5

133 4 2
                                    

. Tam anlamıyla lüxs olmamasına rağmen gayet şirin ve bir o kadarda sıcak bir görünüme sahip pansiyonu görünce kalacak bir yer bulabilmenin sevinciyle yüzümde tebessüm oluştu. Bakalım bu kadar şirin görünen pansiyonda neler yaşayacaktım. içeri girdiğimde buraya girmeden önceki düşüncelerimde biraz aceleci olduğumu farkettim. Hani bazı insalar vardır dışı pamuk gibi şeker olsada içi bir o kadar ekşi olan , dışı aydınlık olsada içi karanlık olan insanlar. Burasıda öyle bir yer dışı sımsıcacık olsada içerisi kutup gibi buz,dışı şirinken içinin bu kadar ürkütücü olmasıda tıpkı insanlar gibi. İzmirdeyken birisiyle tanışmıştım bana "bu kadar aceleci olma yoksa hep üzülen sen olursun" demişti.Galiba gerçektende aceleciyim. Etraftaki küf kokusuna aldırış etmeden birilerini bulabilme umuduyla " kimse yokmu? "diyebildim genzimi yakan küfe aldırış etmeden. Etrafta bir hareketlilik kimse olmayancı az öncekine nazaran daha yüksek bir sesle " kimse yokmu" dememle resepsiyona benzer yerin yan tarafındaki odadan 20 li yaşlarında bir erkek çıktı. Oldukça yakışıklı olmasıyla birlikte çapkın olduğu beni baştan aşağıyla süzmesinden belli. Ne kadar keçti bilmesemde artık sıkılmaya başlamıştım. Boğazımı temizleyerek konuşmaya çalıştım.

"Pardon boş bir odanız varmı?" Adamın beni süzmesi bitmiş olacakki

"Sizin gibi bir bayana boş oda olmaz olurmu?" derin bir nefes alıp

" Yani odanız varmı?"

gıcık bir gülümseme eşliğinde "Tabi var" demesiyle burada fazla kalamayacağımı bir kez daha anlamış oldum.

Ne zaman yere bıraktığımı bilmediğim valizimi elime aldığım sırada elimin üzerinde başka bir el hissettim. Bakışlarımı önce ele sonrada elin sahibine çevirdim. " kusura bakmayın ama sizin gibi bir bayana bunu taşıtacağımı düşmemişsinizdir heralde"

"Yoo tamda öyle düşündüm. Buraya kadar ben taşıdım bundan sonrada ben taşıyabilirim."

"Bende buna izin vermem tabikide " demesiyle elimdeki valizi tek hamlede alıp merdivenlere ilerledi. ben hala olduğum yerde dururken birden akrasına dönüp

"Gelmeyi düşünmüyorsun galiba " demesiyle sanki bunu bekliyormuşçasına onun arkasından ilerledim. kaç kat çıktığımızı saymayı bile bıraktım bu pansiyon dıştan bu kadar büyük görünmemesine rağmen bu kadar çok katının olması beni bir kez daha şaşırtmıştı açıkçası. adamın durduğunu anca onun sırtına çarpmamda anlayabilmiştim. utançla bir iki adım gerileyip başımı yere eğdim.

"Bu kadar dokunmaya meraklıysan bu tür oyunlara gerek yok söylemen yeterli" demesiyle üsinirlerim tavan yaptı adeta ne den-mek dokunmak isiyosan oyuna gerek yok ya sanki dokunmak istedim.sinirle eğdiğim başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım.

" Birincisi sana dokunmak isteyen yok ikincisi sana çarpmaya hiçte meraklı değilim heleki dokunmaya hiç. o yüzden kelimelerine dikkat etsen iyi olur."

"ooo bayada sinirliyiz," açtığım arayı kapatarak tam önümde durdu. hatta dibimde durdu desek daha doğru olur. " peki kelimelerime dikkat etmezsem ne olur bayan çok sinirli?"

" Hiç tahmin etmeyeceğin şeyler olur. denemeni tavsiye etmem. şimdi önümden çekilirsen odama giricem."

"Hay hay buyrun odanıza" dgıcık gülümsemesiyle elinde tuttuğu anahtarı bana uzattı. bir hışımla aldığım anahtarı ne ara kapıya yerleştirdim bilmesemde kapıyı açıp elimdeki valizi içeri koydum tam arkamı dönüp kapıyı kapatağım sırada adamın elini kapıya koymasıyla kapatma çalışmaktan bir şey yapamadım.

" Ne var ne istiyosun " dememle az öncekinden dahada geniş ve içten bir gülümsemeyle

" Adım kerem "

" Eee bundan banane"

" Demem şuki burada genellikle elektirik olmaz sürekli keslir. bir şeye ihtiyacın olursa beni çağırabilirsin. hiç şüphen olmasın hemen gelirim"

" Evet hiç şüphem yok hemen gelirsin ama benim seni çağırmaya hiç niyetim yok o ne olucak "

" İyi benden demesi uyarmadı yada teklif etmedi deme sonra"

"Demem , ben karanlığı severim herşeyi tüm gerçekliğiyle orataya serer anlayacağın karanlıktan korkanlardan deeğilim. eğer öyle olsaydım emin ol burada olmazdım.şimdi izninle "

diyerek bir adet şaşkın keremi bırakarak kapıyı kapatıp kapıyı sonuna kadar kilitledim. ne olur ne olmaz herşeyi garantiyle almak gerek. kerem deninen adam yüzünden incelemeye bile vaktim olmayan odaya baktım. aslında pek incelenicel birşeyide yok. sadece kırık dökük bir dolap ve ondan kalır bir yanı olmayan bir yatak. küçücük odada gözüme çarpan diğer bir şey ise bir kapı daha olması. yavaş ve bir o kadarda yorgun adımlarla kapıya ilerlerleyip kapııyı açtım. beni şuanda duştan başka hiçbir şey mutlu edemezdi heralde. duşa kabine ilerleyip suyu açtım. ama bazı kızlar gibi suyu sıcak yapmak yerine aksib-ne buz gibi yapıp içine girdim. tenime süzen her buz parçası adeta bütün yaşanmışlığı da beraberinde götürüyordu. gözlerimi kapatıpsuyun tenimde akışını hissettim. her üzerime düşen buz tanecikleriye aklıma babam geldi. yine her zamanki gibi banyodan çıkan babama sımsıkı sarılır mis gibi saçlarını koklardım işte huzur bu derdim işte korunma sahp olunma duygusu bu derdim. babama her sarılışımda buz gibi olduğunu hissederdim. birgğn dayanamayıp sormuştum.

" Baba neden buz gibibsin sıcak suyla yıkansana. neden sıcak suyla yıkanmıyorsun?"

" Sıcak su insanı daha da daraltır ruhunu oysaki soğuk su seni ferahlatır. sanki bütün yaşanmışlıkları , yorgunlukları alma özelliği var "

demişti gerçektende böyle bir güce sahip. soğuk suya karışan sıcakla gözlerimi araladım. buz kütlelerinin arasında sıcak sadece içimdeki yangını dışa vuran göz yaşları olduğunu anladım. ama ağlamak yok bitmişlik yok, vazgeçmek hiç yok. annemide babamıda bulucam onların karşısına geçip bunu bana neden yaptıklarını öğrenicem. biraz olsun rahatlamayla çıktım duştan. ıslak kıyafetlerimi indirip kurulandım. valizimden tören için en uygun kıyafet olan. biraz olsun içimdeki çıkmazı anlatan simsiyah dizin biraz üzerinde biten göğüs dekoltesi olan bir elbise ve evden çıkarken ne ara aldığımı bilmediğim siyah topuklu zarif bir ayakkabıyla oldukça hoş görüm vermişti. saçlarımla uğraşmama erek kalmadığı için sanslıydım. oldukça düz olan saçlarıma önden taç görünümlü bir örgü yaparak bıraktım. makyaj yapma alışkanlığım olmadığı için sadece dudağıma parlatıcı sürüp çantamı ve işe yaramaz çalışmayan telefonumu elime alarak odadan çıktım. merdivenlerden inerken insanların bakmasından rahatsız olsamda aldırmamaya özen göstererk resepsiyon tarzı yere gittim. yine birisini bulamamnın verdiği gerginlikle etrafa baktım. bir dakika ya ben hazırlandım ama nereye gidicem telefonumda açılmıyo. adres yok elimde . belki şu adı keremmiydi neydi o çocuk yardım eder. adının doğru olduğunu ümid ederek

" Kerem"diye seslendim yine yan odadan çıkan kerem şaşkın bir yüz ifadesiyle bana bakarak yanıma geldi.

" Beni senmi çağırdın yoksa benmi hayal görüyorum. burada ki sen değilisn değilmi."

" Kimden bahsettiğini bilmiyorum ama seni çağıran benim benim telefonum kırıldığı için birisinden adres almam gerekiyo. ama bende ne arayacağım kişinin numarası var nede gidiceğim yerin rica etsem internetten holdingin numarasına bakıp aramama izin verirmisin?"

" Senin gibi güzel bir bayan benden birşey istiyecek ama ben yapmayacağım öylemi yapmam demek kafayı üşüttüm demek. " diyerek  cebindeki telefonu çıkarıp "Telefonum ve ben emrindeyiz prenses"

demesiyle gülümseyip elindeki telefonu alıp internetten holdingin numarasını alıp aradım. törenin yapılacağı adresi not edip taxsi bulabilme umuduyla dışarıya çıktım. hala o yarışmayı kazanabildiğime inanamıyorum. Ben nasıl olurda öyle bir holdingin hazırlamış olduğu yarışmayı kazanmış olabilirim ki kesin bir karışıklık var ama hadi hayırlısı.

Büyük BuluşmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin