klise anasini satim

90 8 3
                                    

Ten Taeyong'un ona seslenmesiyle arkasına baktı, kendi kendine telefonuyla uğraşıyordu bu sırada. Telefonunun ekranını kilitleyip masanın üzerine koymuş ve ona doğru gelen Taeyong'u süzmüştü. Görünüşü oldukça güzeldi, gerçek olamayacak yüz hatlarına sahipti hatta.

"Ormana falan gitmeye ne dersin, yürüyüş yaparız? Etraf çok sessiz sıkıldım ve aklıma ilk sen geldin." Taeyong Ten'in onu süzmesine sırıtarak ona iyice yaklaştığında konuştu. Ten başını sallayıp ona baktığında bu sefer Taeyong onu süzüyordu. Özellikle burnu çok dikkatini çekmişti, çok düzgündü ve yüzüne oturuyordu. "Tabi, olur gidebiliriz ormana." Ten konuştuğunda Taeyong gülümsedi ve elini uzattı. Ten elini tutmayıp kalktığında Taeyong histerik bir gülüşle elini indirdi ve Ten'in önüne geçerek ormana yürümeye başladı.

-

Taeyong'u takip ederken neden birden beni çağırdığını düşünüyordum. Mantıksızdı, arkadaşlarımız anlaşamıyordu bile. Taeyong'a iyice yaklaşarak dibinden yürümeye devam ettim. "Neden ilk aklına gelen benim?" sorduğum soruya karşılık ilerlemeye devam ederken bana döndü "Gelmek istemiyorsan kendim de giderim?" Dediği şeye karşılık geri dönmek istemiştim aslında ama bunu yapmayarak peşinden ilerlemeye devam etmiştim. Kafasını tekrar çevirdiğinde sırrıttığına yemin edebilirdim çok belli ediyordu.

İkimiz de sessizken ormanda iyice ilerlediğimizde bu sessizliği ben bozmuştum "Çok ileri gitmedik mi, kaybolmayalım?" Bana kafasını çevirip yamuk ağız sırıtmıştı. Kollarımı göğsümde bağlayıp ona dik dik bakmama sebep olmuştu bu sırıtış. Ben ona kendimce bir sinir belli ederken umursamazca bir kütüğün üzerine oturmuş ve yanını oturmam için patpatlamıştı. Yanına kollarımı göğsümden ayırmadan oturup ağzımı açmadım, onun konuşmasını beklemek daha iyi bir seçenekti.

"Sohbet etmeyecek miyiz, en sevdiğin yemek falan bunları konuşuruz belki diye düşünmüştüm." dediğinde ona dönüp gözlerimle onayladım. "En sevdiğim yemeği seçemem ancak meyvelerden korkuyorum, en sevmediklerim onlar." dediğim şeye karşı garip bir bakışma geçmişti aramızda "Meyvelerden korkuyorsun... Ben meyvelere bayılırım ve bu çok garip geldi." Başımı sallayıp önüme dönerken aklıma gelen şeyle tekrar ona döndüm, biraz aniydi gözleri büyümüştü. "Neden soru sormuyoruz sırayla birbirimize?" gülümseyerek ona baktım, bana olumlu bir baş sallaması verdiğinde ilk başlaması için bedenimi ona çevirdim. Mimiklerle veya beden hareketleriyle anlaşabileceğimizi umuyordum laf kalabalığı sevmezdim bu durumlarda.

"İdeal tipin?" soruyu biraz düşündüm. Bunu neden merak ettiğini düşünmedim bile sıradan bir arkadaşım da sorabilirdi, garip değildi. "İyi kalpli, nazik, inatçı olmayan birisi olabilir. Ama eminim birinden hoşlanırsam ya da aşık olurdam ideal tipim umrumda olmaz. Dış görünüş pek umrumda değil zaten kimin umrunda olsun ki bu?" uzun uzun konuştuktan sonra ona baktım, biraz ilgili bakıyordu ve hoşuma gitmişti. "Kızıl seversin sanıyordum." dediği şeye kıkırdayıp başımı iki yana salladım. "Kızıl saç çok çekici ve ben de bayılırım ama benim standartlarıma uygun biri yerine kendi standartlarına uygun biri daha çekici, bu durumda kızıl saç mükemmel bir erkek arkadaş için gerekli değil. Senin ideal tipin ne?"
Çok konuştuğumun farkındaydım ama muhabbetin ilerlemesi lazımdı ve Taeyong benim düşüncelerimi seviyor gibiydi "Düşünceleri sığ olmayan, insan seçmeyen, meyvelerden korkan biri galiba ve biraz da kısa." bana sırıttığında ona kaşlarımı çatmıştım. Benden bahsettiğini biliyordum ve bana kısa demesi biraz sinir bozucuydu. 1.70 boyunda bunu demek saçmaydı değil mi? "Komiksin ben de gülüyorum bak." sahte bir kahkahadan sonra sorumu sormak için yüz ifademi ciddileştirdim. "Bip'ten böyle bir gruba girmek nereden aklına esti?" sorduğum sorunun cevabını bilmiyor gibiydi insanları analiz etmede iyiydim ve jestleri bunu gösteriyordu. "Sadece sıkıldım ve girdim. Eski erkek arkadaşımla falan tartışınca kafa dağıtacak bir ortama ihtiyacım vardı." Eski erkek arkadaşından bahsedince biraz meraklandım doğrusu "Neden tartıştınız ki?" dediğimde sırıtarak bana döndü ve işaret parmağını önümde salladı "Soru sırası bende. Sen neden girdin gruba?" Biraz düşündüm. Arkadaşım yoktu yani beni anlayan beni destekleyen arkadaşım yoktu, böyle bir gruptan ne kadar düzgün insan bulabilirsem arkadaş olacaktım. Boşa kürek çekmeyip birçok arkadaş bulmuştum buradan hatta herkesi sevmiştim ama bunları Taeyong'a nasıl açıklarım bilmiyordum. "Arkadaşlarıma asla kendimi açamam yani gerçek hayattan arkadaşlarıma. Kendim gibi birilerine katılarak arkadaş bulmak amacımdı ve galiba buldum." Kafamı iki avcumun ortasına koyup ormanı izledim bir süre sıra bende olduğuna göre beklemeden sorumu sorabilirdim "Eski sevgilinle olan şeyler ney?" Kurnazlığıma şaşırmış olmalıydı dik dik yüzüme baktı bir süre ama pes ederek cevapladı. "Jaehyun, beni aldattı adını hatırlamadığım biriyle ben de ona sordum ilk baş. İnanmak istememiştim doğrusu ama pişkince 'seni sevdiğimi mi sandın?' falan dedi. Tartıştık sonra ben sosyal medyaya sardım." ona biraz üzülmüştüm, aldatılmak fazla güven kırıcıydı. Belki şimdi birini sevse yine güvenemezdi hatta. Dudaklarım büzülürken ellerim onun saçlarına gitmişti, moral vermek ister gibi saçlarını parmaklarımla taradım ve bir şey demedim.

ayni seccadeye bas koydugum | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin