"Namjoon hyung!"
Jin hyung ile beraber bana doğru yürüyen Namjoon hyunga seslendim ve el salladım. Sabah onları arayarak beraber kahvaltı yapmak istemiştim. Aklımda dolaşan düşünceleri sadece o ikisine anlatabilirdim. Tek aklı başında olan arkadaşlarım onlardı.
Ortada buluştuğumuzda kollarımı ikisine birden sarmaya çalıştım ancak başarılı olamayınca gülerek onlar bana sarılmışlardı. Kısa bir sarılmanın ardından geriye çekilerek tüm samimiyetimle gülümsedim. "Sizi çok özlemişim hyunglar!" Jin hyung elini saçlarımda gezdirerek konuştu. "Bizde seni özledik ChimChim. Hadi, kafeye geçelim."
Kafeye girdiğimizde kahvaltı masası istemiştik. Kısa süre de yemeklerimizi bitirdiğimizde de üçümüzde kahve içmek istemiştik. Söze nasıl gireceğimi düşünüyordum. Dün geceden beri Yoongi'nin ruh eşim olduğunu düşünüp duruyordum. O kadar çok düşünmekten doğru düzgün uyuyamamıştım bile.
"Ee Jimin, anlatmayacak mısın neyin olduğunu?"
Namjoon hyungun sesiyle kendime gelerek kahvemden bir yudum aldım.
"Ah, anlatacağım hyung."
--
"Jimin-ah"
Bakışlarım Jin hyunga döndüğünde meraklı bir şekilde ne diyeceğini bekliyordum. Yoongi ile ilk tanıştığım günden anlatmıştım her şeyi. Sıkılmadan dinlemişlerdi beni. Hâlâ kafamın içinde ruh eşim olduğu düşüncesi dolanıyordu ve aklı başında birinin bana güzel bir öğüt vermesi gerekti. Yoksa kafayı yiyecek gibiydim.
"Söylediklerin mantıklı aslında ruh eşin olabilir. Bunu öğrenmenin en kolay yolu, yüzündeki yarasından öpmek."
Söyledikleri ile kalbim teklerken derin bir nefes verdim. Yapabilir miydim? Ya öptüğümde yarası hâlâ kalırsa nasıl hissederdim bilmiyordum. O kadar inanmıştım ki ruh eşim olduğuna, kötü bir sonuç alırsam üzülürdüm muhtemelen.
"Deneyeceğim hyung, teşekkür ederim beni dinlediğiniz için." Sıcak bir tebessüm sunduğumda onlarda gülerek saçlarımı okşamışlardı. "Yanındayız Jiminie, merak etme."
--
Namjoon hyunglar ile ayrıldığımda dans kursuna gitmeye karar vermiştim. Yoongi gelmiş miydi çok merak ediyordum. Dün ilk günüydü kursta, arkadaş edinmemişti belki ama ben olduğum için rahat olduğunu düşünmüştüm. Bugün bir süreliğine yoktum, ne yapmıştı tek başına merak etmiştim.
Kursa vardığımda girişteki danışman baş selamı vererek gülümsedi. Aynı şekilde bende ona gülümseyerek salona ilerlettim adımlarımı. Öğrencilerin sesleri duyuluyordu. En çokta Kai'nin sesini duyuyordum. Kapıyı açarak içeri girdiğimde bakışların odağı olmuştum. Yoongi ile gözlerim kesiştiğin de yüzündeki sıcak tebessümü beni de gülümsetmeye yetmişti.
"Evet, umarım yeni dans kareografisine iyice çalışmışsınızdır?" Tek kaşımı kaldırarak hepsinin üzerinde göz gezdirdiğimde Momo söze atıldı. "Ben ve Heechul çok iyi çalıştık Bay Park." Diyerek Heechul'a göz kırpmıştı. Aklıma dolan düşünceler gülmeme neden olurken anladığımı belirtmiştim. "Tamam, çalışmaya devam o zaman." Masama ilerleyerek sandalyeye oturup sırtımı geriye yasladım.
"Bay Park, bugün gelmeyecekseniz sanıp üzülmüştüm."
Yoongi'nin sesi ile bakışlarımı ona çevirdim. Dudaklarıma istemsizce yayılan tebessüme engel olamamıştım. Beni merak etmesi hoşuma gitmişti. "Birkaç işim vardı Yoongi. Ben yokken çalıştın mı dansa?" Başını olumsuzca sallayarak dudak büzdüğünde bir anlığına bakışlarım ince dudaklarına kaymıştı. Çenesindeki morluğu fark ettiğimde Kaşlarım istemsizce çatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i hear again | yoonmin
FanfictionYine duyuyordum. Her gece neden ağlardı ki bir insan? Onu bu kadar üzen kimdi?