Selam Canlarım ^^
Uzun bir aradan sonra yeniden buluşmak güzel bir şey ve bu bölümde geçen gün instagramdan yaptığım duyuruda dediğim gibi aramıza yeni katılan misafirimizi dinleyeceğiz. Benim için değişik bir deneyim olacak, ne de olsa ilk kez farklı bir karakterin ağzından yazacağım. Her neyse,bölüm sonunda görüşürüz iyi okumalar 🤍
Sürpriz KarakterdenArkamdan koşarak gelen hırsızlardan nereye gittiğime dikkat etmeden kaçıyordum.
Belki de dikkat ediyorumdur ama belli etmiyorumdur. Belki de onlar hırsız değildir.
Şimdi diyeceksiniz bu ne söylüyor, deli mi? Size şunu diyeyim istediğinizi söyleyebilirsiniz pek bir yerlerime takmıyorum düşüncelerinizi.Beni kovalayan adamların aramızdaki mesafeyi tam kapatacakları anda düzensiz çete başkanlarının sürdüğü arabayla burun buruna geldiğimi farkettim, bununla eş zamanlı olarak peşimdeki adamlar arabayı farkedince gerisin geri kaçmıştı. Arabayı süren kişi beni farkedince hızla frene basarak arabadan indi. Düzensiz çetelerden Baran Topçu, bu ne güzel tesadüftü böyle?
Kimi kandırıyorum ki tesadüf falan değildi! Baran Topçu'yla tanışmak için planlı ayarlanmış bir kaçıştı bu!Araba bana çarpacak diye çok korkmuştum. O kadar korkmuştum ki ellerim titriyordu, aynı zamanda sabahtan beri kovalandığım için yorgunluktan nefes nefese kalmıştım ve başımdan kaynar sular dökülüyordu. Baran denen hayvan herif sertçe bana bakıyordu, bok vardı sanki. Şu vaziyette olmasaydım "Ne bakıyon hacı, bok mu var?" diyerek hesap sorardım ama o dua etsin yapamam.
Ben kal gelmiş gibi karşıma odaklanıp ürkek bakan gözlerimi onun gözlerine kenetlemişken beni sarsmaya başladı.
"Lan ne çıkıyon yoluma manyak mısın sen? Mal gibi arabanın önüne atladın, ya ölseydin gerizekalı?"
Güzel bir sövmeyi hak ediyordu ama yapamazdım. Korkuyla yutkundum.
"Ş-şey benim peşimde adamlar vardı da onlardan kaçıyordum. Arabanın önüne atladığımı farketmedim."Bir kız asla bir erkek karşısında kekeleyip de korktuğunu belli etmemeli, ama korkak olmak zorundaydım.
Baran salağı korktuğumu aldırmadan beni azarlamaya devam ediyordu, fakat bunun benim daha çok korkmamı sağladığından haberi yoktu. O sırada arabadan biri daha indi. Bugün tesadüflere doyamıyordum. Çetenin en yavşak şerefsizi, Bora Kaya. Kızların sevgilisi, aynı zamanda bazı zihni bozuk kızların 'Taş' diye adlandırdığı gruptan bir erkek işte. Bunu söylemeyi istemezdim ama yakışıklıydı vesselam. Bu sırada onu dikizlediğimi açıkça belli ediyordum, kaçamak bakışlar atacak kadar utangaç değildim.
Önce bir ıslık çaldı. Öğkk kesin bana iltifat falan edecekti.
"Bu nasıl bir güzellik böyle? Baran rahat bırakır mısın hanımefendiyi? Güzelim neden arabanın önüne atladın? Peşindekiler kimdi?"
Ne demeliyim ki, böyle tipleri iyi tanıyordum.
Yüzüm yeniden endişeli haline bürünmüştü.
"Şey, onlar hırsızdı, çantamı almaya çalışıyorlardı." Tabii ki daha iyi bir yalan bulabilirdim, onları şüphelendirmek için böyle saçma bir yalan uydurmuştum. Baran denen dangozun gözü açıktı, muhtemelen doğruyu söyleyip söylemediğimden şüphelenerek özellikle bir sonraki karşılaşmamızda bana baskı yapacaktı. 'Sen kime çalışıyorsun lan!' Diyeceğinden yüzde yüz eminim. Hatta bu laflarından sonra benim peşimi bırakmayacaktı, hoş ben de bunu istiyorum zaten.
Tam da tahmin ettiğim gibi Baran şüphelenmişti, şimdilik şüphelendiğini belli etmemeyi tercih ediyordu. Hadi ama, hangi sıradan kızı peşinde olan üç tane silahlı adam yakalayamazdı? Ya da o kız peşinde üç adamla ana caddeye çıkarken nasıl olur da o adamlar çetenin arabasını görünce yön değiştirirdi ve tesadüf eseri kız o çetenin arabasının önüne atlardı? Bunlar anca kitaplarda şanssız kızların başına gelirdi.
Bir kitapta olmadığımıza göre geriye sadece bir tane ihtimal kalıyordu, ben sıradan biri değildim, ve bu karşılaşma tesadüf değildi.
Bora bana bakıp duruyordu, güzel kızı görmüştü şerefsiz, yavşamak için yer arıyordu. Ben de Bora'ya bakınca bakışlarımız kesişti, şimdi ikimiz de çekmiyorduk bakışlarımızı birbirimizden. Beni etkilemeye çalışırken gözlerimin en derinine bakıyordu. Ah sağlam bir küfür savurarak "Bildiğin göz işte sabahtan beri neden böyle bakıyorsun?" demeyi ne çok isterdim. Fakat içinde bulunduğum durum dolayısıyla bir şekilde ona yaklaşmam gerekiyordu. Dikkatleri kendime daha çok çekmek için Bora'ya bakarak özellikle Baran'ın şüpheleneceği şu sözleri söyledim.
"Sen, Aras Karan'ın çetesindeki yakışıklı değil misin?"
Baran hemen kaşlarını çatarken Bora çapkınca sırıtmıştı, gevşek erkeklerden nefret ettiğimi söylemiş miydim?
"Görüyor musun Baran, bak nasıl ünlenmişim. Evet, o benim güzellik. Peki ya sen, gökten düşen bir melek olabilir misin?"
İçimden ona küfürler yağdırırken gülümsüyordum.
"Melek olduğumu nereden çıkardın?Belki de bir cadıyımdır?"
"Ah güzelim, Mevlâna ne demiş? Ne olursan ol yine gel."
"Emin misin?"
"Emin olmaya gerek yok, böyle güzel bir kızı, her ne olursa olsun kaçırmak büyük aptallık olurdu. Ben aptal biri olmadığıma göre, cadı bile olsan bana gelmelisin bence."
Çapkınca gülümsedim.
"Bu bir teklif mi?"
"Teklif olmasını mı isterdin?"
Biz iyice birbirimize yaklaşmışken Baran sabrı taşmış bir şekilde aramıza girdi.
"Ulan başlarım flörtünüze, bari gözümün önünde yapmayın!"
Sanırım onun yerinde olsam aynı tepkiyi verirdim.
Bora, Baran'ın sözleriyle göz devirirken bana dönerek numarasını yazmamı söyledi, son olarak onu çaldırarak kendi numaramı ona verdiğimde arabalarına binerek gitmişlerdi. Bir daha onları görebilecek miydim?
Tabii ki bu, bir son olmayacaktı, bu minik oyunumun henüz başlangıcıydı. Yavaş yavaş girecektim aralarına. Öykü'ye de kavuşacaktım, sadece doğru zamanı bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Aydınlığı
Teen Fiction"Bak avuçlarına, gökyüzünü aydınlatan yıldızlar avuçlarımızdaki Karanlığı siler mi?" ☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆ Hayat hiçbir zaman onlara adil davranmamıştı. Bir düşmanlık yüzünden her bir zerresiyle karanlığa gömülen genç kız, ismini bile karanlıkla...