Dila günlerdir uyuyamıyordu yaşadığı tüm korkunç olayları atlatması zordu ama o düşünmemeyi tercih ediyordu. Herkesten önce uyanıp banyoya girdi çıkıp siyah saçlarını şekillendirerek kendisi için alınmış makyaj malzemelerini kullandı. Bugün Hasretle yüzleşmek istiyordu. Hayatını kararttığı kadından özür dileyecekti. Çektiği siyah sürmelerle siyah gözlerinin çevreside iyice kararmıştı. Bunu şimdi yapabileceğinden emin değildi o yüzden günün ilerleyen saatlerine bıraktı.
Hasret uyanıp her zamanki sabah rutinini yapmıştı. Saçlarını düzleştirdikten sonra aşağı inmeye hazır hissedip kapıya ilerledi. Tam çıkacağı sırada ona en uzak olan odadan çıkan esmer kadını gördü. Dila onu farketmeden yavaşça aşağı iniyordu. Uzun siyah dalgalı saçları vardı ve açık bir teni boyu nerdeyse kendisiyle yakındı. Daha fazla düşünmeyip o da aşağı indi ve mutfağa girdi.
"Annem birazdan iner acele edin" diyerek uyarısını yaptı ve mutfaktan çıkarak avluya ilerledi güçlü duruşunu bozmak istemiyordu. İlyas kapıdan her zamanki sinir ve heybetiyle konağa girdi karşısında duran Hasrete baktı.
"Anam nerde Hasret"
"Birazdan gelir her şey hazır. Sen otur istersen İlyas"
"Üstümü değiştireyim gelirim" diyerek yukarı çıktı. Biraz düşünüp daha kıyafetlerinin taşınmadığını hatırlayıp Hasretin odasına girdi.
Odada düğün fotoğraflarını görüp o günü hatırladı. Annesine yalvarmıştı resmen istemediğini Hasretinde istemediğini defalarca anlatmaya çalışmıştı ama Zühre Hanım kafasına taktığını yapardı. Yapmıştı da iki insanı da rızaları olmadan evlendirmişti.
Daha fazla düşünmeyip duşa girdi ve üstünü değiştirip aşağı indi sofra hazırlanmış halası, kuzenleri ve kardeşleri yerlerine geçmişti. Kendisi de masanın başında ki yerini aldıktan sonra sırayla Dila ve Hasret geldi. Zühre Hanımında gelmesiyle herkes yemeye başlamıştı.
İlyas gözünün ucuyla sağ tarafında oturan Dilaya baktı yavaş yavaş tabağındakileri yiyordu. Sol tarafında duran Hasret aynı şekilde hareket ediyordu sofrada pek konuşulmazdı özellikle sabahları herkes erken uyanmanın yorgunluğu ve dalgınlığıyla kendine gelmeye çalışırdı.
"Cihangir yarın urfaya gideceksin unutmadın di mi?" dedi İlyas.
Cihangir her zaman ki enerjik haliyle abisine bakıp ağzında ki lokmayı yutarak cevapladı.
"Evet abim unutmadım iznin olursa bir şey isteyeceğim ama"
"Söyle bakalım"
Cihangir lafa girince yanyana oturan Zişan ve Melek heycanlanıp birbirlerine baktılar ve içlerinden Allaha dua etmeye başladılar.
"Melekle Zişan onları da götürmek isterim çok sıkıldılar bayadır"
İlyas kafasını yanyana oturan Melek ve Zişana çevirdi gözlerinde ki umudu kırmazdı zaten kıyamazdı ikisine de.
"Gitmek istiyor musunuz siz?" Dedi her zaman ki sert ses tonuyla.
İkisi de aynı anda heycanla "istiyoruz" dedi.
Onların bu haline herkes tebessüm etmişti.
"İyi gidin ama Cihangirin işlerini halletmesine izin verin."
"tabi abi yerimizden kıpırdamayız" dedi Melek.
İlyas kafasını olumlu şekilde sallayıp yemeğine devam etti bir süre sonra herkes ayaklandı ve sofra toplandı. Zühre Hanım evde ki yardımcılara İlyasın kıyafetlerinin ve eşyalarının bir kısmını Dilanın odasına taşımalarını emretmişti ve onlarda Hanım Ağalarının isteklerini eksiksiz yerine getirmişlerdi. Dila yukarı çıkarken avluda oturan ve elinde ki iplik ve yazmayla uğraşan Hasreti gördü olduğu yerde durup derin bir nefes aldı etrafta kimsenin olmadığından emin olduğu an ona doğru ilerledi. Yanında ki koltuğa oturup ona baktı Hasret elinde ki yazmayı ve mili masaya bırakıp Dilaya döndü.