Bölüm 20

6.4K 458 261
                                    

Zaman. Akıp gidiyor. 

Zaman ellerimizin arasından akıp gidiyor. Takip etmeyi bıraktığımız anda, ne olduğunu bile anlamadan tükenmenin sınırına dayanıyor.

Nefes nefese bir şekilde yatağımda doğrulduğumda, kabusum yüzünden nefesim kesildi sanmıştım ancak karşımda gördüğüm Tamer yüzünden neredeyse aklım yerinden çıkacaktı. Hangi durumun beni daha çok gerdiğini kestiremiyordum.

Kardeşimi kaybettiğim trafik kazasını kabusumda görmek mi? Yoksa gözlerimi açtığım anda parlayan gözleriyle beni izleyen bir Tamer görmek mi?

"Ne arıyorsun odamda?" diye sordum. Artık evimde ne aradığını sormayı bırakmıştım. Kafasına estiği gibi girip çıkıyordu ama odama girmeyeceği konusunda anlaştığımızı sanıyordum...

"Gelebileceğimi söylemiştin..." dediğinde, elimi kalbimin üstüne koyarak sakinleşmeye çalıştım. "Sabah, gelebileceğini söylemiştim. Doktora gitmemiz için... Bu saatte, odamda ne arıyorsun?"

Başımı kaldırıp gözlerine baktığımda, tereddütle beni izliyordu. Söylediklerime aldırmadan ve duruşunu bozmadan sordu. "Kabus mu gördün?" 

"Sana, odamda ne aradığını sordum!" diyerek elime geçen yastığı suratına fırlattığımda, sinirimin bütün ağırlığıyla odaya çöktüğünü o da fark etmişti. Geri adım atarak, "Senden uzak duramadım," dedi.

Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım ancak nedense mümkün olmuyordu. Tamer'i düşünmekten ne kadar kaçarsam kaçayım bir şekilde onun pençelerine düşüyordum. Ondan kaçmak için zihnimi meşgul ettiğim şeylerse beni sürekli geçmişe götürüp duruyordu.

Durumla ne kadar alakası var bilmiyorum ama son birkaç gündür sadece kardeşimle geçirdiğimiz trafik kazasını hatırlıyorum. Uzunca bir süre arabalara binemeyişimin sebebiydi. Hatta bir süre akan trafiğe adım bile atamaz hale gelmiştim. Pekala, zayıftım. Güçlü görünen aptallık abidesi bir zayıftım.

Hem fiziksel olarak hem de ruhen.

Yaşadığım her şeyin tonlarca izi vardı üstümde ve bir de Tamer.

Kendi halimde, kabuğuma çekilmişken artık tamamen sakinleşmiş bir hayata sarılmışken karşıma çıkan Tamer vardı. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak beni zorlayan bir Tamer vardı.

Her gün ittiğim ama elimi ondan çekemediğimi fark ettiğimde delicesine kendimi hırpaladığım günlerin ardı arkası kesilmiyordu.

"İyi değilsin Ender... Benimle paylaşabilirsin," dedi. Sesindeki yardımseverlik sinirlerimi bozmuştu. Bana bunları yapması iyi miydi? Sakin dünyama bir bomba gibi düşen, düşüncelerimin çığırından çıkmasına neden olan kişi o değilmiş gibi...

"Benim yalnız kalmaya ihtiyacım var Tamer. Lütfen odamdan çık," dediğimde, ilk defa bana itiraz etmedi ve odanın kapısına doğru ilerlerken, "Salondayım," dedi.

"Tekrar odama girme. Benden izin almadan seni bu odada görmek istemiyorum..." dediğimde, sadece, "Tamam," dedi.

"Teşekkür ederim," diyerek tekrar kendimi yatağa bıraktığımda, tavana bakmaya başladım. Odamın kapısı açıldı, Tamer çıktı ve arkasından kapı kapandı. Göğsüme rahatlığın ferah hissi yayılırken yanaklarımdan süzülen gözyaşlarına engel olamadım.

Kahrolası bir gün başlıyordu hah?

Derin bir nefes alarak sol omzumun üstüne döndüm ve bacaklarımı kendime çekerek cenin pozisyonu aldım. Bu dünyada küçücük bir noktaydım ancak şu an tamamen silinip yok olmayı diliyordum.

Bilinmeyen | bxb ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin