Ertesi sabah Uzun süren yolculukla Urfaya varan İlyas orda beklemek istemiyordu içinde kötü bir his vardı sanki Mardinde işler kötüye gidecekti ama kaynanasının ve telefonda ki annesinin ısrarına dayanamarak ve yorgunluğuna yenik düşerek bir gece orda kalmaya karar verdi. Dila ise stresten tırnaklarını yerken tek çaresi olan İlyası aradı defalarca ve defalarca ama İlyas Hasretle konuşup sorunlari çözmekle meşguldü.
Hasret İlyasa ilk defa isteyerek sarılmıştı karşılıklı terasta oturup konuşmaya başladılar.
"İlyas biliyorsun ben artık..." konuşmasına devam edemeyip ağladı.
İlyasın vicdanı tekrar sızladı günahsız karısının akan her göz yaşı onun vicdanına saplanan bir bıçak darbesi gibiydi.
"Bu konuyu konuşmayalım istersen ha"
"Hayır konuşalım çünkü b-ben biliyorum ki yakında üstüme kuma getireceksin."
İlyas belki bunu yapardı 3 ay önce her şey düzgünken Hasret yararlanmamışken ama şimdi o kadın hem onun yüzünden annelikten mahrum kalmıştı ve evliligini paylasmak zorunda hissediyordu.
"Merak etmeyesin Hasret bunun konusu hic geçmedi ne konakta ne de benim aklımda."
Hasret bu duyduklarıyla gülümsedi İlyasa teşekkür etti ve içeri gitti annesinin yanına son kez anasının kokusunu alarak uyumak istedi hele ki bu duyduklarının rahatlığıyla.
İlyas ise gelen telefonlara bakıp sinirlendi Dila ne kadarda çok aramıştı açmıyorsa işi olduğunu çok kez söylemişti İlyas ona sinirli bi şekilde Dilayı aradı. Dila ağlamaktan harabe olmuşken bir anda gelen telefona baktı İlyasın aradığını görünce hemen telefonu açtı..
"NE OLDU DİLA NE!"
"İ-ilyas"
"Sen ağlıyor musun"
"İlyas hani diyordun ya istiyorsan kıyalim bi nikah diye. Yarın kıyalım."
"Kadın ne diyosun sen kafan mı güzel gece gece kapat şu telefonu"
Dila yutkundu... Ilyasa aşıktı o kadar aşıktı ki İlyasın ona acımaması için gerçekleri anlatmayacaktı.
"İlyas istemiyor musun evlenmek? Hani istiyordun. Hani konakta gözünün önünde olacaktim ne oldu?"
Olayı kibir ve kıskançlık meselesine çevirip İlyasın şüphelenmemesini sağladı.
"Dila kesicem o çok uzayan dilini. Urfadayım ben. Seni arayana kadar sakın beni bir daha arama."
Dila suratına kapanan telefonla son ümidinin de uçup gittiğini hissetti. Telefonuna gelen bildirimle kafasını telefona çevirdi ve tekrar eline aldı. Gelen mesajla ağlaması artmıştı. Yazılanlar şöyleydi;
"Mardinde sonsuza kadar saklanabileceğini mi düşündün. Babanı ve abini gebertmediysem senin güzel yüzün hatrına canım nişanlım ama eğer inat edeceksen o doktor arkadaşınla ilgili planlarım var"
Dila dayanamayıp cevap verdi.
"Ne istiyorsun benden Allahın belası"
Mesaja yaklaşık 8 dakika sonra cevap geldi yazan şeyler Dilanın kanını dondurmuştu.
"Yarın ilk uçakla Diyarbakıra geleceksin ve nikahımız olacak yoksa ben gelir seni mardinden alırım üstüne de o doktoru öldürür abin itini de parçalara ayırırım."
Dila iki senedir kaçtığı kabusa sonunda yakalanmıştı bir hiç elde etmişti koskoca iki senede İlyas için herşeye katlanmıştı ama İlyasın onu sevmemesi onunla ölüme eşdeğerdi aynı şekilde Welat şerefsiziyle evlenmekte ölümdü onun için. Arkadaşına bir veda mektubu yazdı ve çok az kıyafetini alıp evden çıktı. Akşam tüm heybetiyle ve karanlığıyla Mardini kaplamıştı. Zilan eve geldiğinde Dilaya seslendi bir kaç odayı gezdikten sonra gözüne takılan kağıdı eline aldı okuduğu mektupla şoka girmişti. Elini ağzına götürüp ağlamaya başladı. Dila onun hayatını kurtarmıştı lisede ama o yapamadı arkadaşını kurtaramadı mektupta Dilanın ona verdiği talimata uyup nişanlısının evine gitti. Mektupta şöyle yazıyordu.