19+

22 2 0
                                    

Elimde tuttuğum broşa uzun uzun bakarken yanımdaki Seokjin konuşmuştu "Benimkini almanın seni zorlayacağını düşünüyorsan. Yanılıyorsun.", "Hayır... endişelendiğim konu bu değil. Yoongi için endişeleniyorum. O günden beri yok etrafta, bazen mutlu oluyorum ama ona en son söylediğim şey sonuçta seni seviyorum oldu hatta o gün aramız çok iyiydi ama onu özlüyorum. Ondan ayrı kalmayı hiç bir zaman istemedim ve şimdi yanımda yok, kokusu yok, sıcaklığı yok. Yok... Seokjin bazen nefes alamıyor gibi hissediyorum. Yapamıyor gibi hissediyorum." gülmüş ve omzumu sıkmıştı "Belki de en iyi böyledir güzelim...".

"Hayır... böyle iyi falan değil. Ben onu geri istiyorum..." dolan gözlerimi kapatıp derin bir nefes vermiştim "Sinir oluyorum, buradaysa bile kokusunu saklamasına, onu bulmama izin vermemesine sinir oluyorum Jin.".

"Çünkü bulunmaya ihtiyacım yok..." sesini duyduğumda arkama dönmüştüm hışımla, yanıma yaklaşıp elimdeki broşa bakmıştı "Bulmuşsun...", "Buldum..." diye zorla konuştuğumda yanağımı kavrayıp dudaklarıma minik bir öpücük bırakmıştı. "Ben en iyisi Yoonmin'in yanına gideyim biraz." diyip yanımızdan ayrılan Seokjin'i izlemişti gözlerim. Ağlamamak için kendimi sıkarken ona dönmüştüm "Niye bir anda ortadan kayboldun?".

"Yapmam gerekenler vardı..." kaşlarımı çattım ve biraz uzaklaştım "Söylemiyorsun yani... gerçekten mi? Yoongi ne yapmaya çalışıyorsun böyle? Eğer amacın beni vazgeçirmeye çalışmak ya da sana boyun eğmemi sağlamaksa bunu düzgünce konuşabilirdik de...", gözlerime bakmıştı uzunca "Güzelim... gerçekten zorlama bu sefer.".

"Pekala..." dedikten sonra sessizleşmiştim, susmam onun için en büyük cezaydı büyük ihtimalle.

Umursamadan gözlerimi sildim ve bahçeye ilerledim "Seokjin'i yanıma yollarsın...", cevabını beklemeden bahçeye çıkmış ve etrafa bakındıktan sonra kanatlarını çıkartıp hafifçe havalanmıştım. Süzülmek iyi hissettiriyordu. Etrafta kısa bir kaç tür attıktan sonra yere indiğimde Seokjin'in sesini duymuştum "Hazırsan artık al benden de...".

Gülerek yanına ilerledim ve dudaklarına uzandım "Her zaman yanımda olduğun için teşekkür ederim..." dediğinde duraksamıştım "Ne?". "Afrodit'in oğlu olarak duruyorum karşında... ve tüm içtenliğimle teşekkür ederim senden." dudaklarına uzanmış ve öpmüştüm yavaşça, uzun bir öpüşmenin ardından asla acı hissetmediğim ilk kişiydi. Tadı neden şekerliydi?

"Jimin..." diye mırıldandığında kanatlarımla onu sarmış ve boynuna sarılmıştım, boynuna sokulmuş düşüncelerimle savaşıyordum "Jimin her şey için teşekkür ederim güzelim...". Kanatlarımı okşadığında titremiştim "Özür dilerim..." demişti titrediğimi gördüğünde "Korkutmak istemezdim...". Ağlamamaya çalışarak kanatlarımı kendime çekmiş ve ayrılmıştım "Git artık hadi...", başını eğmiş ve sessizce ayrılmıştı yanımdan. Uzun bir süre arkasından bakmıştım. Vücuduma sardığım kanatlarımla rüzgarı hissedince estiği yöne doğru açmıştım. Bu fazla rahatlatıyordu beni. Bir anda duyduğum sesle kendime hakim olamadan korkuyla kanatlarımı tamamen açıp sesin geldiği yöne dönmüştüm. Yoongi'yi gördüğümde çatık kaşları ve karışık düşüncelerle bana bakmıştı "Gözlerin altın sarısı oldu...".

Kanatlarımı kendime sarmıştım tekrar "Merak etme... içgüdüsel olarak yaklaşan tehlikeye karşı koruma için.", "Yani ben bir tehlike miyim?" gülerek omuz silkmiştim "Bana yalan söylüyorsun... diğer herkesten seni farklı kılan tek şey içimdeki aşk ama sen artık onu da bitiriyorsun.".

Gözlerime bakmıştı sessizce "Kırmızı oldu..." demişti "Renklerin tam karşılıklarını hala bilmiyorum...". "Saçların uzamış..." diyerek bana yaklaştığında kanatlarımı tamamen açmıştım onu da aralarına dahil edebilmek adına. Kanatlarımı süzmüştü yavaşça "Ve hala çok güzelsin...", söylediklerine tepki göstermemiş ve kanatlarımı etrafına sarmıştım "Eskiden... saçlarımı uzatmamı çok isterdin. Merak ettiğini söylerdin hep. Bende sen yokken uzamalarına izin verdim.". Beklemediğim bir anda dudaklarıma kapandığında heyecanla tutunmuştum ondan. Kanatlarımla onu daha çok kendime çekmiş ve karşılık veriyordum "Seni o kadar özledim ki..." diye mırıldanmıştı dudaklarımdan ayrıldığı kısa sürede. Tekrar öpmeye devam ettiğinde ise yanaklarını kavramıştım.

Geri çekildiğinde uzun öpüşmenin ardından nefeslerimizi düzene sokmaya çalışıyorduk, gülümsediğinde ona bakmıştım "Hamileyken sürekli karnını okşayarak geziyordum, o kadar çabuk sakinleşiyordun ki bu hoşuma gidiyordu.", karnımı okşayan ellerine bakmıştım "Bazen zamanı geri alabilmek çok istiyorum...".

"Neden? Hiç hamile kalmamak için mi yoksa benimle hiç tanışmamak için mi?" söylediklerine iç çekmiştim "Hayır... eski güzel günlerde sonsuza dek yaşayabilmek için.", gülüşünü izlemiştim uzunca "Senden nefret ediyorum..." diye istemsizce mırıldandığımda gülümsemesi daha çok büyümüştü "Bana aşıksın...". Dudaklarıma eğildiğinde onu izlemiştim "Sende bana aşıksın...", dudaklarıma milimler kala durduğunda gözlerimi kapatmıştım "Ve hala bana kıyamıyorsun...". Belimdeki elleriyle beni tutup kucağına aldığında boynuma sokulmuştu "Haklısın... onca şeyden sonra sana bunu yapamam. Hayatında sana en çok zarar veren kişi benim.".

Saçlarını okşarken mırıldanmıştım "Neden benden her şeyi saklıyorsun?", benimle beraber yere oturduğunda kanatlarımı yere kapatmıştım "Her şeyi zamanı gelince öğreniyorsun zaten...". O kanatlarımı okşarken bende saçlarıyla oynuyordum "Çok uzun zamandır birlikteyiz Yoongi, o yüzden seni çok iyi tanıyorum. Her gece benimle uyuyorsun, neredeyse her saat başı öpüyorsun beni, sürekli sevişiyoruz, aynı banyoyu, aynı evi, aynı eşyaları kullanıyoruz. Sence de 40 yılı aşkın bu süre zarfından sonra böyle davranman garip değil mi?", gülerek belime koymuştu ellerini "Gerçekten... onca sene, beraber yemek yedik, her gece beraber uyuduk, her sabah beraber uyandık, Yoonmin ağladığında dönüşümlü baktık, ne kadar kavga etsekte yine aynı yatakta birbirimize sarılarak uyuduk, güldük, ağladık, sen daha çok ağladın...".

Derin bir nefes verdi "Ama her seferinde nefret ettim başkasını öpmenden...", biraz geri çekilip iyice kucağına yerleşmiş ve ona bakmıştım "Devam etmeyebilirim...", başını iki yana salladı "Hayır... sorun o değil güzelim. Sorun benim.".

Yanaklarını okşadım "Sorun sen değilsin Yoongi...", ellerimin üzerine elini koyduğunda durmuştum "Burada tek sorun benim Jimin...". Alnımı alnına yaslayıp gözlerimi kapattım "Seninle mutluyum, lütfen gitme.", "Sana zarar veriyorum, seni incitiyorum, kırıyorum, Jimin ben seni sürekli üzüyorum-" susması için dudaklarına kapandığımda kanatlarımı da ona sarmıştım. Yanaklarını benden ayrılmaması için daha sıkı kavradığımda ellerimi okşamıştı, sonunda bıraktığımda alnıma öpücük bırakmıştı "Özlediğini çok belli ediyorsun...".

"Ne yapmamı bekliyorsun? Sen benim vazgeçemediğim tek kişisin..." söylediğine gülerek beni göğsümden bastırarak çimenlerin üzerine yatırıp üstüme çıkmıştı "Çok mu özledin beni?", ağlamaklı bir ifadeyle ona bakıyordum "Çok...".

Gülerek boynuma sokulmuş ve üstüme uzanmıştı kollarını başımın iki yanına koyup saçlarımla oynuyordu "Bende seni çok özledim lotus, kokunu, tenini, sesini... her şeyini çok özledim.", saçlarıyla oynarken elleri iki yanımızda duran kanatlarıma gitmişti. Tüylerini yavaş yavaş okşarken boynuma öpücüklerini bırakmaya başlamıştı "Çok güzelsin, o kadar güzelsin ki seni aklımdan saniye bile olsa çıkartamıyorum.".

Orada öylece uzun bir süre yatmıştık konuşarak, kalktığımız sıralarda kapıda oturmuş bizi izleyen Yoonmin'i görmüştüm "Yoonmin? Ne yapıyorsun orada?" diye sorduğumda ayağa kalkmıştı "Özür dilerim sadece rahatsız etmek istemedim, odama çıkıyorum...". Kaşlarımı çattın tepkisi yüzünden "Odandan neden hiç çıkmıyorsun?", elimi tutan Yoongi'nin elini bırakıp yanına ilerledim "Rahatsız olmanı istemiyorum...". Griye dönen saçlarıyla şapkasını aceleyle kapatmıştı, uzun bir süre gözlerine bakmıştım öylece "Sen benim kızımsın, biliyorsun değil mi? Ben doğurdum seni...". Yoongi gülmüştü "Hatta bir ara titan falan doğuruyor diye düşünmüştüm, tüm hastaneyi bırak tüm şehir bile duymuş olabilir sesini.", göz devirmiştim ona karşı ve Yoonmin'e dönmüştüm "İkinizle baş etmek çok zor...". Söylediğimin ardından başını eğmişti "Özür dilerim... hiç doğmasaydım belki daha mutlu olabilirdin.", başındaki şapkayı çıkartırken konuşmuştum "Birincisi... seni dünyaya getirme konusunda ısrarcı olan bendim. Vazgeçmemi söyleyen babandı, ikincisi de eğer sen doğmasaydın ben kimi öpüp koklayacaktım? Kiminle dans edecektim? Kimi sevecektim? O yüzden... lütfen böyle düşünme benim hakkımda.".

Bir anda belime sarılıp boynuma sokulmasıyla kollarım havada kalmış ona bakıyordum, uzun zamandır bana sarılmadığından oldukça şaşırmıştım. Ağladığını duyduğumdaysa saçlarına koymuştum ellerimi, Yoongi ikimize bakarken gülmüştü. Kanatlarımı Yoonmin'in etrafına sardığımda hıçkırıkları artmıştı. Orada uzun bir süre onun sakinleşmesini beklemiştim Yoongi duvara yaslanmış bizi izlerken.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 11, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Am I Wrong?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin