Yazar ağzından
Yoongi yavaşça geri çekilerek anlamsız bakışlarını Bay Park'a iletmekten hiç çekinmemişti. Bay Park ise şok olmuş bir şekilde Yoongi'nin yüzüne bakıyor ve kıpırdamıyordu. Dudaklarını ondan ayırdığı an yarasının kaybolduğunu görmüştü Bay Park ve hayatının şokunu yaşamış gibi hissediyordu. Aslında çokta şaşırmaması gerekti, zaten Yoongi ile ruh eşi olduğu düşüncesi kafasında dönüp duruyordu fakat sadece kendi saçma düşünceleri olarak adlandırmıştı.
"Bay Park, ne oldu? Neden y-yaramdan öptünüz?"
Yoongi hâlâ anlamak istemiyormuş gibi bir soru yönelttiğinde Bay Park onun sesi ile kendine ancak gelebilmişti. Bay Park, avuç içini Yoongi'nin yanağına yaslayarak baş parmağımını gezdirmişti.
"Yoongi." diğerinin ismini seslenerek sessiz kalmıştı bir süre. Yoongi ise heyecan ve endişe ile karşısındaki şok geçirmiş olan adamı izliyordu. Düşünüyordu o da içinden, yarasını neden öptüğünü anlamamıştı fakat sonrasında böyle bir tepki verdiğinden olsa gerek yarası kaybolmuştu? "Yaran kayboldu."
Yoongi'nin aklındaki düşünceyi Bay Park gerçekliğe kavuştururken seslice yutkundu Yoongi. Bay Park, onun ruh eşi miydi? Senelerdir ruh eşini bulmak için çabalamıştı ve şuan karşısında dans öğretmeni olan Bay Park duruyordu. Kendini geri çekerek hızla ayağa kalktı Yoongi. Salondan ayrılarak lavaboya ilerledi koşar adımlarla. Aynada kendine baktığında yüzünde herhangi bir yara izi yoktu. Gerçekti, sonunda ruh eşini bulmuştu. Sevinmeli miydi, şaşırmalı mı yoksa üzülmeli mi? Şuan karar veremiyordu, Öylece aynada kendine bakıyordu.
--
Jimin'in annesinin ağzından
"Yuna! biraz uslu dur kızım. Saat epey geç oldu, bir an önce gidelim abinin yanına."
"Ama anne yavaş yürüyen sensin ben koşmaya çalışıyorum. Abimi çok özledim."
Gülümseyerek bakışlarımı Yuna'dan çektim ve ileride duran boş olduğunu düşündüğüm taksiye ilerledim. En son Jimin ile konuştuğumda beş gün sonra geleceğimi söylemiştim fakat birkaç işim yüzünden ertelemek zorunda kalmıştım. Şimdi ise sürpriz yapmak için gecenin geç saatlerinde Jimin'in yanına gelmiştik Yuna'yla. Umarım uyumamıştır diye içimden geçirirken taksinin arka kapısını açarak oturdum. Yuna'yı da yan tarafıma alarak şoföre evin adresini verdim.
--
Jimin
Yoongi'nin yanına gitmeli miydim bilmiyordum. Yüzündeki şaşkınlıkla içeri gitmişti ve bende neredeyse yarım saattir koltukta boş boş oturuyordum. Derin bir nefes vererek tam ayakalanacağım sırada Yoongi'nin bedeni içeri girmişti. Şaşkınlığı gitmiş gibiydi. Yüzündeki çekingenliği fark edebiliyordum. Ne söyleyeceğini bilmiyor olmalıydı. Koltukta eski yerine oturduğunda bedenimi ona döndürdüm tamamen. Başını öne eğmiş dudaklarını birbirine bastırıyordu. İfadesi bir anlığına gülümsememi sağlamıştı. Baş parmağımla çenesinden tutarak bana bakmasını sağladım.
"Yoongi, bana bakar mısın lütfen?"
Daha fazla direnmeyip bakışlarımızı buluşturduğunda elimi çenesinden çekerek saçlarına çıkardım. Kendime söylediğim sözü hatırlamıştım. Yoongi ruh eşimse, onu her daim koruyacaktım. Canının yanmasını istemiyordum çünkü benim canımda istemsizce yanıyordu.
"Seni o adamlardan koruyacağım, tamam mı? Güven bana."
Dolu gözleri ile üzgün bir şekilde bana bakıyordu. Daha fazla dayanamamış olacak ki beklemediğim anda kollarını belimde hissetmiştim. Gülümseyerek bende kollarımı onun boynuna doladım. Bir elim yumuşak saçlarında usulca gezerken sakinleşmesini bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i hear again | yoonmin
FanfictionYine duyuyordum. Her gece neden ağlardı ki bir insan? Onu bu kadar üzen kimdi?