Aşırı domestik takılıyolllllar uyarayım da agfsgfsshj
Snow Patrol-Shut Your Eyes
En yakın arkadaşınızla sevgili olmanın en iyi yanı, rahatlık olabilirdi. Dünya üzerinde birbirinizi en iyi tanıyan iki kişi olduğunuz için ve belki de birbirinizle bir sürü an geçirdiğiniz için... Kasıntı olmadan, yapmacık olmadan rahat bir şekilde davranmak. Birbirinizin ne hissettiğini bilmek veya neler düşündüğünü tahmin edebilmek... bilemiyordum, hala ben de yeniydim bu işte gerçi ama... en azından neredeyse bir hafta olmuştu yani. Acemilik dönemimde sayılırdım daha ama zorluk da çektiğim söylenemezdi, değişen pek bir şey olmamıştı. Sadece soru işaretleri ve belirsizlikler ortadan kalkmıştı ve artık gerilmiyorduk, endişelenmeden birbirimizle temas kurabiliyorduk. Çevremizdekilerin ne dediği ise pek önemli değildi, zaten öyle önemli olmamıştı ama artık sallamıyordum bile. Gerçi eskisine göre azaltmışlardı da o baskıları. Her neyse.
Taehyung'un doğum günündeydik, geceyi birlikte geçirmiştik ve sabahı, aslında her günü birlikte geçiriyorduk ancak o günün özel olmasını istemiştim. Ne istiyorsa onu yapmasına izin vermeye de kararlıydım açıkçası ama benim biricik Taehyung'um pek bir yorgundu ve neyse ki doğası gereği tuhaf şeylere de düşkün değildi. Her neyse, çok detaya da girmeye gerek yoktu. Seokjin hyung benim çalışmama izin vermediği için param yoktu, hesabımdaki para almayı düşündüğüm şeye yetmemişti ve ben de epey ucuz bir şey aldım ona. Aslında fiyatını önemseyeceğinden değildi ama bu hediyemden de hoşlanacağını düşünüyordum ancak tekrar onun kazağını giydiğim bir günde birkaç banknotla alabildiğim bir hediyeyi vermek hiç içime sinmezdi. Yine de yapabileceğim, elimden gelen bir şey yoktu. Yalnızca ucuz bir süs eşyasıydı, düşkapanı. Bunu seveceğini düşünüyordum, yine söylüyorum ancak daha iyisini almak isterdim. Artık elimizdekiyle yetinmek zorundaydık.
"Bu gece Taehyung gelecek diye beni evden kovuyorsun ya, hiç aklımdan çıkmayacak bu, Jimin." Hoseok hyung sırt çantasını omzuna takarken öfkeyle söylendi. "Gelirse gelsin, aa, hep geliyor."
"Ama bugün doğum günü." Mutfağın kapısına yaslanmıştım, fırında kekim vardı, yanmasını istemiyordum.
"Ve?"
"Kalmayı tercih edersen sen bilirsin, bizlik bir problem yok..." dediğimde yüzünü buruşturdu.
"Teşekkürler, hayır. Eve dönerken buharlı temizleyiciyle mor ışıklı bir fener getireceğim, bana hatırlat."
"Hyung, salonda bir şey yapmayız."
Kaşlarını kaldırdı.
"Ve banyoda da," dedim, tatmin olmuşa benzemiyordu. "Ayrıca mutfakta da, tamam mı? Sen de bizi iyice-"
"Kusura bakma. Hijyene önem veririm, teşekkürler. Neyse, Taehyung'a neyse ki hediyeleri daha önce verdik de sen çocuğu kendine saklamaya kalkışmadan iki mutlu oldu."
"Hyung-"
"Ne? Kendi evimizden de kovuluyoruz, hale bak! İyi, hadi, evi yakmayın. Korunun. Görüşürüz."
"Hyung!"
Gülerek kapıyı açtığında ben de kapıya çıktım, o sırada asansörün düğmesine o basmadan asansör bizim kata geldi. Bir saat sonra gelmesi gereken Taehyung asansörden indiğinde Hoseok hyungu omuzlarından tutarak dışarı ittim iyice. Taehyung şimdi gelmemeliydi.
"Bir geziye falan mı?" Taehyung kaşlarını kaldırarak kapının önünde durdu, şimdi bir ben içerideydim ve hepimiz öyle dikiliyorduk. Bu sohbet kesin yirmi dakika uzardı.
"Hımm. Geziye. Siz rahat rahat çiftleşin diye."
"Hyung-- öyle bir şey-- senin gitmene gerek yok bunun için. Sen buradayken de gayet rahatız," dediğimde Hoseok hyung ellerini kulaklarına götürdü.