Sabah
Gözlerim Hye Su'nun sesiyle açıldı. Şaşkınca etrafa baktım. Yerde çökmüş ağlıyordu.
"Ne noluyor!?"
Odaya hızlıca girdim. Gördüğüm manazara hiç de iç açıcı değildi. 4-5 tane doktor etrafına toplanmıştı. Birisinin eli göğsünde kalp masajı yapıyordu. Bir diğeri terini siliyordu. En başta duran kadına baktım. Elinde kocaman mavi bir şey vardı. Saniye de bir basıyordu.
"No-noluyor neyi var!?"
"Çık burdan!"
İçeri giren bir adam, kolumdan tutarak dışarı çıkarttı.
"Hayır bir şey olmayacak değil mi!? Yaşayacak! O iyi olacak!"
Hye Su ayağa kalkıp bana sarıldı.
"Bizi bırakıp gidiyor!" Ağlamaya başladı. Bense kafamı 'hayır' dercesini sallamak ile yetindim.
"Sakin ol ona bir şey olmayacak!"
Kapı birden açıldı. Doktor kafasını yere eğmiş bir şekilde karşıma geçti.
"Hayır doktor, bir şey yok değil mi o iyi değil mi!?" Onu kenara ittirdim ve içeri girdim.
Çarşafı kafasına kadar örtmüşlerdi. Koşarak örtüyü kaldırmaya çalıştım ama hemşireler izin vermiyordu.
Beni zorla dışarı çıkarmaya çalışıyorlardı. "Hayır bırakın beni!"
Kapıdan dışarı çıktığımda onları gördüm. Gelmişlerdi ama çok geçti.
Kollarımı hemşirelerden ayırdım.
"Şimdi mi aklınıza geldi!" Bağırarak tek tek gözlerinin içine baktım.
Anlamsızca bana bakıyorlardı. Olanları ancak anlayabilmiş gibiydiler.
"O, o gitti mi?" Jimin'nin konuşması ile gözümden birkaç damla yaş düştü.
"Geç kaldınız! Size dedim, yalvardım, ayaklarınıza kapandım! Şimdi mi aklınıza geldi hı!?"
Kafalarını öne eymiştiler.
"Yüzüme bakın!" Bakamıyorlardı.
"Hepsi sizin yüzünüzden, ömür boyu vicdan azabı ile yaşayacağım! Son isteğini, son vasiyetini yerine getirmedim!"
"Bi-biz üzgünüz." Sesi titremişti.
Suga'nın tam karşısına geçtim.
"Yanına geldiğimde bir pislik gibi beni ittirmiştin! Neden pisliğin yanına geldin, söyle bana!?"
Pd dedikleri yanıma geldi ve uzaklaşmam için koluma dokundu. Sertçe geri çektim.
"Sakın dokunmaya cüret etme! Ne yaşadığımı anlaman imkansız! Sen sadece ve sadece vizyonunu düşünürsün anladın mı beni!? Bizim, benim bir hayatım yok mu!? Biraz ciddiye al insanları!? Ne yüzle tekrar buraya geldiniz!? Ona bir faydası olmadı!"
Geri gidip duvara sırtımı dayadım ve yere oturdum.
O anda biri daha geldi. Annesi...
"Ne oldu kızıma!?" Koşarak odaya girdi. Çığlığını duymam uzun sürmemişti.
"Senin yüzünden öldü Iseul!"
Kapıdan bana söyledikleri ile şaşkına döndüm. Üyelere gözüm kaydı. Koltuğa oturmuşlardı. Yüzlerini göremiyordum çünkü yere bakıyorlardı.
"Sana diyorum Iseul sen bir katilsin!"
Ayağa kalktım. "Ben mi?"
"O oyunu kızma söylemeseydin bunların hiçbiri olmazdı. Keşke seni almasaydık. Hayırsız!"
Bir kaşımı havaya kaldırıp ona baktım.
"Ne almak mı? Ne demek istiyorsun!?'
"Sen evlatlıksın! Baban seni istedi!"
Gözlerimden akan yaşlar durmak bilmiyordu. Koşarak koridordan çıktım ve yukarı çıkan merdivenlere yöneldim.
Aklımda binlerce soru vardı. Bu zamana dek beni hiç sevmediler bundan hiç bahsetmediler!
En üst kata, yani çatıya çıktım. Esen rüzgar tüylerimi ürpertmişti.
"Yaşamak için bir sebebim yok hayat! Sen bana bunu öğrettin!"
En dışta kalan platforma çıktım ve aşağıya baktım. Bir anlığına başım döndü.
"Dur ne yapıyorsun sen!" Arkamdan gelen sesle şaşkına döndüm. Suga'ydı.
"Git burdan!" Titreyen sesimi düzene sokmaya çalıştım.
"Beni dinle lütfen aşağıya gel!"
"Ha-hayır ben doğru olanı yapıyorum!"
Tekrar önüme döndüm ve etrafa bakmaya başladım. Ne de olsa bir daha göremeyeceğim.
"Hey bana bak!" Tüm üyelerin orda olduğunu gördüm.
"Gidin burdan yalvarırım gidin!"
"Lütfen öyle bir şey yapma, ben de denedim ama başarısız oldum-
"Sence şuan sırası mi Suga!" Jungkook'un sesine benziyordu.
"Evet başarısız oldum, ama iyi ki başarısız olmuşum. Bak tam 6 tane kardeşim oldu."
"Benim kimsem yok ölmeyi hakediyorum ben!" Derin bir nefes aldım ve bir adım ilerledim.
"Konuşarak halledebiliriz orda annen var."
"O benim annem değil! Lanet olsun benim kimsem yok! Yaşamayı hak etmiyorum!"
"Küçükken sürekli okuldan ceza yerdim. Babam her gece eve içip geldiği için bazen bize şiddet uygulardı. Annem bildiğim kadına kendimi feda etmiştim. Kaç kez tokat yedim kim bilir. Hala içiyor bir fark yok. O her zaman kardeşime daha iyi davranırdı. Her zaman onu şımartırdı. Evin baş köşesine oturturdu. Bana ise köpek kulübesi düşerdi. O zamanlar ne kadar aptalmışım. Herşeye rağmen onu seviyordum. Tabi o da beni sevdiğini söylüyordu. Ama hepsi yalanmış."
Arkamı dönüp onlara baktım. Yüzleri düşmüştü. Jimin ve Jungkook ağlıyordu.
"Özür dilerim bunları sizi üzmek için anlatmadım. Sadece hayatın beni anlamasını istiyorum. Yaptığı şeyi bilmesini. Biliyor musunuz dün beni evden attı." Onlara bakıp gülümsedim ve güldüm.
"Seni anlıyorum." Suga'nın dedikleri ile güldüm.
"Anlayamazsın."
"Anlarım, küçükken sokaklarda kalırdım. Hiç arkadaşım yoktu. Sadece kediler benimleydi. Ailem asla desteklemiyordu. Ama bak bugün neredeyim. Hayatta bazen önüne zorluklar çıkar, küçük yaşta bile olsan. Ama unutma bunlar sadece bir oyun. Ben pes etmedim, sende etme. Kendini hayata kanıtla!" Bana bakıp gülümsedi.
Onlara tek tek baktım, büyük bir gülümseme ile... Ama aslında beni son görüşleriydi...
Ağlıyorum ballarım ağhhh!!
Bölüm nasıldı? Üzülenler var mı?
Aslına bakarsanız bölümü çok kısa sürede yazdım. Yani sanırım 15-20 dakika da falan. Çünkü daha önceden planlanmıştım ve ben bu anı rüyamda gördüm. Üstüne ekleme yaparak buraya uyarladım, ve bence harika oldu.
Biliyorum bölüm duygusal oldu ama nolacak nasıl devam edecek bir sonraki bölümde göreceğiz.
Bu yüzden sonraki bölümü bekleyin görüşmek üzere....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(1)Yeni Üye-NERVE |•BTS•|
FanficBir oyun sayesinde BTS'in 8. Üyesi olabileceğini nerden bilebilirdi ki, (bts)