10+

24 2 0
                                    

"Yoongi? Yoonmin'in mamasını getirirken bize de kurabiye getirebilir misin?", evin salonunda ortadaki minik tüylü halıda Yoonmin ile oynuyorduk şöminenin hemen karşısında. Gülerek oturduğu yerden oyuncaklarını sallıyor bana uzatıyor ve konuşmaya çabalıyordu. Uzun bir süre geçmişti ilk eve geldiği günden. Yanımıza gülerek gelen Yoongi'nin yüzünün değişmesi saniyeler sürmüştü kapının çalınması ile. Elime aceleyle mamayı tutuşturup sus işareti yapmıştı. Yoonmin'i kucaklayıp fısıldamıştım "Yoonmin... hadi biz sessiz bir oyun oynayalım tamam mı? Ağzını elimle kapatacağım, sende benimkini kapatacaksın tamam mı?". Elini ağzıma koyup bende onun ağzını elimle kapatıp bebeğe dair bütün her şeyi beraberimde toplayıp Yoongi kapıya ilerlerken bende aşağı kata inmiştim. Dolabın yanındaki gizli bölmeden elimi uzatıp elimi okuttuktan sonra dolap yavaşça yerinden hareket etmeye başlamıştım. İçeri girip kapıyı kapatmış ve dolabın kapanması için yine içerideki bölmeye elimi okutmuştum. Yoongi'nin aramasını yanıtlayıp uzun karanlık koridorda ilerlerken ışıklar her adımında açılıyordu. Yoongi'nin birisiyle konuştuğunu duyduğumda istemsizce gerilmiştim. Yoonmin'in elinden ağzımı çekip yanaklarına öpücük bırakmıştım.

"Teşekkür ederim bebeğim..." diyerek diğer kapıdan geçtikten sonra minik odaya girip oyuncaklarıyla beraber onu koltuğa koyup bir ne olur ne olmaz diye yanıma güçlü şok tabancalarından bir tanesini alıp oyuncakların arasına saklamıştım. Yoongi'nin bağırmasını duyduğumda buranın giriş kapısının açıldığını duymuştum "Kapan..." diye fısıldadığımda odanın ışığı kapanmış ve Yoonmin'i kucağıma çekip göğsüme bastırmıştım yüzünü. Uzun bir sessizlikten sonra kapı yavaşça aralanmaya başladığında elim istemsizce oyuncakların altındaki şok tabancasını kavramıştım.

Tanımadığım kalın bir ses duyduğumda hızla kapının arkasına geçip nefesimi tutmuştum. Kapı tamamen açıldığında ters ışıktan dolayı yerde duran gölgesini süzmüştüm uzunca. "Burada da değiller! Sen bana yalan mı söylüyorsun!?" diye kükrediğinde Yoongi'nin cevap vermesini beklemeden kolumu uzatıp arkasından şok tabancasıyla vurmuştum. Yoonmin'in kıpırdanmaya çalıştığını gördüğümde korkarak kapının arkasından çıkıp Yoongi'ye bakmıştım, yerdeki bedene bakıyordu sinirle "Az önce babamı vurduğunu söylesem ne dersin?".

Gülerek bana baktığında dolu gözlerle ona bakıyordum, ellerim titriyordu korkudan fakat Yoonmin'i o kadar sıkı tutuyordum ki ağlamaya başlamıştı "Korktunuz mu?".

Kendimi alı koymamış ve ağlamaya başlamıştım hıçkırarak, bizi kolları arasına çektiğinde uzun bir süre ikimizinde başını okşamıştı. Biraz sonra ise gülerek geri çekilmişti "Aslında dişli halini görmesi hoşuma gitti, ayrıca bayıldığına göre uzun bir süre bekleyebiliriz ayılmasını. O sırada Yoonmin'in karnını doyuralım hadi.", içeri girip oyuncakları ve mamasını alıp babasının bedeni üzerinden atlayıp benimle beraber yukarıya ilerlemişti. Hala sessiz sessiz ağlarken Yoonmin'in iç çekişlerini dinliyordum.

İçeri girdiğimde koltukta oturan kadına karşılık çekinerek bakmıştım, güzel bir fiziği ve Yoongi'ye benzemesinden dolayı annesi olduğunu varsaymıştım ki Yoongi bunu doğrulayacak bir cümle kurmuştu "Anne... eşim az önce eşini bayılttı.". "İyi bari iki üç saat başımızı dinleriz bari iyi yapmış..." diyerek masadaki vodkaya uzanmıştı. Gülerek benimle beraber koltuğa oturan Yoongi elindeki mamayı bana uzattıktan sonra yanaklarımı silmişti elleriyle "Neden ağlıyorsun?" diye bana bakan annesine karşılık konuşmuştum "Oğlunuzun asker olmaya karar vermesi korkularımı oldukça etkilemiş durumda...".

Gülerek yanıma gelmiş ve çenemi tutmuştu "Fazla güzel birisisin, Yoongi için ağlama..." çenemi bıraktığında Yoonmin'in karnını doyurmak için biberonu ağzına vermiştim. Kendisi tutabiliyordu az çok ama yinede destek istiyordu.

"Anne... ellemesen mi?", oflayarak bizden uzaklaşmış ve koltuğa oturmuştu "Ellemedim tamam.".

Kolunu omzuma atıp beni iyice kendine çeken Yoongi ile uzunca Yoonmin'i izlemiştik. O gün ailesi ile pek muhattap olmamaya çalışmıştım. Yoongi onları pek sevmezdi ve önceden sürekli beni eğer gelirlerse onlarla konuşmamam gerektiği konusunda tembihlerdi. Onlar gittiğinde akşama doğru eve Seokjin gelmişti. Neredeyse her akşam Yoonmin ile oynamak için gelir olmuştu. Namjoon gelirdi genelde onu almaya, aralarında hep bir soğukluk olurdu ve asla nedenini bilmezdim. Sormaya da korktuğumdan Seokjin ile pek konuşmuyordum o konuyu. Seokjin Yoonmin'i usulca kucağıma bıraktıktan sonra odada ilerlemiş ve bezini değiştirmek için onu uzun masanın üstündeki yerine yatırmıştım.

Seokjin ise fırsattan istifade arkamdan belime sarılmış ve kendini bana bastırmıştı, omzuma çenesini yasladığında konuşmuştum "Böyle bir fırsatı kaçırma sen zaten...". Gülerek boynuma öpücük bırakmıştı "Hmm... Hadi ama o kadar yoruldum bana biraz acıyamaz mısın?", göz devirmiştim Yoonmin'in altını temizlerken "Ben kiralayabileceğin türden bir oyuncak falan mıyım Jin? Oynama benimle...". Yeni bezini giydirdikten sonra boynuma sokulan Seokjin'in saçlarını kavramıştım "Yapma şunu...".

Geri çekilip bana bakmıştı "Beni ne hale getirdiğini bilmiyorsun bile...", dil çıkartmış ve Yoonmin'i kucaklayıp odadan çıkmıştım. Birazdan salonda yine yanımda bitmişti. Yoongi'nin yanına ilerleyip oturduğunda yaptığıma kısaca gülmüş ve hep oturduğu yere oturup Namjoon'u beklemeye başlamıştı. Her zamanki saatinde gelen Namjoon içeri girdiğinde Yoonmin ile biraz oynamış ve Seokjin ile yine mutsuz bir şekilde ilerlemeye başlamışlardı kapıya fakat bu sefer ben kendimi alıkoymamıştım merak ettiğim şeyler konusunda "Aranız neden böyle?".

Seokjin gülmüştü hafifçe "Boşversene Jimin. Seni umursayan bir koca bunun cevabını da elbette vermeyecektir." sinirle önden evden çıkmıştı. Namjoon ise iç çekmişti ve bana bakmıştı "Doğum gününü unuttuğum için böyle davranıyor aylardır. Biliyorsun kimseden değil sadece benden bekler özellikle kutlamamı ama o gün fazla yoğundum ve tüm gün eve gelemedim. Bir sonraki sabah eve geldiğimde de zaten yoktu. Benden uzun süredir kaçınca bende koruma gönderdim yanına sizin yanınızdan da ben alıyorum. Yoksa biliyorsun ele avuca sığan biri değil fazla çemkiriyor, fazla dişli...", yanına gidip boynuna sıkıca sarılmıştım "Gönlünü alırsın sen onun... biliyorum ben seni.".

Gülerek benden ayrılmış ve evden sessizce ayrılmıştı, Yoongi'nin kucağında duran Yoonmin'e uzanıp burnumu burnuna sürtmüştüm "Yoongi? Ya bizde bir gün gerçekten kötü bir kavga edersek?". Yanağıma elini koyup okşarken cevap vermişti bana "Ölümü bilen iki insan olarak daha büyük bir kavga çıkarabileceğimizi sanmıyorum lotus.". Boynuna sokulup Yoonmin'i izlerken mırıldanıyordum bir melodiyi. Yoongi ise bir anda saçlarımı bırakmış ve mırıldanmıştı "Hadi gelin bu geceye özel size bir şeyler çalayım.". Yoonmin'i kucağıma oturtturup diğer salona ilerlemiş ve gitarı ile beraber geri gelmişti.

Karşımızda yere oturmuş ve bir süre gitarın akordu ile uğraştıktan sonra mırıldanarak bir şeyler çalmaya başlamıştı. Bir yerden gelen tanıdık melodiyi tam anlamıyla oturttuğunda aydınlanmıştım resmen. Bu gösteriden sonraki galada bana sarkıntılık yaparken çaldığı bir şarkıydı. Beautiful Mess. Kesinlikle o an için en uygun ve beni en etkileyecek şarkıyı seçmişti. Şaşkınlıkla onu izlerken o sözleri hatırlamaya çalışıyor gibiydi ve ben o şarkıyı asırlar geçse unutmayacak tek kişiydim.

"When the colors turn gray
And the lights all fade to black again
We're in over our heads
But somehow we make it back again

Water so deep, how do we breathe?
How do we climb?
So we stay in this mess
This beautiful mess tonight

And we don't have a thing to lose
No matter what they say or do
I don't want nothing more
Our love is untouchable"

Şarkının sürekli tekrar eden 'our love is untouchable' kısmında elimde olmadan ağlamaya başlamıştım. Merakla bana dönen Yoonmin'in yanaklarımı temizlemek istediğinden yanaklarıma uzanmaya çalışması ile hafifçe gülerek başımı ona eğmiştim. Gülerek yanaklarıma vurmuş ve burnumu emmeye başlamıştı. Yoongi halimize gülerek gitarı elinden bırakıp bana Yoonmin'den kurtulabilmem için yardıma gelmişti.

Am I Wrong?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin