Harry Styles-Meet Me in the Hallway
Bunun böyle anlaşılabileceğini düşünmemiştim hiç. Yani tamam, bir noktada yalan değildi ama Taehyung benim arkadaşımdı, öyle olmak zorundaydı. Taehyung arkadaşım olarak kalacaktı, onları aynı statüye yerleştirmiyordum ve bu tepki, ondan aldığım bu cevaplar beni şaşırtmaktan daha fazlasını yapmamıştı. Ben suçlu olabileceğimi düşünmedim hiç, onun gözlerine bakarken nasıl görünüyordum hiçbir fikrim de yoktu ama yaptıklarımın arkasında onu kendimden uzaklaştırmak ya da hayatımda önemsizleştirmek gibi bir düşünce yoktu. En çok korktuğum şey onun benden uzaklaşmasıyken üstelik. Normal zamanlarda bile yapamıyordum ki, bir şey söyleyince yüz kez düşünüyordum ya da onun bir bakışından bir sürü anlam çıkarmaya çalışıyor ve her şeyin aynı olduğuna kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Bana tavır alması da dünyam başıma yıkılmış gibi hissettiriyordu haliyle. Bunu hak etmemiştim bence. Hem de hiç. Hiç inanmayacaktım da hak ettiğime.
"Kaybetmekten mi korktun?" dedim, bunu söyleyebilmiştim bir tek. Bir yandan onu anlamaya çalışıyordum ve rahatlatmak istemiştim ama bir yandan da hala bir şeyleri zihnimde netleştiremiyordum. "Bir seçenek olmaktan ve kaybetmekten?"
Bana baktı, bir süre hiçbir şey söylemeden baktı. Biraz korktum açıkçası sonrasında söylenecek şeylerden çünkü bu kez alttan almayan o olduğuna göre bu görevi benim üstlenmem gerekiyordu ve ben hiç alttan almak zorunda kalmamıştım. Bu konuda pek iyi de değildim, buraya gelirken bile ona bağırıp çağırmak için gelmiştim. Ona kızdığım için gelmiştim ve şimdi, öfkenin odağı bendim.
"Şu an seninle konuşmak istemiyorum," dedi. "Öfkem dinene kadar beklemek istiyordum ancak sen kendin geldin ve şimdi-"
"Taehyung nerede yanlış yapıyorum?" Kaşlarımı kaldırdım. "Bu öyle bir seçim değildi, yanlış düşünüyorsun çünkü bu kiminle yatacağımı seçmek gibi bir şey? Değişen tek şey bu olacak çünkü? Sen en yakınımsın, hep öyle olacaksın ve eğer bana kızmanın nedeni o düzeni bozmamsa, birinden hoşlanmaya başlama ihtimalimse iki seçenek var. Ya benim kimseyle birlikte olmamamı, bir ilişkimin olmasını istemiyorsun mutlu olmamı istemediğinden ya da-"
Durdum.
İkinci seçenek de en az birincisi kadar imkansızdı.
"Ya da?" Bana alayla güldü, ne kadar söyleyebileceğimi merak ediyor olmalıydı. Nereye kadar ileri gidebileceğimi ve... devamını getirip getiremeyeceğimi. Bununla alakalı en son konuştuğumda tartışmıştık. Şimdi de...
"Ya da..."
Söyleyemedim. Çok utanç vericiydi, imkansız bir şeydi yani ve böyle söylemek onu hiç ama hiç tanınmadığımı gösterirdi. Çıkıp yüzüne benden hoşlanıyorsun dersem eğer geçenki gibi kavga ederdik ki geçen bunu dememiştim bile.
"Yoksa sen bunu duygusallaştırmaya mı başladın?" dedi bana, "Oysa bundan en çok kaçınan kişi sendin."
Benim sorumdan kaçtı. Tamam, tam olarak soru sayılmazdı ama soru gibi bir şeydi işte. İki seçenek olduğunu söylemiştim, şimdiyse benim üzerime o konuda gelmek yerine başka bir tarafa çevirmişti.
"Biliyor musun?" dedim en sonunda, dayanamamıştım. "Bana kızma nedeninin ne kadar anlamsız olduğunu anladığında lütfen birkaç tatlıyla gelme çünkü bu defa seni o şekilde affetmeyeceğim."
Ellerimi montumun ceplerine yerleştirim ve geri dönmek üzere yana doğru bir adım attım, bir şeyler demesini bekliyordum ama o her bir şeyler demesini beklediğimde yaptığı gibi sessiz kaldı.
"Zaten geleceğinden de şüpheliyim."
"İyi,"diye seslendi arkamdan. "Çok iyi! Ben de gelmeyecektim zaten! Woosung ile birlikte yersiniz tatlı." Yürümeye devam ettim. "Umarım en sevmediğin şeyleri seviyordur!"