33| dedikodu, yemek ve doymak

2K 270 227
                                    


Jason Mraz-I'm Yours


"Öncelikle Jimin aküyü sökmeyi teklif etti ama ben dur dedim, dinlemedi-"

"Aküyü mü söktünüz?"

"En başta evet ama aküyü taktım geri, sonra lastikleri söktük."

Taehyung birer birer her şeyi öterken hayretle onu izliyordum. Oysa onu tehdit de etmiştim, söylerse neler olacağına dair ancak gürültüye gelen Mirae ve Seokjin hyung başımızda kollarını birleştirmiş şekilde bizi izlerlerken biraz korkutucu olabileceğini kabul ediyordum. Evet, susmak zor olabilirdi ama her şeyi de benim üzerime atmasaydı keşke.

"Yoongi neden gitti?" Seokjin hyung bu defa bana baktı. Arabalara ne olduğunu anlatmaktan asıl konuya geçememiştik.

"Bilmem," dedim ama biliyordum, yine de söylemek istemedim. Hem açıklanacak bir tarafı da yoktu, daha fazla kalamamış ve gitmişti. Belki de Jungkook'un söylediği gibi, kaçmıştı işte. Kısaca. "Burada kaybolmaz, değil mi?"

"Yolu takip ederse, hayır." Seokjin hyung iç çekti. "Gerçekten... arabayla peşinden gidebilirdik."

"Eğer lastikleri sökmeseydik Jungkook gidecekti," dedim ben de. Ortası yoktu. Lastikleri sökmeseydik gerçekten gidecekti ve muhtemelen durduramazdık da, haberimiz bile olmazdı.

"Taehyung, zavallım," Mirae en sonunda güldü. "Gerçekten bir tek söyleneni yapmış. Şu surata bak," dediğinde gözlerimi yanımda oturan Taehyung'a çevirdim. Sarı saçları dağınıktı ve gerçekten ya sese uyanmıştı ya da benim olmamama, hala bir gözü kapalıydı. Uykusunu alamadığı çok belliydi. Oysa derin derin de uyumuştu ama...

"Maşa oldum," dedi Taehyung da ve sonra koluma sarılıp başını omzuma yasladı. Aslında beni sattığı için ona kızmalıydım ama kıyamadım da bir yandan. Gerçekten de yalnızca ne söylediysem onu yapmıştı, söylense bile sorgulamamıştı.

Ön kapı açıldığında hemen oraya döndük hepimiz sesi duyunca, gerçekten kalbim ağzımda bekliyordum. Jungkook elbette getirmişti, getirmek zorundaydı ama nasıldı, işte orasını tam bilemediğimden merak içindeydim. İçeri girdiler, Jungkook Yoongi hyungun çantasını bir kenara bıraktı ve montunu çıkardı, sonra da Yoongi hyungun montunu çıkarmasına yardım etti. Onları izleyen dört çift göz olduğunun farkında mıydı, değil miydi bilmiyordum ama hiç dikkat etmedi bize.

"Yoongichan, sabah koşusundan mı?" dedi Seokjin hyung alayla, onu buraya getiren, gelmeye ikna eden kişi oydu ve muhtemelen ihtimalleri konuşmuş olmaları gerekirdi. Hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyordu.

"Evet, sabah koşusundan. Rahat battı." Yoongi hyung üzerini silkeleyip yanımıza doğru yaklaştı ve koltuklardan birine oturdu. Sorgulanacağının elbette farkındaydı. "Siz neden uyanıksınız?" dedi ama bizden soru beklemeden önce. Jungkook salona girmek yerine mutfağa girmişti, aslında ben dikkatle ona bakıyordum.

"Ben üşüdüğüm için uyandım," dedi Taehyung yavaşça. Oysa odamız gayet normaldi ben çıkarken. "Sizlik bir durum yok."

"Ben-" Mirae ona döndü. "Yoongi, cidden- Gelmeden önce anlaştığımızı sanıyordum."

"Bana her an ne yapacağı belli olmayan bir dengesiz muamelesi yapıyorsunuz."

"Çünkü her an ne yapacağı belli olmayan bir dengesizsin," dedi Seokjin hyung. Asla ağzımı açıp böyle bir şey diyemezdim Yoongi hyunga, korkardım bir kere.

"Doğru söze ne denir," diye söylendi Mirae de. "Var ya, size anlatmadım diye gerçekten çatlayacaktım- Yoongi asla ama asla oturaklı ve olgun biri değil," diye devam etti.

Sentimental | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin