"'Atlattığımız fırtınanın sabahına okula beraber gitmiştik. Hafta boyunca genelde üçümüz birlikte takılmıştık. Osamu isteksizdi ama Atsumu zorla onu gittiğimiz her yere sürüklüyordu. Benimle yanlız kalmak istemediğini düşünüyordum.
Muhtamelen doğruydu da.
Bunun hakkında hiç konuşmadım.
Osamu ile de gerekmedikçe konuşmuyordum.
Benim için sorun yoktu.Sınav öncesinde Atsumu'yu son kez çalıştırmak için gitmiştim evlerine.
Akşama kadar çalıştırmamın ardından Bayan Miya ısrarla yemeğe kalmamı istedi.
Kabul ettim.
Osamu annesine yemek yapmakta yardım ediyordu bende Atsumu ile sofrayı hazırlıyordum.
Herkes masaya oturduğunda oluşan aile ortamı beni şaşırtmıştı.
Daha öncesinde hiç böyle bir ortamda yemek yememiştim.
Herkes birbirine çok samimi ve bir o kadar uzak davranıyordu ve sohbet ediyorlardı.
Midem bulanmıştı.
Yinede masadan kalkmadım."Ee Rin, sen ne düşünüyorsun?"
Bayan Miya bana gülümsediğinde midemin bulanmasına bir de başımın dönmesi eklenmişti. Cevap veremiyordum.
Zihnimde kelimeleri toparlayamamışken, ne hakkında bahsettiklerini bile bilmediğimi fark ettim. Osamu'nun bana attığı bakışların altında ezilirken Atsumu bir şeyler söylüyordu.
Masadan kalkmaya yeltendiğimde düşmek üzereydim ve sandalyemden destek alarak ayakta kalmayı başarabilmiştim.
Atsumu hızla yanıma gelirken Bayan Miya'da sandalyesinden kalkmıştı.
Gözlerim karardığında bedenimi daha fazla ayakta tutamadım.Ne kadar süre baygın kaldığımı bilmiyordum.
Uyandığımda Atsumu hastane odasında başımda bekliyordu.
Gözlerimi açtığım anda umutsuzluğundan kurtulup bana sarılmak için ayağa kalkmıştı.
Kolumdaki serum yüzünden ona karşılık verememiştim.
Gülümseyip derin bir nefes aldığında saçma özürlerini sunuyordu."Neyse ki sadece tansiyonun düşmüş, her hangi bir sağlık sorunun yok."
Ne zaman benim için biri bu kadar endişelenmişti hatırlamıyordum.
Atsumu kurnaz sayılsa bile en çok saflığı ve masumiyeti beni etkiliyordu.
Ne demem gerektiğini bilmiyordum.
Sadece teşekkür etmekle yetinmiştim."Beni çok endişelendirdin, Tanrım."
O hâla bana söylenirken odaya Bayan Miya girmişti.
"İyi misin Rintarou?"
Samimi gülümsemesine karşılık verip açık kalan kapıya çevirdim gözlerimi.
Osamu kapının pervazına yaslanmış öylece beni izliyordu.
Açıkçası geleceğini bile düşünmüyordum."İyiyim, teşekkürler."
Doğrulmaya çalıştığımda Atsumu kalkmamam için omuzlarımdan geriye bastırmıştı.
Direnmek için yeterli güçte değildim.
Zorlamadım.
Bir süre sonra dinlenmem gerektiğini söyleyip hepsi odadan çıkmıştı.
Atsumu benim için hastanede bekleyeceğini söylemişti. İtiraz etmedim.
Zaten etsem bile umursayacağını düşünmüyordüm.Saatler boyunca yatmıştım.
Ve bunun ne kadar sıkıcı olduğunu tahmin bile edemezsiniz.
Serumumun bittiğini düşündüğüm için hemşireyi çağırma ihtiyacı duymadan kolumdakileri çıkarmış, kendimi biraz olsun özgürleştirebilmiştim.
Saat, sabah üçtü.
Sedyeden kalkıp odadan dışarıya çıktığımda odanın tam karşısındaki sandalyede uyuklayan Atsumu ile karşılaşmıştım.
Kollarını göğsünde birleştirmiş, kafası aşağıya düşmüştü.
Tatlıydı.
Korkutmamak adına yavaşça kolunu sarstığımda gözlerini kırpıştırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
in house
FanfictionAyçiçeğinin Güneş'e ihtiyacı vardı. Ama o bir sahtekâra aşıktı. [sunaosa] [haikyuu] [tamamlandı]