FİNALEvet burada çok uzatmayayım herkese iyi okumalar!!!!
Bölüm adını da yargılamazsak ☺☺☺☺☺☺☺
Winner-Sentimental
En yakın arkadaşım ve ben, çok sık tartışmalarla ancak iki saati aşmayan küslüklerle seneler geçirdik. Çok sık büyük kavga etmezdik, günlerce küs kalmazdık, birbirimizin yüzüne bakarak yüzlerce anlam çıkarabilirdik ve gerçekten anlardık. Bütün bu yıllar boyunca Taehyung'dan şüphe ettiğim tek bir an bile olmamıştı, yalan söylerse anlardım, dürüstse anlardım, öfkeliyse, kırgınsa, lafı uzatıyorsa... O da beni anlardı gerçi, her şekilde anlardı beni. Ona çok sık yalan söyleyemezdim, söylesem bile, Taehyung o yalanı kabul etse bile onun doğru olmadığını bilir ve bunu bilerek kabullenirdi o yalanı. Konuşmaya ihtiyacım bile kalmazdı bazen. Onunla geçirdiğim iki saat birçok şeyden daha değerliydi.
Pek bir sıkıntım yoktu açıkçası, zorlu bir ergenlik geçirmemiştim ya da bunalımda değildim, var oluşsal sancılar yaşamıyordum, daha büyük anlamlar aramıyordum, sıradan biriydim. Okulumu bitirmeye çalışıp doğru düzgün bir iş bulup çalışmaya niyetliydim, o yüzden her sıradan insanın yapacağı gibi ilişki konularına da takmam normaldi bence, hem üstelik üniversiteye gidiyorduk, hala yapabiliyorken birilerine aşık olmak istemiştim ama üniversiteyi bitirmeye çok yaklaştığım zamanlarda bile sevecek birilerine sahip değildim.
Pekala...
"Sence yağmur yağsa zehirlenir miyiz?"
Aslında sahipmişim.
Taehyung şöminenin önünde oturuyordu ve alevleri izliyordu, öğle yemeğine yarım kalmış işimiz yüzünden inmemiştik ve Taehyug da o işi bitirmeye niyetliydi gerçekten. Her neyse, sonlara doğru alev iyice sönmüştü ve Jungkook'un bize öğrettiği gibi tekrar yakmayı başardık ancak bir sorun vardı, Taehyung hipnoz oluyordu.
"Sanmam." Evdeki dolaplardan birinden daha öncesinde aldığım minderlerin üzerinde oturuyordu, pijama altlarını gitmiştik ancak banyoya girmeyi planladığımızdan henüz tam olarak hazır sayılmazdık aşağı inmeye. Hem bir de uyuşuk olmamız vardı, sabahın köründe kalkmamızla birlikte. Taehyung'un yanına oturduktan sonra başımı bacaklarına yaslayarak uzandım. "Uyusak mı biraz?"
Elini karnıma götürdü, biraz okşadı, "Acıkmadın mı?
"Jungkook dedi ya, doydum ben," dediğimde güldü.
"Hımm, hep seni acıktırıyor zannederdim."
Aslında öyleydi ama yorulmuştum. "Uyuyalım biraz."
"Tamam, yatağa geçelim mi?" Diğer elini de saçlarıma daldırdı ve geriye doğru taradı parmaklarıyla.
"Ben sekiz saat uyuyayım diye yapıyorsan doğru yoldasın."
"O yüzden yapmıyorum ama bir iki saat uyuyabiliriz." Sonra da burnumu sıktı, doğruldum bacaklarından.
"Gel hadi." Ayağa kalkıp onu ellerinden tutarak çektim ve tam da biraz önce tarif ettiğim gibi onun üzerine uzandım. Tamamen değil ancak büyük bir bölümüm onun üzerindeydi, bacağım bacaklarının arasındaydı. Ona sarıldım. "Vücut ısını kullanarak kendimi ısıtacağım."
"Oda soğuk değil, hayatım."
"Olsun," dediğimde bana sarıldı o da. Rahat bir uyku olmayacaktı, belli, en azından onun için. "Ağırsam söyle, kenara kayayım."
"Tuzak soru mu bu?"
"Böyle diyerek yakalandın."
"Şaka! Şaka yaptım. Ama nefes alabilirsem daha güzel olabilir," dediğinde biraz daha yana kaydım, "Teşekkürler."