Arkadaşlar öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu bölümde ve diğer bölümlerde yazılanların hiç biri uydurma değildir. Eğer kendi kattığım şeyler olursa bunu başında yazıp belirtirim. Bu hikayeyi yazmaya başlamadan önce bir çok araştırma yaptım ve şu anda gerçek olan olayların gelecekte nelere sebep olabileceğini düşünerek yazmaya başladım. Sizinde emeğe saygı gösterip oy ve yorum yapacağınıza eminim. Keyifli okumalar :)
Babam karşımda kanlar içinde yatıyordu, ne yapacağımı bilemeden yaşlı gözlerimle bakıyordum sadece,bu yaşımda bunlara şahit olmak zorunda mıydım? Babama doğru ilerlemek istiyordum ama yapamıyordum, o benim babamdı ama şu an midemi bulandıyordu, etrafta çığlık atanlar ağlayıp koşuşturanlar olduğu duyuyordum, babam gibi kanlar içinde yerde hareketsiz kalanlar, kıvrananlar... hâlâ yaşadıklarıma inanamıyordum, iki ay önce okuluma gidiyor ve sadece matematikten şikayet ediyordum, ne aptalmışım... gözlerimi etrafta gezdirmeye cesaretim yoktu... Annem ve kardeşim babama bakıyordu, bende öyle... öylece kalmıştık ne yapacağımızı bilmeden bekliyorduk, kardeşim büyük bir çığlık attıktan sonra polisler gelip anlamadığım dilde bir şeyler söyledi ve helikopteri gösterdi, sanırım helikoptere binmemizi istediler, kardeşim ve beni kolumdan tutup helikoptere bindirirken arkamı dönüp anneme baktım, gelmemekte ısrarcıydı, gözümden düşen bir yaşı elimin tersiyle silip helikoptere bindim, kardeşimle birbirimize sarılıp annemin gelmesini beklemeye başladık, onu ikna etmek zor olmuştu, en sonunda onu zorla getirdiklerini gördüm, kardeşim hıçkırıklara boğulmuştu, bense şaşkınlığa... Bütün bu yaşadıklarımın bir rüya olmasını istedim, sıkıca gözlerimi kapatıp beklemeye başladım, helikopterin havalandığını hissedince gözlerimi bir anda açıp etrafıma baktım, her şey hâlâ gerçekti, az önce babam ölmüştü ve onun bir mezarı bile olmayacaktı, belki de yakında Dünya diye bir gezegen bile kalmayacaktı... yanaklarım ıpıslak olmuştu, dönüp helikopterin içindekilere baktım onlarda ağlıyordu, korkuyordu, acı çekiyordu, bakışlarımı anneme çevirdiğimdeyse... o... o hiç bir şey yapmıyordu... öylece oturup helikopterin yüzeyini izliyordu... kardeşimi bunların hepsinin bir oyun olduğuna inandırmaya çalışıyordum, buna inanmayı bende çok isterdim ama düşen yıldırımlar malesef ki gerçekti...
Helikopter artık dolmuştu, hızla yeni sığınağımıza gitmeye başlamıştık. İçeridekilerin çoğu çocuktu, kimisi bunu bir oyun sanıyordu, kimisiyse etrafta olup biteni anlayabilecek kapasiteye sahip değildi, gözlerim olanları anlayan bir kişi aramaya başladı. Herkesin yüzünü en ince ayrıntısına kadar inceliyordu gözlerim, sonra dolmaya başlıyordu, bir anda sert bir rüzgar hissedip, başımı soğuk rüzgarın estiği yöne doğru çevirdim. Helikopterin içindekiler çığlık atmaya başlamıştı. Benim yaşımda bir genç kendini helikopterden atmak üzereydi. Ağlamaya başladı ve anlamadığım dilde bazı sözler sayıklayıp gözlerini kapattı. Bir polis onu kolundan tutup içeri çekti ve bağırarak bir şeyler anlatmaya çalıştı. Havadaki helikopterin kapısını kapatmak hiç de kolay olmamıştı. Polisin yüz ifadesinden bıkkınlık okunuyordu, pilotla bir şeyler konuştuktan sonra açıklama yapmaya başladı. Konuştuğu dil İngilizce veya Almanca değildi çünkü eğer öyle olsaydı en azından bir kaç kelimesini anlardım. Yanındaki görevli de konuşmaya başlayınca; şu anda sular altında kalan Hollanda yakınlarında olduğumuzu ve sığınak olarak denizin altını kullanacağımızı çıkartabildim. Anneme ne anladığını sorduğumda hâlâ hareketsiz durmuş helikopterin zeminini inceliyordu. Onu öyle görünce dişlerimi sıktım ve kardeşime döndüm. Kollarımda uyuyordu, göz yaşlarımı silerken az önce intihar etmeye çalışan çocuğa baktım. Korkuyordu ve pişmandı, sanırım atlayamadığı için pişman olmuştu. Yeşil gözleri ona baktığımı farketmiş olmalı ki bakışları bana doğru dönmeye başladı. Göz göze geldiğimizde kaşlarını çattı ve beni baştan aşağı süzdü. Bu hareketi hiç hoşuma gitmemişti. Yaşlı gözlerimi başka bir tarafa yönlendirmeye çalıştım. Kısa bir süre sonra suyun altındaki sığınağımıza geldiğimizi belirten bir açıklama dinledik. Gözlerim annemdeydi hâlâ hareket etmiyordu. Tek kelime etmeden helikopterin inmesini bekledim. Hâlâ helikopterin içindekileri izliyordu gözlerim. Benim yaşımda çok kişi yoktu. Aslında sadece az önce ölmek isteyen sarışın çocuk ve ben vardım. Diğerleri ya yaşlıydı yada küçük çocuklardı. Sonunda helikopter yer yüzüne indi ve hepimiz dışarıya çıktık. Etrafıma bakındığımda hareket edemedin. Her yerde yırtılmış kıyafet yada ıslak iskeletler vardı. Yol boyunca bulanan miğdem şimdi alt üst olmuştu. Önce bayanlar ve çocuk yavaş yavaş aşağıya doğru açılan merdivenlerden inmeye başladı. Sıra bana gelince duraksadım ve anneme baktım. Hâlâ gözleri yaşlı bir şekilde polislerin istediğini yapıyordu. Daha sonra gözlerim kardeşimi aramaya koyuldu. Onu bana doğru gelirken elinde bir baş parmak kemiği taşırken gördüm. Gözlerimi açıp ona bakıyordum "bu ne?" Diye sorduğunda arkamı dönüp kustum. Sanki çok yemişim gibi, sadece biraz su içmiştim, o da şimdi gitti. İçimden lanetler okumaya başladım. Bunu yapanlar insandı. Hepsi onların yüzünden olmuştu. Lanet olası fabrikalar yüzünden. Ne olurdu o kimyasal maddeleri üretmeseydiniz. 'Dünya'yı daha konforlu yapacağız' derken sonunu getirdiniz. Düşüncelerimle baş başa olduğumu sanarken bir polisin gelip kolumdan tutmasıyla kalkabildim. Kardeşimin elindekini attığını gördüm. Hemen yanına gidip elinden tuttum ve annemi aramaya başladım. Annem sığınağa girmek üzereydi. Sanırım o da bizi arıyordu koşarak yanına gittiğimde ilk defa konuştuğunu duydum "birbirimizden ayrılmayalım, kaybolabilirsiniz." Dedi ve ikimizinde kolundan tuttu. İçeriye girdiğimizde suyun altındaki büyük borulardan geçiyorduk. Denizin içinden gitmek belki muhteşem bir manzara olabilirdi ama o an kendimi korku filminde gibi hissediyordum. Etraftaki cesetleri, harabeleri, vahşeti görmemek için gözlerimi yumuyordum. Bir yandan da kardeşimin bunları görüp korkmaması için kucağıma alıp başını omzuma yasladım. Kısa bir yürüyüşten sonra büyük merkeze ulaştık. Her aileye bir oda verildi ve herkes verilen odalara geçip bakanlıkların yapacağı açıklamayı beklemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3185 (askıda)
Fiksi IlmiahGit gide daha çok hasar gören ozon tabakası artık neredeyse yok olmak üzereydi. İlk sular altında kalanlar kutup bölgeleri ve alçak kesimler oldu. Hayatta kalan herkes daha yüksek bölgelere göç etmeye başladı. Bunun amacı sadece biraz zaman kazanmak...