil olurdum arkadaşlarıma. "Nolursun?" Yavru bir köpek gibi gözlerinin içine bakıyordum. En fazla 5 saniye dayanabilirdi.

1 2 3 4

"Pekâlâ ama şartım var."

"Nedir?" Dedim ilgiyle.

"Yiğit de seninle gelecek." Gözlerim benden bağımsız devrilirken arkama yaslandım. Evet çocuk diye alay etmeleri içindi sanırım. Pekâlâ kızım Cemre, B planına geçiyoruz.

Gözlerimi yavru kedi bakışlarına getirip öne doğru eğilirken ellerimi de önümde birleştirdim ve kafamı yana yatırdım. Shreek deki çizmeli kediyle aramdaki tek fark benim insan olmamdı sanırım. "Ama Babaaa" evet başka da silahım yok zaten. Bana gözlerini dikip uzun uzun baktıktan sonra elindeki çatal bıçağı bırakıp ilgiyle tebessüm etti.

Daha doğrusu bir salağa anlatma pozisyonu aldı. Zaten sonrasında da tane tane konuşmuştu: "Bak güzel kızım. Bi ihaleye girdim ve açık ara farkla kazanacağım. Karşı taraftan sürekli tehdit alıyorum o yüzden bir süre ya gezmelerine ara vereceksin ya da korumalarla gezeceksin."

"Üzgünüm bu kadar ciddi olduğunu bilseydim ısrar etmezdim." Sesimde pişmanlık kol geziyordu. Zaten duruşumu çoktan düzeltmiştim bile. O sırada masamıza doğru yaklaşan Yiğit'e göz attım. Bana göz kırpıp babamın arkasında ayakta dururken babam tekrar konuşmaya başladı.

"Nerden bilebilirdin Birtanem. Dediğim gibi Yiğitle gidersin zaten arkadaş gibisiniz." Dediğinde tebessüm edip başımla onayladım onu. Daha sonrasından kahvaltımı bitirip ayağa kalktığımda Babam Yiğit'e arabayı hazırlamasını söylemişti. Yiğit evden çıkarken gitmeden sonkez babamın yanağından öpüp kartını da kaptıktan sonra koşarak evden çıktım. Arkamdan zibidi diye homurdanan babama gülüp telefonla bişeyler yazan Yiğit'in yanına gidip omzuna kolumu attım.

"Hayırdır kız meselesi mi?" Dedim espiriyle. Ancak Yiğit telefonun tuş kilidini kapayıp bana önden gitmemi işaret ettiğinde kaşlarımı çattım. Ne oldu birden bire?

İçimden modunda olmadığına dair telkinde bulunarak arabanın açtığı kapısına bindiğimde yanımıza diğer korumalardan biri geldi.

"Bende sizinle geleceğim. Erkan beyin emri" Yiğit bu durumdan hoşlanmamış gibi kaşlarını çattı. Bugün niye tuhaftı bu çocuk böyle?

Yiğit bir süre duraksadıktan sonra şoför koltuğuna geçince diğer koruma da yanına bindi ve araba hareket etmeye başladı. Ben Yiğitin tuhaflığını sorgularken telefonum çalmaya başlamıştı.

Arayan Aysude idi.

Aysude ile yaklaşık 3 ay önce tanışmıştık tam bir esmer güzeliydi her ne kadar kendisi kabul etmese de. Orta halli bir ailesi vardı ve babasından yana çok sıkıntı yaşıyordu. Çok geçmeden telefonu cevapladım.

"Güzelim?"

"Cemre benim dertleşmeye ihtiyacım var." Sesi ağlamaklı geliyordu. Kaşlarım çatılırken olduşum yerde dikleştim. "Ne oldu ağlıyor musun sen?" Sesimde şaşkınlıkla karışık ilgi vardı.

"Yanına gelebilir miyim?" Diye sordu sorumu cevaplamak yerine. Pekâlâ durumu gerçekten kötü olmalı telefonda konuşmak istemiyordu.

"Ben dışardayım ama adresini ver senin yanına geleyim."

"Tamam ben konum atıyorum." Telefon kapandıktan 1 dakika sonra WhatsApp'dan gelen konumu Yiğite gönderdim ve ona oraya gitmesini söyledim. Yakınlarda bir kafeydi. Aysude arabaya binerken araba tekrar hareketlenmişti ve benim dikkatim komple Aysudenin üzerinde idi. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmulştu.

"Aysude ne oldu?"

"Babam" sesi titrerken bunu söyleyebilmiş sonra da duraksamıştı. "Babam beni okuldan alacağını söyledi. İnana biliyormusun mezun olmama son 1 dönem kalmışken.." hıçkırarak ağlamaya başladığında ona sıkıca sarıldım.

"Tamam geçti." Elimi sırtında aşşağı yukarı hareket ettirirken tekrar konuştum. "Baban hep böyleymiş ya Aysude iki güne unutur bence."

"Bu sefer çok farklıydı. Evlenmem için benden yaşca büyük bir adamla anlaşmış. Annem okulu bırakmazsam evlatlıktan red edeceğini söyledi." ona hüzünle baktım. Tam ağzımı açıp babamın ona yurt ayarlayabileceğini onun yanında olduğumu ve yurt ayarlanana kadar benimle kalabileceğini söyleyecektim ama öndeki korumanın yüksek sesi Aysude de ki ilgimi oraya yöneltmişti.

"Burası alışveriş merkezinin yolu değil." Kaşlarım çatılırken koltukta öne kayıp iki koltuğun arasından başımı uzattım ve yola bıraktım. Evet burası şehrin dışına çıkan otobanın yoluydu. "Sen ne yaptığını sanıyorsun durdur arabayı!" Koruma tekrar bağırırken Yiğit arabayı durdurdu ve bakışlarını ona çevirdi.

Bugün Yiğitin tuhaf hallerine gerçekten anlam veremiyordum. Normalde çok neşeliydi neydi bu hali?

"Yiğit sen iyi-" Sorumu yiğitin elindeki susturucu takılı silah bölmüştü. Hepimiz üzerimizdeki şaşkınlığı atamadan ağzıma bir bez kapatıldı ve gözlerim kapanmadan önce hatırladığım son şey susturucu takılı silahtan çıkan ince ses ve yan koltukta ki korumanın acı inlemesiydi.

Gerisi karanlığa kalmıştı.

♤♤♤

Selamlarrrr.

Fikirlerinizi yazmayı unutmayınn

Nefesim OlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin