X

80 39 3
                                    

Her zamanki gibi okula gitmek için erkenden uyanmıştım. Ancak içimde karşı koyamadığım kötü bir his vardı. Ergenlik diyip bir kenara attım bu hissi. En azından atmaya çalıştım. Ancak atmamalıydım. Farklıydı işte. Her sabahkinden farklı uyanmıştım bugüne. Farkını sorsanız söylemem ama öyle olduğuna emindim. Hızlı hızlı hazırlanıyordum, her yere geç kalma huyum vardır, bugün de okula geç kalıyordum. Kalıyordum diyorum, çünkü evet, kalmadım.

Anneme bir telefon geldi. Korkunç bir telefon. Teyzemin bir cinayete kurban gittiğini söyleyen bir telefon. Annem salonda çığlık çığlığa ağlıyordu. Bu annemi ilk kez yenik görüşümdü. İlk kez duygularının olduğunu hissettiğim andı. Sadece bir insan için "Ne kadar duygusuz ya hiç mi üzülmüyor?" diye düşünebilme şansınız olsaydı bu kişi eminim ki annem olurdu. Neden böyle olduğunu 16 yıldır anlayamadım, ama anlayacaktım, bunu en azından şu an biliyorum. Annem yerde oturmuş, dizlerini kafasına çekmiş, gözyaşlarını görmeyeyim diye yüzüyle elini kapamıştı. Fakat anne, ben çoktan ağladığını görmüştüm zaten. Anneme masadan peçete uzatmak istedim ancak elimde olmayan bir dürtüden dolayı peçeteyi almak için masaya bile uzanamadım. Garipti.

"İzem, teyzen, yani ikiz kardeşim, şey.. üzgünüm, o öldü.."

Ve hayatımı değiştirecek olayın ilk cümlesi annemin ağzından dökülüvermişti, bunu ilk kez duyuyordum, ama şaşırmamıştım. Sanırım bu cümleyi bir yerde tekrar duymuştum. Fakat annemin ağzından değil.

ÖLMEN GEREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin