16| avuçlara yığılan kül, son.

66 10 5
                                    

hâyyam, dizlerinin dibine yığılan kadının üzerine eğildi göğsünün ortasında korkunç bir ağrıyla. ellerini saçlarına değdirdi. yanmış saç uçları, avuçlarında parçalandı. dişlerini dudaklarına geçirdi usulca. alnını alnına dayadı şimâl'ın.

"sana aldığım karanfilleri yol ortasında yaktım, sevgilim." diye mırıldandı, alnının ortasında yaranan kırışıklıklar başını ağrıttı amansızca. "saçların avuçlarıma nasıl günâhsa, karanfiller de saçlarına bir kâinat boyu suçmuş. bilmiyordum."

gözlerinden, avuçları arasına aldığı yüze bir kaç damla yaş düştü usulca. kendi yorgun bedenini de taşıyamadan yanına yığıldı. boğazından çıkan son bir yardım çağırışı, şehrin ışıklarına inat boğuktu. gözlerini yumdu.

gün ağardı. ışıklar söndü. o parkın üzerinde yirmi üç kez döndü dünya ve şimâl havva hâyyam'ın avuçlarına üfledi son nefesini.

-ardından tüm ışıkları söktüler-

yirminci asrın sonunda, yirmi birinci asrın ortalarında yahut on dokuzuncu yüzyılda hiç kimsenin rastlamadığı ve tanrı'nın günâhlarını üstlenmiş o şehrin en yüksek noktasında şimâl havva, tüm insanlığıyla kendini bir adamın ellerine bıraktı.

hâyyam, avuçlarına yığışan külleri bir ömür tortusu gibi üzerinde taşıdı.

gözlerinin altı hep karardı, dizleri tutmadı ve yorgun bedeni hep tek bir kadının önünde secdeye yattı.

tanrı'dan çaldıklarını ve tanrı'nın ondan çaldıklarını her gece masaya yatırır, ölümü kendine kefil tutup tanrı'ya borçlanırdı.

tanrı onu yirmi üç kez göğsünden vurduğunda ve aldığı nefes boğazına iliştiğinde şimâl'ın güzelliğine ağlar, unuttukları bir ağrı olup ellerini titretir ve her unuttuğu ân için birer ceza keserdi kendine.

bedenindeki yaralar, bir silâh gibi vuruyordu göğsünü.

ellerine yığılan külleri gördüğü kadar, parmaklarından akan kanları görmüyordu.

tanrı hâyyam'ın üstünü karalamaya ellerinden başlamıştı -ki bundandır her yol başında ellerinin titremesi ve silinmeyen kül izleri-

şimâl havva aydın'ın vasiyeti üzerine cesedi bir dağ başında çürümeye bırakıldı. ve hâyyam yirmi üç yıl boyunca her dağa secde etti.

sonra, yirmi üç yıllık kederini tek bir âna sığdırıp kendini kendinden astı.

son.

beni anlamayın.

on bir ocak,
iki bin yirmi bir
11:15.


23.

şimâl ile hâyyam.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin