🥀🥀🥀
Telefonumu aldıktan sonra inceleyerek dışarı çıktım. Alexander ödemeyi yaptıktan sonra yanıma geldi. Birlikte yürümeye başladığımız sırada Alexander telefonu bana tanıttı. Biz telefona baktığımız için Ashley ve Rick bizi yönlendirdi ve kafe adı verilen, yemek yiyip bir şeyler içebildiğimiz bir yere girdik. Oturduktan sonra bir şeyler sipariş edip telefonu incelemeye devam ettik. Bir süre ben telefonu nasıl kullanacağımı anlayana kadar orada oturduk. Havanın kararmasına yakın ben neredeyse her şeyini öğrendim. Birlikte oradan çıkıp başka bir yere gittik. Söylediklerine göre Ashley ve Rick'in evinde kalacaktık bu gece. Ertesi gün erkenden yola çıkıp ailemin evine gidecektik.
*
Rick'in ödünç verdiği gecelikleri giyinip banyodan çıktım. Alexander da üstünü değiştirmişti. Niye aynı odada kalıyorduk hala anlayamamıştım ama Ashley'in bizi aynı odaya koyarken sürekli muzip bir şekilde gülmesinden bir şeyler düşündüğü belliydi.
"Şimdi kan içebilir miyim?" Alexander'ın yanına oturup sordum. Sırtını yatak başlığına dayamış yarı yatar bir şekilde telefonuyla uğraşıyordu. Ben konuşunca telefonu kapatıp yavaşça komodine bıraktı. Derin bir nefes alıp geceliğinin önünü açıp yakasını sıyırdı. Sessiz olmaya çalışarak güldüm. Üstüne atlayacakmışım gibi bir hali vardı.
Yavaşça yaklaşıp boğazını biraz kokladım. Kanının en tatlı koktuğu yerden içmek istiyordum. Bulunca dişlerimi uzatıp ısırmaya hazırlandım ama o şekilde içersem rahatsız olacağımız için bir bacağımı Alexander'ın üzerinden diğer tarafına attım.
"Uzun süredir kan içmediğim için bıraktığımda kendimden geçebilirim. Bu yüzden tut beni." kafamı kaldırıp konuştum. Korkar bir hali vardı. En sonunda kafasını onaylar anlamda sallayıp belimi tuttu.
"Merak etme korkulacak bir şey yok. Dişlerim etini parçalamaz, çok acı hissetmezsin. Ayrıca kanını içtiğim kişiler genellikle bunu severler." gülümseyerek konuştum. Hala korkar bir hali olsa da biraz gevşemişti. Az önce kafamı kaldırdığım yere geri eğildim. Küçük bir öpücük kondurdum ve ağzımı büyükçe açıp dişlerimi acıtmamaya çalışarak hızlıca sapladım. Sonra dişlerimi geriye çektiğimde kanı yavaş yavaş aktı. Tekrar yapışıp kanını emmemeye başladım. Sanki Valentin'imi bulmuşum kadar tatlıydı kanı ama onun Valentin'im olmasına imkan yoktu. Valentin sadece kendi türünden olabilirdi ve Alexander ne melezdi, ne de vampir, sadece insandı.
Bir süre kanını emdim. En sonunda daha fazla istesem de ayrıldım. Parmağımı ısırıp dişlerimin izlerine kanımı damlattım. Oradaki yaralar iyileşirken kafamı kaldırdım. Alexander gözlerini kocaman açmış öylece tavana bakıyordu. Uyuşuk bir şekilde güldüm. Kafamı omzuna bırakıp dinlenmeye koyuldum. Kan içmek beni yoran tek şeydi. Kanı kabul edene kadar bedenim çok hızlı çalışıyordu, bu yüzden oldukça yorucu bir işti. Vücuduma giren bir damla kan yenilenmeme yetse bile sürekli yenilenmemin devam etmesi için kana ihtiyaç duyuyordum. Bu yüzden bugün yaralarım oldukça yavaş iyileşmişlerdi. Normalde yaralarım daha oluşurken iyileşirlerdi. Günlük bir damla kanla normal bir insan gibi yaşamımı sürdürebilirdim veya bolca kan içip uzun, oldukça uzun bir süre yaşamımı sürdürebilirdim.
Öylece bir süre durduk. Alexander'ın nasıl hissettiğini merak ediyordum. Şu ana kadar onunki kadar tatlı bir kan içmemiştim. Acaba daha önce kanını içtiğim kişiler gibi tatmin olmuş muydu? Kişiden kişiye nasıl tatmin olduğu değişiyordu ama çoğu tatmin olmuş olarak tarif ediyordu hissettiklerini.
"Nasıl hissediyorsun?" kafamı kaldırıp sordum. İrkilip gözlerini bana çevirdi. Kafasını hafifçe kaldırıp bayık bakışlarını ortaya çıkardı.
"Uykun mu var?" dikkatlice sordum. Kafasını uyuşuk bir şekilde iki yana salladı. O sırada yüzünde bir gülümseme oluşmaya başladı. Uyuşuk ama tatmin olmuş bir gülüştü. Kafasını gülmeye devam ederek geriye yasladı.
"Nasıl hissediyorsun?" yüzümü biraz yüzüne yaklaştırıp sordum. Gülümsemesi kocamandı.
"Çok hoş. Tarif edemiyorum ama çok güzel. Korktuğum gibi değilmiş. Hep kötü ve acı verici anlatılırdı." kafasını kaldırıp normal bir şekilde konuştu. Yüz ifadesi de normale dönmüştü.
"Ben bir banyoya gitsem iyi olacak." belimden beni kaldırıp yatağa bıraktıktan sonra ayağa kalkıp üst geceliğini düzelterek banyoya gitti. Sessizce gülüp yorganın altına girip uzandım. Uyuyamama rağmen uzanmak zevkliydi.
Kısa süre sonra Alexander gelip ışığı kapattı ve bir şey demeden arkasını dönüp yattı. İçimden onunla uğraşmak gelse de uyuması gerektiğinin bilincinde olup kendimi durdurdum.
*
Sabaha olmasına yakın sıkılıp kalktım. Zaten 1000 yıldır öylece yatıyordum.
Yatağın etrafından dolaşıp Alexander'ın tam karşısında kalan pencerenin önüne geldim. Omzumu pencerenin çıkıntısına dayayıp kollarımı göğsümün altında topladım. Apartman adı verilen bu yüksek binadan şehir gözüküyordu. Şu anda beşinci kattaydık. Çevredeki evler ortalama dört katlıydı, bu yüzden çevreyi rahatlıkla gözlemleyebiliyordum. Uzun bir süre öylece durup dışarıyı seyrettim.
Bazen özel bir ses dalgasıyla kurtların ulumaları kulağıma geldi. Bazen vampirlerin hızla geçip giden gölgelerini yakaladım. Sanırsam geceleri sadece vampirler ve kurtlar ayakta kalıyorlardı. Birkaç kez birlikte koşan vampir ve kurtlar görmüştüm. Demek ki gerçekten ateşkes yapılmıştı. Alexander'ın dediğine göre iki tür de insanlardan gizlenmeleri gerektiği için mecburi ateşkes yapmışlardı. Sonuçta aynı saftaydılar. Kurtadamlar vampirlere göre daha rahat bir şekilde toplum içinde yaşıyorlardı. Vampirlerin gün ışığıyla sıkıntıları olduğu ve kana ihtiyaçları olduğu için insanların arasına karışmaları daha zor oluyordu. Yine de günün sonunda iki tür de insanlardan saklanıyordu ve gece yaratıklarıydılar.
***
Tam on gün sonra yeni bölümü yayımlıyorum hehe
Dilek ve şikayet bölümü.☞
Sizi seviyorum sağlıcakla kalın ❤️❤️
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hibrido Hilezkorra {BXBXB}
FantasyBeni öldürmek için her şey denenmişti. Kalbim sökülmüş, bedenim yok edilmişti ama ölmemiştim. Benden geriye kalan küçük bir kan damlasından bile dirilebilmiştim. Son çare olarak beni etkisiz hale getirdiler. Bir tabuta kapatıp ölü gibi gömdüler, bel...