3. BÖLÜM

255 31 19
                                    

Her şey biraz hızlı gelişiyor olabilir. Bölümleri uzun yazıp olayları yaymaya çalışıyorum. Daha yeni başlamama rağmen gösterilen ilgi için çok teşekkür ederim. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar :)

Zenci çocuğun ailesi bulundu ve onlara verildi. Sızıntı durumu başkanlara ve bilim insanlarına da aktarıldıktan sonra başka bir sığınak daha olduğu ve oraya geçilebileceğinden bahsedildi. Bu olaya kadar başka bir sığınaktan bahsedilmemişti. Burası üzerinde çalışmalar olduğu ve daha geniş, konforlu bir alan olduğu açıklandı. Ama buna inandığım pek de söylenemez açıkçası. Bilim insanları bu sığınakta çalışma yapmıyor. Devlet adamları da bu sığınakta açıklama yapmıyor. Onların bulunduğu başka bir yer olmalı ve bunu bizden saklıyorlar. Ama neden bunu yaptıkları ihtimaline hâlâ bir cevap bulamadım. Eğer bu gerçekse amaçları ne? Onlar neden bizden ayrı yerlerde barınıyor? Bu odada sıkışıp kalmış gün boyu bunları düşünmüştüm. Burada bir işe yaramıyordum zaten. Bari bunların cevabını bulmak için çabalayım, diye bir karara vardım. Sonunda Layle'nin elinden tutum ve odadan çıktık.

Hâlâ dizlerimize kadar ıslaktık. Su kovalarla denize yavaş yavaş taşınırken bir yandan da helikopterler ve yolcular hazırlanmaya başladı. Deniz seviyesi arttıkça helikopterin olduğu bölgeye yayılmaya başladığı için fazla vakit kalmadığı belirtildi. Helikopterler suyun altında kalmadan sığınak değiştirmek zorundaydık. Orada her şey devlet tarafından hazır bulunduğu için bizim tek yapmamız gereken sıraya girip araca binmeyi beklemek oldu. Kapıdan geri dönenleri görünce adamın herkesi almadığını anladım. Sadece bayanlar ve çocuklar gidebiliyordu. Sıra bize geldiğinde helikopterlerin ikiside dolmuştu. Layle "Bizi burada mı bırakacaklar?" Dedi endişeyle. Ona dönüp "Tabi ki hayır. Helikopterler onları bırakıp geri dönecek." Dedim onu sakinleştirmeye çalışarak ama helikopterlerin geri dönüp dönmeyeceğini bilmiyordum. Çoğu fırtınadan çalışamaz hâle gelmiş olmalıydı. Binenlerin bile oraya sağlam bir şekilde gidip gidemeyeceği meçhûldü. Ama kendimi iyiye odaklamaya çalışıp bu sığınak nerede? Ne kadar uzaklıkta? Başka sığınaklarda var mı? Sorularına odaklandım. Duyduğum bağırışma sesiyle arkamı döndüm. Polisler sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladı. Annem Layle'yi kucağına alıp merdivenlerden yukarı çıktı. Karanlık koridora dönüp baktığımda diğerlerinin de çıkmak istediğini gördüm. Koridora ışık girmesini sağlayan tek deliğe bakıp bende merdivenlerden çıkmaya başladım. Neler olduğunu bilmiyordum sadece korkmuştum ve annemi takip etmem gerektiğini düşündüm.

Dışarıya çıktığımda kirpiklerimden başlayıp ayak parmağımın ucuna kadar giden bir titreme hissettim. Bu soğukta, fırtınada helikopterler nasıl uçar? Nasıl geri döner? Diye düşünürken anneme dönüp "Anne çok soğuk. Gel aşağıya inelim." Dedim ve olanları anlamak için aşağı dönüp baktığımda merdivenlerden çıkanları gördüm. Rüzgar daha çok şiddetlenmişti ve hava daha hızlı kararıyordu. Artık olduğum yerde bile duramıyor etrafa savruluyordum. Polislerin de dışarıya çıktığını gördüm.

Pistin sonuna doğru sürükleniyordum. Annemle kardeşimin nerede olduğunu bilmiyordum ama bir direk bulup tutundum ve onları aramaya başladım. Artık denizle pistin arasına gelmiştim ve deniz seviyesi çok yükselmişti. Dalgalar öyle büyük ve güçlüydü ki ayaklarıma çarptıktan sonra bana yapışıp kendine doğru çektiğini hissediyordum. Asla pes etmeyecektim! Ellerim kaymaya başlamıştı ama yine de pes etmeyecektim! Annemin nerede olduğunu bilmiyordum ama sesini duyabiliyordum. "Sakın bırakma Begonya!" Diyordu. Rüzgar göz yaşlarımı bile uçuruyordu. Gözlerimi açamıyordum artık. Bu havada helikopterlerin de düştüğünü anlamak pek zor olmadı. Ellerim kayarken son bir kez bağırdım. "Hayır!" Artık kollarım gövdemden ayrılacak gibi hissediyordum. Bu suyun içine düşersem kurtulma şansımın olmadığını biliyordum. Sonunda pes edip ellerimi bıraktım. Artık her şey bitti, sonum geldi diye düşünürken. Ellerimin bir yeri daha tuttuğunu farkettim. Bu bir refleks olmalıydı ama şu an denizin ortasındaydım. Gözlerimi bulunduğum yerin zeminine çevirdiğimdeyse gri tabanlı bir denizaltının üzerinde olduğumu gördüm. Deniz altının üzerinde ne işe yaradığını bilmediğim bir sap vardı ve şu an ellerim onun üzerindeydi.

3185 (askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin