Merhaba canlarım. Kitabıma bir şans verdiğiniz için teşekkür ederim. Hemen bölüme geçiyorum. Bölüm sonunda görüşürüz.
Multi: Öykü
Öykü'den
"Öykü durdur arabayı!"
"Durduramam frenler tutmuyor!"
"Öykü hatta kal tamam mı? Yardım edeceğim sana nolur dayan!"
"A-Ateş dayanamıyorum canım çok yanıyor!"
"Öykü dayan nolur dayan! "
"Mühimmatları saklayacağın yeri iyi biliyorsun değil mi? Ben yokken bizimkilere de sahip çıkarsın?"
"Sikeyim Öykü ölecekmiş gibi konuşuyorsun!"
"Ateş bunun olacağını zaten biliyoruz, biliyorduk. Şimdi beni iyi dinle, benden kalanlara sahip çık anlıyorsun değil mi? Benden kalanlara sahip çık, tokamı da sakla. Tokam çok önemli biliyorsun, Mert'ten yadigar."
"Öykü gitme! Kızım benim senden başka kimsem yok ki! Anlıyor musun gitme!"
"Yapma bunu Ateş."
"Gitme böyle Öykü."
"Kendine iyi bak abi."
Pat! Uçuruma sürülen bir araba ve Öykü'nün sol gözünden akan tek damla yaş.
"Öykü, Öykü duyuyor musun beni? Öykü ses ver! Gözünü seveyim konuş!"Yine sıçrayarak uyandım, sürekli geçmişle alakalı kesik kesik görüntüler görüyordum ve buna sebep olan saçma hafıza kaybından nefret ediyordum.
Gözlerimi ovuşturarak yataktan kalktım. Öncelikle tuvalete giderek yüzümü yıkadım, üstümü değiştirip dolaşan saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptıktan sonra mutfakta benim için kahvaltı hazırlayan Ateş'in yanına gitmek üzere odamdan ayrıldım.
Altı aydır hafıza kaybım olduğu için Ateş beni yanına getirmiş, normalde İzmir'de yaşıyormuşum. Bir ailem olup olmadığını bilmiyordum, olsa da bir şey değişmezdi beni arayıp sormayan aileden ne hayır gelecekti ki? Ateş bu süreçte hep yanımda olarak ailemin yokluğunu doldurmaya çalışmıştı, açıkçası başarılı da olmuştu.
Bir ailemin olup olmadığını asla sormadım, merak edip dilimin ucuna getirdim ama içimden bir ses hep beni engelledi. Tam soracağım an içimden bir şeyler koptu, korkunç halisünasyonlar gördüm, sonra da vazgeçtim.
Hangi insanın tam ailesiyle alakalı bir şey soracağı sırada içindeki lanet ses 'Sorma, sus, konuşma, kes sesini!' diyerek baskı yapardı ki? Ya da tam babasından bahsedeceği sırada ellerinde kan görürdü? Ben ne zaman yanımda olmayan babamı düşünsem kan görüyordum, çok fazla kan. Sonra bir ses geliyordu, 'Sen yaptın! SEN SEBEP OLDUN! SEN ÖLMELİSİN!' Devamında korkuyla atılan çığlıklar, güçsüzce yere yığılmalar falan. Ben iki ay boyunca hep bunları yaşadığım için Ateş ailem hakkında düşünmeyi yasaklamıştı. Demişti ki: "Ben senin ailenim, yetmiyor mu bu sana? Artık o aptalca şeylerle de uğraşma, seni bırakıp gittiler işte daha neden düşünüp duruyorsun?"
İçimdeki dürtü ise bunun yalan olduğunu ısrarla söylüyordu.Bunları düşünmeyi bırakarak aşağı indiğim anda şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı.
"Ohaa kahvaltıya bak."Ateş kafasını kaldırdığında beni görünce gülümsedi.
"Ne ara uyandın cadı? Gece de uyumadın keşke biraz uyusaydın."Bu sözlerle omuz silktim.
"Aman boşver Ateş ya, rüyalarım bir uyutmadı ki. Ne olur şu inadını kırıp bana geçmişi biraz olsun anlatsan."Ateş bilmiş bir edâyla konuştu.
"Her gün aynı şeyi sormaktan ve her gün red cevabı almaktan bıkmıyor musun? Anlatamam diyorum."
"Ateş geçmişimi bilmek hakkım değil mi?"Ateş iç çekerek konuştu. "İnan geçmişteki Öykü hafızasını kaybetmek için neler vermezdi. Elinde yeni bir hayat var tadını çıkarmalısın. "
Bunları duymamla için sızladı, geçmişteki Öykü'ye tekrardan o acıları yaşatmak istemezdim o yüzden ısrar etmeden önüme döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Aydınlığı
Roman pour Adolescents"Bak avuçlarına, gökyüzünü aydınlatan yıldızlar avuçlarımızdaki Karanlığı siler mi?" ☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆ Hayat hiçbir zaman onlara adil davranmamıştı. Bir düşmanlık yüzünden her bir zerresiyle karanlığa gömülen genç kız, ismini bile karanlıkla...