1+

173 3 2
                                    

"Çok yorgun ve bitkinim... Bilmiyorum sadece artık devam etmek bile istemiyorum. Yapmak istemiyorum bunu daha fazla kendime." yanımda oturan Namjoon'a dönmüştüm, uzun zamandır hissettiğim bu duyguları onun gibi birine anlatıyor olmak biraz olsun canımı sıkıyordu, "Devam etme o zaman... Hiç bir şey yapmak zorunda değilsin...", hafifçe gülümsedim "Keşke bu kadar kolay olsaydı." Onca yaşanmışlık onca anılar sentetik hafızamda öylece dolanıyorken bu dediğine oldukça sinirlenmiştim ve beklemeden bilekliğime dokunup aramayı kapattığımda yanımda duran hologramı hızla kaybolmuş, olduğum yerde yalnız kalmıştım. "Jimin?" diyerek içeri giren Yoongi ile göz göze geldiğimde ayağa kalkmıştım "Duydun mu?", gerçekten oldukça gereksiz ve saçma bir soru olmuştu.

"Jimin burada olmasam bile vericilerimiz birbirine bağlı seni duyuyorum tıpkı beni her dakika duyduğun gibi..." o sırada onun sesini duymuştum içimde, istediği zaman düşüncelerini duymamı sağlıyor oluşunu seviyordum, "Seni seviyorum..." diye sürekli olarak fısıldıyordu. "Yüzüme de aynısını söyle." dediğimde gülümsemişti "Seni seviyorum..." ve fısıltısı kaybolmuştu "Bana iyi gelmiyorsun Min Yoongi...".

Derin bir nefes vermiştim "Bu dünyada yaşamayı hiç bir zaman istememiştim ama senin için yaptım ve şuanda bulunduğumuz durum beni eskiye dönmek için zorluyor..." fazlaca yaklaşmıştı yanıma, buna onca sene geçmiş olsa bile hala etkileyici buluyordum "Beni seviyorsun... Her şeyi bu yüzden yaptın.". Gülerek sıcacık dudaklarına uzanmıştım "Senden nefret ediyorum...", gülerek minik bir öpücük bırakmıştı dudaklarıma "Bana dokunmanı seviyorum...", onca teknolojik gelişim ve daha fazla metalikleşmemiz sonucu geldiğimiz durumda onu hissedebilmek bazen dünyanın eski halini anımsatıyordu bana.

Gözlerine bakarken arama gelmesiyle sağ gözünde oluşan simgeye karşı iç çekmiştim "Bundan nefret ediyorum.", "Arayan Başkan... bunu açmalıyım hayatım..." ve ikiletmeden yanıtlamıştı. Hologram olarak göründüğü için ancak önünde oluşan dokunmatik ekrandan görebiliyordum başkanı.

Mükemmel meşgul ve işine sadık bir kocaya sahip olmak oldukça zordu.

Bir kaç şey konuştuktan sonra artık daha da sinirliydi Yoongi, ne konuştuklarını dinlememiş kendi düşüncelerine meşgul olmuştum, aramayı sonlandırdığında iç çekmiş ve alnını alnıma yaslamıştı "Bunu yapma...", duyduğunu biliyordum ve daha fazlasını duymasını istiyordum. "Korkma..." diye fısıldadığında gözlerim dolmuştu "Dokun bana...", ellerini sıkıca belime dolamıştı "Ölemediğimi biliyorsun Jimin..." küçük bir çocuk gibi içeride ağlayan Jimin'i duyuyordu. Hala korkmamın hiç bir sebebi yokken ben oldukça tedirginim, milyon yılda geçse tedirgin olacaktım çünkü onu kaybetmek belki de tek korkumdu.

Acı çektiğini hissediyordum.

Ellerimi saçlarına daldırmıştım yavaşça "Bu zarar görmeyeceğin ve acı çekmeyeceğin anlamına gelmiyor. Acı çekişini ve bu bedende ölürkenki son nefesini duymak beni üzüyor. Geçen sefer göğsünden vurulduğunda nefes alamadım ben Yoongi! Yapma bana bunu!", "Kapat o halde..." bir eli şakaklarıma ulaştığında geri çekilmiştim "Seni hissetmekten vazgeçemem... Yanımda olduğunu bilememek daha fazla endişelenmemi sağlıyor.". "Bu sefer kapatalım Jimin..." aklıma gelen tonlarca seneryoyla gerçeklerle yüzleşiyordum resmen "Bunu yapmamalıyım... Eğer kapatırsam ve başına bir şey gelirse kimsenin bir bilgisi olmayacak.".

Kendimce oldukça haklı sebeplerim vardı, tamam onu acı çekerken hissetmek işimi oldukça zorlaştırıyordu fakat bu onu hissetmekten vazgeçmem için bir sebep olmamalıydı.

Haklı olduğumu bildiği için kendini yatağa bırakıp oflamıştı "Yoongi seni seviyorum...", yanına uzanırken söylediklerime karşı başını kaldırıp kollarını belime dolamış ve beni yanına çekmişti, asker olduğu için bedeninde daha farklı özellikler vardı bu yüzden asla kollarından kurtulamıyordum o istemediği sürece.

Am I Wrong?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin