2005Elinde tuttuğu oyuncak bebeğinin sarı saçlarını tararken, yanında kendi bebeği ile oynayan kuzeni Nurbanu’nun gözlerine bakan beş yaşında küçük bir kız çocuğu vardı.
Kuzeni ona o da kuzenine bakıyor, küçük parmaklarını birbirlerine sus demek için ağızlarına götürüyorlardı. Çünkü küçük kızın annesi diğer odada ağlıyor, Nurbanu’nun annesine yani teyzesine bağırıyordu. Annesi çok öfkelenmişti, teyzesi onu sakinleştiremiyordu.
“Beni bir daha aramayacağını söyledi Sultan. Söyle bana nasıl sakin olayım?”
“Abla, sakin olmak zorundasın. Böyle olacağını bilmeliydin, onun başka bir ailesi var.”
“Bana verdiği vaatleri, söylediği yalanları sen de biliyorsun. Biz mutlu olacaktık. Kızımızı beraber büyütecektik.” Seray Ulukan’ın mavi gözleri o an sinirden göz yaşlarına boğuldu.
Kız kardeşi Sultan onu kollarına alıp sakinleştirmeye çalıştı. Onun yeşillerinde ise endişe vardı. Bir günahın gerçekliği zihnine balyoz darbesi gibi vuruyordu.
“Ben varım abla. Biz varız. Sana hep destek olacağız. Hayatının hatası Nurefşan olmayacak emin ol. O sana verilen bir günahın meyvesi olsa da o sana muhtaç.”
“Direnç bizi mahvetti. Beni kandırdı, kızımı babasız bıraktı.”
Nurefşan elindeki bebeğin saçlarını taramayı bıraktı. Kendi adını duyunca daha bir dikkat kesildi annesinin söylediklerine. Onun da ela gözleri sulanmıştı, annesi ağladığı için onun minik kalbi acıyordu. Yanında kuzeni Nurbanu ona destek olmak ister gibi yeşil gözlerini onun gözlerine dikiyordu.
Annesi hıçkırıkları arasında konuştu tekrar.
“Zamanı gelecek Sultan biliyorum. O bize geri dönecek.”
Sultan ablasını yatıştırmak için onun söylediklerini tekrarladı.“Dönecek abla. Dönecek ve sen,” dedi burada fısıldayarak, “oun gidiş nedenini Nurefşan dan saklayacaksın.”
Nurefşan anlamaya çalışıyordu ama babasının neden gittiğini anlayamıyordu. Zaten ara ara gördüğü babası şimdi hep mi gelmeyecekti?
Onun silinmeye yüz tutan kahramanı, şimdi onu terk mi etmişti?
Onun gözünden süzülen o ıslak yaşın sebebi hayatı boyunca hep babası mı olacaktı?
…
2009
Nurefşan büyümüştü. Kanadı kırık bir kuş gibi çırpınmış, serpilmiş ve dokuz yaşına gelmişti.
Omuzlarını aşan dalgalı kumral saçları vardı, ela gözleri ışıl ışıldı. Şu yaşına kadar hayata tırnaklarını geçirmiş bırakmamıştı. O bu yaşında güçlüydü. Ve kolay kolay pes edecek biri değildi.
Babası, onu ve annesini terk eden babası geri dönmüştü. Bir daha gitmemek üzere onlara gelmişti. Aradan geçen dört yılda annesi babasının uzun bir iş için gittiğini söylemişti. Ve şimdi babası, o işten dönmüş kızına sarılıyordu. Aynı saç ve göz rengine sahip babasına bakıyordu ondan aldığı ela gözlerle.
Annesi babasını görünce saatlerce ağlamıştı. Ama Nurefşan hiç göz yaşı dökmemişti. İçinde buzdan duvarlar vardı, kimsenin aşmasına izin vermeyecekti.
Anne ve babası diğer odada dört yılın yokluğunu tartışırken Nurefşan odasında kuzenine mesaj yazıyordu.
Nurefşan;
Döndü.Nurbanu;
Nasıl hissediyorsun?Nurefşan;
Aynı hissediyorum.Nurbanu;
Babanın dönüşüne sevinmedin mi?Nurefşan;
Çevrimdışı.Annesi diğer odadan ona sesleniyordu, “Nurefşan buraya gel.”
Ağır adımlarla uzandığı yataktan kalkıp diğer odaya ilerledi. Hatıralarında unutmaya yüz tutan babası, hatırladığından biraz daha yaşlanmıştı. Nurefşanı görünce kollarını açtı.
“Kızım kocaman olmuş Seray.” dedi Direnç Bey.
Seray ağlamaktan kızarmış gözlerini silerek karşısındaki baba kıza bakıyordu.
“Hem kocaman oldu hem de güzelleşti,” dedi Seray gıptayla bakarak, içindeki yangını söndürmeye çalışırcasına.
Nurefşan ona kollarını açan babasına tekrar sarıldı. “Seni özledim baba,” diyebildi.
Dört yılın ardından ona tekrar alışması, onu içinde bir yerlere koyması lazımdı. Başka şeylerle doldurduğu baba boşluğunu zamanla geri doldurmalıydı Direnç Bey.
“Bende seni özledim benim güzel kızım. Artık iş seyahatine gitmeyeceğim. Artık sizinleyim.”
Nurefşan annesi için seviniyordu. Annesi bir daha babasının yokluğu için ağlamayacaktı.
“Bir daha gitme baba,” dedi fısıldayarak.
Ve tekrar bir aile oldular.
Bir çocuğun gözünden süzülen yaş, diğer çocuğun içine aktı. Aynı kanı taşıyorlardı.
Ve yaratıcı onları birbirine zıt yaratıp, aynı kanın farklı kaderine bağladı.İki çocuk zamanı gelince geçmişin yükünü beraber sırtlayacaktı.
…
GÜNÜMÜZ /ALAZ
Tanrım gör bir cinayet işleniyor.
Ördüğüm duvarları yıktım, ben her şeyimi verdim onlara.
Yüzüme baka baka zehirli yalanları yutturdular bana.
Tanrım gör beni öldürüyor onlar.
Beni gerçeklerle boğuyorlar.
Beni geçmişin mezarlığına diri diri gömüyorlar.Tanrım gör bir cinayet işleniyor.
İçimdeki karanlık, gecenin karanlığını hiçe sayıyor.
Öğrendiğim gerçekler, bendeki yalanları yok ediyor.
Unutmaya çalıştığım buruk geçmiş yine içimden çıkmaya, bir engerek gibi zehrini bana zerk etmek için can atıyor.
Aşk her şeyin üstesinden gelmişti, şimdi neden ellerimden kayıp gidiyor?Tanrım gör bir cinayet işleniyor.
Koşuyorum sokak lambalarının aydınlattığı kalabalık sokaklarda.
Ama ben yalnızım, yapayalnızım.
Annem yoktu, babam beni terk edip gitmişti.
Her şeyim ile kabul ettiğim aşkım beni yalanları ile kandırmış, bilmediğim kardeşim gelip her şeyi dağıtmıştı.Tanrım gör bir cinayet işleniyor.
Biri beni bulmalı, yaşadıklarım yalan olmalıydı.
Ben bir daha aldanamaz, bir daha yalnız kalamazdım.
Ben kaybolamazdım.
Biri ellerimden tutmalı.
Tanrım asla isyan etmedim, bir serçe gibi umuda kanat çırptım oysa.
Ben karların arasında kanadı kırık kaldım.
Gül sarmaşıkları kurudu, serçe yara aldı.
Ve tüm yalanların üzerine kar yağdı.Tanrım gör bir cinayet işleniyor.
Geçmiş beni elleriyle öldürüyor.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFŞAN (KİTAP OLDU)
ChickLitKAR SERÇESİ SERİSİ II • EFŞAN - MÜPTELA YAYINLARI aracılığı ile raflarda yerini aldı. . İlk üç bölümü tanıtım amaçlı yüklenmiştir. 🖤