15+

19 2 0
                                    

İçimde deli gibi hareket ederken ağlamamak için çabalıyordum "Hahh... sevgilim dur! Dur canım acıyor!" ağlamaklı sesimi duyduğunda umursamamış ve işine devam etmişti. Dayanamayıp çığlığı bastığımda kalçama vurmuştu "Onca yaptığın yaramazlığa say!". İçimden çıkıp beni kendine çevirdiğinde ona bakıyordum gözlerim dolu dolu "Yoongi... canım acıyor.". "Acıyacak bebeğim..." diyerek dudaklarıma öpücük bırakmıştı "Zevkten delirene kadar devam edeceğim buna... İsmimi ağlayarak yalvaracaksın bebeğim bana!", kollarımı boynuna dolamıştım "Ya da...". Dudaklarına uzanıp yavaş yavaş öptüğümde hızlı solukları yavaşlamış ve sakinleşmişti iyice, geri çekilip devam etmiştim "Seni öperek rahatlatır ve yavaşça devam ederim. Rahatlamanı istiyorum...". Fısıltılarıma karşı hipnotize olmuş gibi dudaklarıma bakıyordu, dudaklarına minik minik öpücükler bırakıyordum "Sakin ol hayatım... ben seninim zaten.".

Gülerek belimi okşuyordu "Sen benimsin bebeğim...", dudaklarını yavaş yavaş öperken penisini okşuyordum "Bebeğim?" diyerek geri çekildiğinde gözlerine bakıyordum "Hayatım?".

"Beni öperek bile boşaltabilirsin..." gülerek yanağına öpücük bırakmıştım "Biriciğim... abartma.". Gülerek kalçamı kavramış ve beni kendine bastırmıştı. Penisini penisime sürtmeye başladığında onu öpmek adına dudaklarına uzanmıştım "Hadi güzelim... devam edelim.". Yüzündeki şeytani gülüş daha da belirginleştiğinde sakinliğimden ödün vermeyerek baygın bakışlarımla ona bakmıştım "Canımı yakmayı bu kadar sevdiğini bilmiyordum...". "Senin üzerinde denemek istediklerimi duysan güzelim. Kanın donar." gülerek dudaklarına uzanmıştım "Babana benziyorsun...".

Yanağını okşarken kıkırdamıştım "Günahlarından arınman ve delilik döneminden kurtulmak için senin de Rhea'ya mı ihtiyacın var yoksa?", gülerek dudaklarıma kapandığında ona karşılık veriyordum yavaşça. Daha sakin gibi duruyordu artık "Benim sana ihtiyacım var güzelim..." diye fısıldadıktan sonra boynuma sokulmuştu "Kokuna, tenine ve varlığına ihtiyacım var.".

Beni kaldırıp tekrar kendini içime soktuğunda omuzlarını okşuyordum "Ama sakin olmalısın ki sana daha fazlasını vereyim...", gülerek öpücüklerini sıralarken beni kucaklayıp oturtturmuştu masaya "Buna kanacak göz var mı bende? Kaçamazsın güzelim...". Burnuma kül kokusu dolmaya başladığında kıkırdıyordum "Felix geldi...", göz devirmişti "Hadi amaa! Kapıda falan bekler o! Devam edelim!". Omuz silkmişti "Hephaistos'un oğluna karşı çıkabileceksen... pekala...", "Her seferinde aynı şey, saygımdan rahatsız etmeyeyim diyorum ama bu insan yapımı güvenlik sistemlerinin bana sökmediğini biliyorsunuz değil mi? Sevişmeyi bırakın bir şey konuşmam gerek seninle Jimin...". Masadan atlayıp omuzlarımdan sarkan sabahlığımı düzeltip bağladıktan sonra kapının girişinde dikilen Felix'in yanına ilerlemiştim "Ne konuşacaksın benimle?".

"Yalnız olsak daha iyi..." dediğinde uzanıp dudaklarına öpücük bırakmıştım "Pekala... beni dışarıda bekleyebilir misin?", başıyla beni onaylamış ve dışarı çıkmıştı.

Kapıyı kapatıp üstümü değiştirmek adına odaya ilerlemiştim, arkamdan Yoongi geldiğinde ona dönmüştüm "Ne düşünüyorsun böyle?", omuz silkmişti "Onu öpmen hoşuma gitmiyor...". Gülerek odaya girip üstümü değiştirmiş ve beni izleyen Yoongi'ye dönmüştüm "Sakin olmaya bak derim. Tamam mı? Ayrıca umursama olanları Yoongi... senelerdir neler yaşadık bir kaç insan yüzünden her şeyi mahvetmemeliyiz. Yoonmin 20 yaşına girecek yakında onun için biraz daha dişimizi sıkmalıyız sadece.". Oflayarak beni başıyla onaylamıştı "Bir elçinin beni bu kadar sakinleştirebilmesi çok garip...", gülerek yanına gitmiş ve eğilip dudaklarına öpücük bırakmıştım "Çünkü ben sadece elçi değilim, senin aşık olduğun adamım.".

"Ahh bak haklısın bu konuda. Bir ara yine kuğu gölü gösterisi düzenleyelim." aklıma gelen fikirle sinsice gülümsemiş ve kapıya ilerlemiştim "Belki Yoonmin ve bir kaç yetenekli kişi daha seçersem, Yoonmin'in doğum günü için güzel bir kutlama olabilir. Sonrasında yine gala olur belki de ama davetlileri ben seçeceğim...", minik bir kıkırtıyla odadan ayrılıp kül kokulunun yanına inmiştim "Ahh senin kokunu pek sevdiğim söylenemez Felix... ne oldu hadi söyle.".

Gülerek süzmüştü beni "Yoongi ile aranız bakıyorum çok iyi...", omuz silkmiştim "Ne yapsaydım Felix? Kaç senedir onunlayım haberin var mı senin? 40 seneyi aşkındır onunlayım ben, sırf sinirlendiği ve her seferinde sinirini benden çıkartmaya çalıştığı için ondan ayrılamam.". Etrafa bakınırken konuşmuştu "Aslında o konudan bahsetmiyorum... Yani son olaylardan sonra ayrılırsınız diye düşünmüştüm.", "Hoseok'u öldürmesi için onu sen gaza getirdin, ne yapmamı bekliyorsun bu konuda? Tek yapacağım ve en büyük dmceza o dudaklarına bir daha dokunmamak olur Felix!  Kapa şu konuyu da anlat ne anlatacaksan, seni alakadar etmiyor ilişkim.".

Sinirle gülmüş ve arkasındaki duvara yaslanmıştı "Bir elçi için fazla yüreklisin...", hafifçe gülmüştüm "Çünkü fark ettim ki gerçekten benden bir öpücük çalabilmek için herkes elinde ne kadar koz varsa kullanıyor ve bende bunu kullanıyorum artık.".

Sinsice sırıtmıştı "O pislik seni hak edecek ne yaptı çok merak ediyorum...", "Ahh Yoongi'ye böyle söylemen hiç hoşuma gitmiyor, sonuçta sen daha doğmamışken dünyada olan bir büyüğün için ve özellikle benim kocamsa saygı duymalısın. Değil mi Felix?" göz devirip derin bir nefes vermişti "Pekala! Uğraşmayacağım sizinle daha fazla zaten onun için burdayım. Artık gidiyorum buradan. Beni bir daha görmeyeceksiniz ikinizde.".

"Nereye gidiyorsun?" diye merakla sorduğumda gecikmeden cevap vermişti soruma "Kudretli Hades çağırdı yanına...".

Gerçekten gidecek olması beni oldukça mutlu etmişti "Ahh öyleyse son kez bir öpücük alabilirsin...", gülümsemiş ve dudağını ısırmıştı "Eğer her zamankinden daha uzun öpersen... sana söz veriyorum Hoseok'u yanına yollayacağım.". Gülmüş ve küçük bir adımla ona yaklaşmıştır, o ise belimi kavrayıp beni kendine yaslamış ve dudaklarıma eğilmişti "Anlaştık mı güzelim?". "Anlaşmadık... onun buradan uzak olması daha iyi onun için.", gülmüş ve burnunu burnuma sürtmüştü "Ama onun hangi tarafta olduğunu bilmiyorsun bile...".

"Güneş asla yanmaz kül kokulu ama istediğin son kez daha uzun bir öpücük de vereceğim. Belki ruhun artık kül kokmaz..." onu öpmek her seferinde bana acı veriyordu. Dudaklarım yanıyor gibi hissediyordum. Şu zamana kadar çok kişiyi öpmüştüm ama Felix'in bu kadar masum bir olayda bile canımı yakabilmesi beni yoruyordu. Mesela Hoseok bal gibiydi gerçek bir ziyafet çekmişsin hissi veriyordu, Yoongi ise sarhoş ediyordu o yüzden onunla bu kadar uyuşuyorduk işte, Seokjin daha çok yumuşak bir şeker gibiydi, Taehyung ise her zaman su gibiydi, ihtiyacım olduğunu sandığım ama yeni düzende artık ihtiyaç bile duymadığım bir detaydı. Bunların hepsine rağmen Felix gerçekten dudaklarımı mahvediyordu.

Dudaklarına yavaşça kapandığımda uzaklaşmamam için enseme elini koyup beni iyice kendine bastırmıştı. Canım yanmaya başladığında geri çekilmiştim "Seni öpmek canımı yakıyor...", gülmüştü "Yakıyor değil mi?".

Başımı sallamıştım hafifçe "İşte çocuğum bu yüzden annesiz kaldı. Acıya dayanabileceğini düşündü. Bir elçi bile dayanamazken minik insan bedeniyle buna katlanmayı denedi ve ne oldu biliyor musun? Gözlerimin önünde kül oldu.", başını eğdiğinde kollarımı boynuna dolayıp dudaklarına yaklaşmıştım "O zaman git ve onu bul...". Normalde öptüğümden daha uzun bir süre onu öptüğümde soluk soluğa ona bakıyordum "Hadi git ruhunu dinlendir... Sende tutuşmadan git Yoongi'nin yanına acılarını alacaktır.". Alnımı alnına yaslayıp gözlerine bakmıştım "Sorun değil...".

Tekrar dudaklarıma uzandığında geri çekilmemiştim, dudakları değdiği her bir noktayı bir milim bile eksik olmadan yakıyordu. Her yutkunduğumda sanki ateş yutuyor gibi hissediyordum. Acıya direnip dudaklarına karşılık vermeye başladığımda ise hafiflemişti ateşinin hissi. Vücudumun titrediğini hissediyordum. Geri çekilmeye çalıştığında onu tutmuştum çekilmemesi için. Sonunda ateşinin hissi tamamen geçtiğinde yorgunlukla geri çekilmiştim "Artık canımı yakmıyorsun kül kokulu...", hafifçe gülümsemişti "Beni söndürdün...".

"Buna değerdi." dediğimde kıkırdamıştı "En çok dudaklarını özleyeceğim gökyüzü...".

Am I Wrong?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin