|10

3.9K 278 166
                                    

Yorumlarınızı eksik etmeyin. Bir sürü yorum istiyorum.

playlist,
BLACKPINK : Love to hate me


Huzursuzca gözlerimi açmıştım. Etrafın karanlığını içeri pencereden sızan ışık aydınlatsa da bu beni korku ile doldurmuştu. Gözlerimi defalarca kırpıp açtığımda etrafı daha iyi görebilmeyi umdum. Çünkü nefeslerim sıklaşıyordu ve lanet olsun bu olsun istemiyordum. Karanlıkta kalmak istemiyordum.

Başım hala yattığım gibiydi. Pozisyonumu asla değiştirmemiştim ve bu da yorgunluktan put gibi uyuduğumun kanıtıydı. Ama kaç saat uyuduğum muammaydı. Çünkü sırtımdaki sızlayan yerler beni uykumdan uyandıran asıl şeydi. Acısının vücuduma yavaş yavaş yayılıp her bir köşesine yer edinmesi, sanki biri tırnaklarını geçirmiş gibi bir ağrı veriyordu. Oldukça rahatsız hissediyordum. Üzerime yapışan seksin izleri ve birbirine girmiş saçlarım ile yastıkta bir süre daha yatmaya devam ettim, sersemliğimi üzerimden atmak için.

Dalgın bakışlarım Jungkook'u buldu. Bana dönükken uyumuştum ama şimdi görüyordum ki sırtını bana dönerek uyumuştu. Kolunun bir yastığın altındayken, uzun saçları darmadağın bir şekilde yastığa dağılmıştı. Üzerindeki çarşaf aynı benim gibi sırtının sadece yarısını kapatmış, şekilli omuzlarını ve kıvrımlı belini ortaya sermişti. Uyuduğunu sakin çıkan nefeslerinden anlamıştım. Bana arkası dönük olsa da nasıl uyuduğunu merak etmiştim.

Kaç saattir yatakta ölü gibi yattığımı bilmediğimden, sessiz olmaya çalışarak kalkmak biraz zor olmuştu. Çünkü avuçlarımı yatağa dayayarak doğrulurken, keskin bir acı saplanmıştı vücuduma. Dudaklarımı birbirine bastırarak acı dolu iniltimi yuttum ve zor bela ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtmayı başardım. Nefeslerim parkur koşmuşum gibi hızlanırken, dirseklerimi bacaklarıma yaslayarak saçlarımı geriye ittim. Pencereden içeriye giren ayın ışığı ve şehrin ışıkları ile azda olsa sakinliğe kavuşmuştum. Her karanlığa döndüğümde sanki biri boğazıma yapışıyordu.

Ayağa kalkar kalkmaz bacaklarım titremişti. Bu gece biraz kendimi zorlamıştım ama bunlar alıştığım şeylerdi. Daha fazlasını görmüştüm en azından. Çıplak bir şekilde pencerenin önüne gittiğimde binanın yüksek olması neredeyse bütün Seul'ü ayaklarım altına seriyordu. Sadece nadir geçen birkaç araba, renkli sokaklara bir süre bakmış ve guruldayan midemin sesini duymuştum.

Odanın içine doğru yürümeye başladığımda yorgun olsam da uykumun kaçtığına emin olmuştum. Odanın içinde öylece gezmeye başladığımda gözüme çarpan ilk şey kıyafet odası olmuştu. İçeride yanan kısık bir ışık vardı ve bu istemsizce oraya yönelmeme neden oldu.

Aralık kapıdan içeri girdiğimde ışığın kaynağının hemen köşede yanan uzun abajur olduğunu gördüm. Etrafa yayılan ışıkla oda aydınlanmıştı. Gözlerim güzelce dizilmiş kıyafetlere kayarken istemsizce başımı sallamıştım. Sırayla ve renkleri ile dizilmiş gömlekler, bir sürü kaban ve ceket, yine renklerine göre dizilmiş tişörtler ve kazaklar vardı. Çoğunluğu koyu renklerden oluşuyordu kıyafetlerin.

Çıplak olmaktan rahatsız olduğum o an gözüme kenardaki tahta sandalyeye atılmış gri tişört çarpmıştı. Giymemden rahatsız olur mu diye düşünmüştüm birkaç saniye. Sonra ise bunu umursamayarak tişörtü almış ve giyinmiştim. Kalçamın altında biten bu tişört çıplaklığımı örttüğü için gülümsemiştim. Zaten giyinecek rahat bir kıyafetim yoktu şuan yanımda.

Giyinme odasına son kez bakmış ve zevklerini taktir etmiştim içimden. Odaya tekrar döndüğümde hala aynı şekilde yattığını görmüştüm. Birkaç adımda yanına giderken yaklaştıkça yüzü görüş alanıma daha fazla girmişti. Yanağı yastığa gömülmüş, hafif aralık dudakları ve yüzüne düşen saç tutamları ile bebek gibi uyuyordu. Sanki birkaç saat önce üzerimde hırsla hareket eden adam gitmiş yerine masumca uyuyan bir melek gelmişti.

despite of all | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin