1- Hizmetkar

93 12 16
                                    

    Geçmişin neye mâl olduğunu bilirsin ama geleceğin bilemezsin. 3 yaşında amansız bir şekilde ailemi kaybetmiş ve bunun neden olduğunu hala bulamamıştım. O geceden sadece annemin güzel sesini, çığlıkları ve durmadan yükselen ateşi hatırlıyordum. Annemin ne olursa olsun beni saklandığım yerden çıkmamam gerektiğini ve kendisinin hemen döneceğini söylemesini hatırlıyorum birde, son cümleleri ve son şarkı söyleyişiydi bana. Zihnim daha fazla şey hatırlamama müsaade etmiyordu sanki güçlü bir el zihnim o bölümlerine zincir vurmuş her hatırlamaya çalıştığımda engel oluyordu bana ve ben bir türlü ulaşamıyordum eski anılarıma. 

  "Aden neredesin?" diye bir ses işitim cevap vermek gelmiyordu içimden bugün bu yataktan kalkmak dahi istemiyordum ama biliyordum ki buna izin vermeyeceklerdi çünkü neden ben bir köleydim, modern insan dünyasında buna hizmetçi deniliyordu, yani köleliğin adını daha standart bir ad almıştı. Bir çok insan kraliyet ailesinin yanında köle olduğum için beni şanslı ilan edip şükretmem gerektiğini dile getiriyor, bana göre ise nerede çalışırsam çalışayım köleydim. Duymazdan geldiğim ses daha da yakından gelmeye başlamış bu sefer daha gür bir tonda adımı tekrarlamıştı. "Aden! Kalk artık sürekli seni idare edemem ben, bıktım bu itaatsizliğinden kendine gel 23 yaşına girdin 10 değil!" evet neredeyse her gün bu sözleri duyuyorum, bir insan nasıl sürekli bu laflara maruz kalabilirdi ki cevap vereyim hiç bir yeteneği olmayan ben! 

"Kalktım Linda teyze tamam bağırma artık lütfen." dedim kalkmak için ayaklanırken. "Laf dinlediğin mi var tanrı aşkına. En son atılacaksın saraydan göreceksin gününü." "Emin ol Linda teyze dışarısı buradan bin kat daha iyidir" dedim homurdanarak. " Homurdanma ağzının içinden sanki dışarıyı biliyorsun da böyle konuşuyorsun." Evet ben dışarıya çıkamıyordum çünkü buna izinim yoktu, her hizmetkarın izini varken benim yoktu. Yılda bir kere izin verilirdi oda tek bir şartla Linda teyzeyle çıkmamdı. Dedim ya kölelik. "Bak sende dedin işte dışarıyı göremiyor ve bilemiyorum. Ne var yani bende diğerleri gibi çıkıp dolaşsam gezsem tozsam diğerlerine yasak yokken neden bana var ki bu hiç adil değil." Yanıma yaklaştı sanki bir şey söylemek isteyip söyleyemiyormuş gibiydi tekrar konuşmak için ağzını araladı "Yeter bu kadar gevezelik kalk hadi bütün soylular bu akşam bu sarayda kutlama yapacaklar, çok işimiz var anlayacağın." "Tamam." dedim "Hazırlanıp hemen geliyorum."

   Mutfağa yaklaşırken hizmetçilerin fısır fısır bir şey konuştuğunu duydum yine ne öğrenip birbirine yetiştirmişlerdi acaba. Nerede olursa olsun insanoğlu hiç bir zaman kendini konuşmaktan alıkoyamıyor. Zaman geçtikçe saray kalabalıklaşıyor gittikçe insan trafiğine giriyordu. Kraliyet olan Prenses Arsal benim bu saraydaki tek arkadaşım onun sayesinde bu çekilmez kölelik ve saray bir nebze de olsa benim için katlanır kılınıyordu. Onu görmek için odasına gitmeye karar verdim. Yavaş adımlarla odasına ilerledim ve kapısını tıkladım. "Gelebilir miyim Arsal" içimden bir an için git buradan demesi için dua ediyordum. Çağırmasın bende hiç kraliyet ailesi sorunlarıyla uğraşmayayım ama düşündüğümün ve istediğimin aksine neşeli bir tonda "Gel bebeğim, seni bekliyordum zaten" diye ses yükseldi. Daha fazla beklemeden kapıyı açıp içeri girdiğimde her zaman ki gibi prensesimizin etrafını onu çok seven arkadaşları(!) kaplamıştı yapmacık insanlar. Gözlerimi diğerlerinden alıp Arsal'a çevirdiğimde karşımda koyu kırmızı bir elbisesiyle gerçekten bir prenses olduğunu belli edermişcesine bir kız duruyordu, sarı saçları sanki onun güzelliğine daha da güzellik katmak için lüle lüle duruyor ve gözleri elbisesine uyumlu koyu bir kızıla ev sahipliği yapıyordu. Elbisesin sırt dekoltesi kalçasına kadar inmiş kolları tülden kaplanmış ön tarafı ise küçük nakışlarla daha da güzel kılmıştı elbiseyi gerçekten harika bir elbiseydi. Ağzım açık şekilde Arsal'ın yüzüne baktım gerçekten de bu geceki en güzel kız olacaktı buna yemin edebilirdim. "Arsal bu nasıl güzellik? Tüm gözlerin üstünde olacağından haberin var mı prensesim?" Arsal utandığını belli etmemeye çalışarak güldü "Bu akşam yanımda senin gibi biri olacak iken  gözleri ben toplayabilir miyim bilmiyorum açıkçası" ne dediğini anlamadan kafamı salladım " Hizmetçi elbisesiyle eminim bu kül kedisi de kimmiş diye bakarlar bana" dedim göz devirerek. Arsal bana her zaman bu sarayın bir hizmetçisi olmadığımı söylemişti ona gör ben onun kız kardeşi gibiydim ve daima benim prenses olduğumu iddia ediyordu.  Canım arkadaşım bu iyi niyetin bir gün benim tarafımdan umarım suikasta uğramaz. Arsal yine bir hizmetçi olmadığımı ve benim onun en yakın arkadaşı olduğumu dile getirdi ardından devam etti. "Sana bir şey diyeceğim ama sinirlenmek böyle bir şeye ne gerek vardı demek yok anlaştık mı?"  "Kesin hayır diyeceğim bir şey değil mi Arsal?" dedim göz devirerek. "Hayır Aden ya bir kere somurtma da dinle. Akşam için annemden izin aldım sende baloya geliyorsun" zaten baloya gidiyordum izine ne gerek vardı ki. Anlamayan gözlerle Arsal'a baktım " Ben zaten baloya geliyordum, bir hizmetçi olarak." Arsal giyinme odasına doğru yönelip yavaş adımlarla ilerledi ardından onu takip etmemi söyleyip peşinden gitmeme sebebiyet verdi. Arsal'ın hemen iki adım geresinden giyinme odasına girdim. Dolaba asılı sanki ben buradayım diye bağıran bir elbise vardı. Koyu mavi, derin sırt ve göğüs dekolteli bir parçaydı gerçekten de harikaydı. Arsal bana dönüp " Öyle izin değil hayatım, baloya bir soylu olarak katılacaksın senin değiminle bir köle olarak katılmayacaksın yani" Arsal'ın neden şimdi itiraz etmek yok dediğini anlıyordum bu tamda benim itiraz edeceğim türden bir istekti. "Ben öyle balolara en fazla köle olarak katılırım Arsal bir soylu olarak değil, bunu sende biliyorsun." dedim hafif yüksek bir tonda. Bana gözlerini devirip " Kızım sen salak mısın? kim böyle bir teklifi reddeder. İçeride ki yamyamları görmüyor musun?
 Onları çağırmam için ağzımın içine giriyorlar." kendi dediğinin farkında değildi Arsal. " Evet Arsal dediğin gibi içerideki yamyamlar böyle bir baloya gelmek için can atar ben değil!" Sinirlendiğini belli etmekten kaçınmadan ağzını araladı "Beni buna sen mecbur ediyorsun Aden" lafını bölüp araya girdim " Seni neye mecbur ediyorum ben?" "Emir vermeye. Bu bir emirdir Aden akşam partide bana eşlik edeceksin." kraliyet ailesinden birinin emrini yerine getirmemek idam için yeterli bir sebepti ama ben böyle ortamlara ayak da uyduramazdım Arsal'ın gerçekten böyle bir şeyi benden nasıl istediğine akıl veremiyordum. "Arsal" dedim uysal bir tonda "Lütfen beni zorlama, ben böyle ortamlarda nasıl davranılır bilmiyorum. Seni rezil etmekten başka bir şey yapmam, hem diğer kraliyet ailelerin prensleri ve prensesleri de olacakmış ben ne anlarım ki." Arsal yanıma yaklaşıp ellerimi avuçladı "Kendin ol yeter Aden senden başka bir şey istemiyorum ben. Zaten bir yere de gidemiyorsun, bu sayede biraz da olsa can sıkıntın gider hem fena mı canım belki bir prens aşık olur sana" dediği anda gülmeye başladı. Bu kız benim bu dünyada sınavımdı adım kadar eminim buna.  "Biliyorsun Arsal emir vermeseydin bile o baloya geleceğimi." dedim somurtarak biraz da ben duygu sömürüsü  yaptım. "Biliyorum, ama sana emir verirken bile emir vermediğimi anlamış olmalısın." bunu biliyordum Arsal hiç bir zaman aramızda ki sınıfsal farkı ortaya çıkarmamıştı. "Neyse" dedim Arsal'a sırtımı dönüp "Ben hazırlanmaya gidiyorum. Prensesimiz de izin verirse." Arsal sadece gülmüştü bu dediğime. Odadan çıkarken ilk defa tüm krallıklara yan yana olacağım aklıma gelmişti, bu benim için heyecan vericiydi. Daha önce hiç yetenekleri olan biriyle yan yana gelmemiş temas etmemiştim. Heyecanı mı saklamaya çalışıp odama doğru ilerledim, balodan önce kısa bir duş alsam iyi olacaktı.

Başka Bir DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin