İnsanlar doğar, yaşar ve ölür. Ben yaşamadan ölmüştüm bu sıralamada ailemi daha tanıyamadan kaybetmiştim, daha konuşmayı bile tam çözememişken ölümle tanışmıştım. Aile ne demek bunu bilmiyordum bu kelime olarak ise kaç kere ağzımdan çıktı bunu da bilmiyordum.
"Anne" dedim siyah saçlarında elimi gezdirirken "Seni çok özledim, neden gelmedin. Neden beni bulmadın anne." Ağlamamı durduramıyordum gözlerim sanki bir çeşmeydi. "Canım kızım ben her zaman burdayım bunu biliyorsun, bunu hissediyorsun." dedi. Kalbim acımaya başlamıştı, bu nasıl bir acıydı böyle dağıtılması zor. "Hayır anne, seni hissetmiyorum burda değilsin yanımda yoksun. Hasta oldum anne yataklara düştüm neredeydin? Dışarı çıkamadım zülüm gördüm neredeydin? Okula gitmeye başladım, karne aldım neredeydin anne nerede?" Annemle benimle birlikte ağlamaya başlamıştı benim gibi, şimdi neden ağlaması kalbimi bu denli yaralamıştı ben haklıydım yanımda yoktu. "Aden, benim cennet bahçem yapma böyle. Ağlama ben buraya ağlaman için değil gücünü farketmen için geldim. Minik kızım artık büyüdün, zamanın geldi." dedi. "Ne zamanı anne. Zaman falan yok, gücüm yok. Ben buyum anne sıradan bir kız." dedim haykırarak. Annem yavaş yavaş benden uzaklaşırken kafasını hayır anlamda salladı. "Beni böyle bırakıp gidemezsin. Beni böyle bir cehennemin içinde bırakıp gidemezsin anne." dememe kalmadan annem çoktan yok olmuştu, şimdi sadece karanlık vardı. Karanlık her zaman benim yanımdaydı.
"Aden" dedi bulanık bir ses "Sanırım uyanıyor." Gözlerimi açmaya çalıştım ama başarısız oldum, tekrar denedim ama sonuç yine aynıydı. "Zorlama kendini." dedi kalın bir ses. Denilenin aksine son bir kez daha gözlerimi açmaya çalıştım ve son denemem de gözlerim beyaz bir ışık süzmesiyle karşılaştı, hemen sonra ışığa gölge olacak biri.
"Aden iyi misin? Nasıl hissediyorsun."
"İyiyim ben, bir şeyim yok. Sadece kalkmama yardım eder misin?"
"Kalkmasan daha iyi olur, kaç saattir uyuyorsun biraz kendine gel."
"Kaç saattir uyuyorum ki ben?"
"Yaklaşık 17 saat." Gözlerim fal taşı gibi açıldı.
"NE 17 SAAT Mi? Neden uyandırmadınız beni? En önemlisi neden bu kadar saat uyudum ben. Hiçbir şey hatırlamıyorum." dedim gözlerimi kıpraştırarak.
"Bizde bilmiyoruz. Partide bayıldın bir anda. Uyandırmaya da çalıştık ama uyanmadın." dedi Arsal.
Ne olmuştu da bayılıp bu kadar saat uyumuştum. "Bana su verebilir misiniz?" dedim kısık bir tonda. Leza yavaşça ayağa kalkıp komodinin üstünde ki suyu bana uzattı. Sanki ilk defa su içiyormuş gibi bir his vardı içimde bu öyle bir açlıktı. Leza'nın uzattığı bardaktaki suyu hiç bekletmeden kafama diktim ama bu yetmemişti "Bir bardak daha lütfen" dedim gözlerimi kısarak. Leza hafif sitemkar bir şekilde "Ne bu kızım kıtlıktan mı çıktın, hizmetçi miyim ben?" dedi. Bu insanlar ne olmuştu böyle bir bardak su vermek bile ne denli zor geliyordu. Gözlerimi devirip cevap vermek için ağzımı araladım. "Haklısınız, özür dilerim. Hizmetkar anlamında bir şey ima etmemiştim edemem de." Ne bekliyordum ki zaten? İnsan olmalarını mı?
Yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım, yatağın pervazından tutunup sırtımı dikleştirdim ilk önce sonra ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtım. Etrafımdaki insanlar bir sonra ki hamlemi merak edermişçesine gözlerini üzerime dikmişti, sanki her an yanlış bir şey yapabilirmiş gibi de atakta bekliyorlardı. Nerede olduğumu anlamak için yavaşça gözlerimi odada gezdirdim. İlk Arsal'la göz göze geldik hafif bir tebessüm etti bakışlarıma, aynı karşılığı vermek istedim ama vücudum buna izin vermek istemiyormuş gibi kasıldı. Arsal'dan gözlerimi çektiğim gibi Dirim ile göz göze geldik, sanki bir bulmacaydım da beni çözmeye çalışıyormuş gibi derin ve ayrıntılı bakıyordu. Ve sonunda göz göze gelmeye bile çekindiğim kişinin gözlerinde takılı kalmıştım. Leza'nın gözlerinin içi parlıyordu evet parlıyordu. Sanki uzun zamandır aradığı bir şeyi bulmuş gibi bir parıltı vardı gözlerinde, yanlış görüyor olamazdım bana bakarken gözleri parlıyordu. Böyle bir şeyle ilk defa karşılaşıyordum. Leza'yı tanıyor gibi hissediyordum, sanki ben ne zaman arkamı dönsem ensemdeydi, ne zaman gözlerimi kapatsam karşımdaydı yanılıyor olamazdım ben bu buz mavisi gözleri tanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başka Bir Dünya
Teen FictionRuhum bu zamana kadar bir hapishanede sıkışıp kalmıştı, bedenim insanların arasında bir o yana bir bu yana savrulan bir araçtı sadece. Sevilmek ne demek bilmiyordum, bu sözler ne anlama geliyor çeviremiyordum. "Sen" dedi gözlerimin içine bakarak. "B...