Zaman benim için hiç bu kadar acımasız olmamıştı. Ömrüm boyunca nasıl geçtiğini, aktığını anlamadığım zaman şimdi ise sanki hiç akmıyordu. O kum saati benim çıldırmam için, olduğu gibi kalmıştı. Zaman hemen aksın tüm gerçekliğimi bana göstersin istiyordum. Ama her seferinde olduğu gibi bu istediğimde gerçekliğe kavuşmamıştı.
"Ne demek istiyorsun?" dedim Leza'dan gözlerimi almadan. Çok bekledim demek ne demekti.
"Sen akıllı kızsın Aden. Bu dediğimin ne anlama geldiğini ağzımdan çıkar çıkmaz anladın."
"Hayır anlamadım bir şey. Kelime oyunu oynama bana! Yeterince kafamın içi dolu zaten." bir şeyler bildiği çok aşikardı, bana bir şey söylemiyordu sadece.
"Aslında." dedi gözlerini benden alarak "her şey olduğu gibi ortada sadece sen görmek istemiyorsun"
"Neyi ben görmek istemiyorum?" Hayır dalga geçtiğimi düşünüyordu. Ama ben çok ciddiydim, hiç bir şey anlamıyordum dediklerinden ne anlamam gerektiğini nasıl bir anlam çıkarmam gerektiğini anlamıyordum. Bulmaca gibi geliyordu bana bu sözleri.
Sanki kafamın içinde iki kişi vardı. Biri birbirinizi tanıyorsunuz diyordu diğeri ise saçmalama nereden tanıyabilirsiniz ki birbirinizi diyordu. Tanımıyordum ama neden tanıyor gibi hissediyordum?
"Biraz dinlensen iyi olur, uyu" dedi yanıma yaklaşarak.
"Hayır uyumak istemiyorum. Cevap istiyorum ben sorularıma." dedim gözlerimi kısarak.
"Sana istiyor musun diye sormadım Aden." dedi.
Elleri yanağıma kadar uzandı. Çok yakındı dokunmasına sadece milimler kalmıştı. Eliyle yanağımda ki mesafe azaldıkça benim kalbimin atışı da aynı oranda artıyordu.
Elini yanağıma koymasını istedim, beni tüm bu imkansızlıklara rağmen biraz şımartsın istedim. İstediğim gibi olmadı. Eli çok yavaş bir şekilde göz kapaklarıma çıktı. Ama hala yüzüme temas etmiyordu.
"Hayır." dedim sesimi yükselterek. "Büyüyle beni uyutamazsın buna hakkın yok."
Elini çekmedi. Göz kapaklarım anlamsız bir ürpertiyle kapanmaya başladı. Bu kadar güçsüz olamazdım, direnebilirdim. Direnemedim, mavi bir ışık bana uyanık kalmamdan daha güzel gelmişti.
"İyi uykular, okyanus." dedi, ardından onunla birlikte adım sesleri geldi. Gidiyordu, herkes gibi her şey gibi oda beni bu anlamsız soruların, olayların içinde bırakarak. Gitmemesini nasıl isteyebilirdim ki? Annem gibi oda bana yabancıydı, herkes gibi.
Zamansız şeylere alışık değilim, hiç bir zamanda olmayacağım bunu biliyorum. Leza hayatıma zamansız bir şekilde dahil olmuş ve buna oranla hayatım da altüst olmuştu. O kimdi benden ne istiyordu bunu bilmiyorum. Ben sadece geçmişin karanlığını aydınlatmak istiyordum, tek istediğim buydu benim. Mutlulukta gözüm yoktu hiç bir zaman, mutluluğu da hayal etmemiştim zaten. Benim hayatım buydu koca bir karmaşa, evet benim hayatım karmaşaydı.
"Uyanıyor mu?
"Sanmıyorum, çok güçsüz düştü. Biraz daha dinlenmesi gerekebilir."
"Kaç saat oldu Arsal uyuyalı? Fazla değil mi bu uyku?"
"Biliyorum, ama kendi kendine uyanması lazım. Yangında beni korumak isterken kendisi daha fazla hasar aldı."
"Benim güzel Aden'im. Ne zaman hayatın senin için önemli olmaya başlayacak? Ne zaman kendini sevip hayata döneceksin? Ne zaman benim güzel kızım." Bu sözlerin ardından saçımda bir el gezindiğini hissetim, çok narin bir şekilde saçımı okşuyordu. Her an kırılabilirmişim gibi. Bu his beni özel hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başka Bir Dünya
Teen FictionRuhum bu zamana kadar bir hapishanede sıkışıp kalmıştı, bedenim insanların arasında bir o yana bir bu yana savrulan bir araçtı sadece. Sevilmek ne demek bilmiyordum, bu sözler ne anlama geliyor çeviremiyordum. "Sen" dedi gözlerimin içine bakarak. "B...