KIM JONG KOOK
Meleğim ölmüştü. Ona sevdiğimi bile söyleyememiştim. Hep içimde saklamıştım aşkımı şimdi ise morga taşıyordum. Bunu kim yapmıştı. Öğrenmeden rahat etmeyecekti içim belki meleğimi geri getirmeyecekti ama bunu yapanı bulup intikamımı almam gerekiyordu.Morg yazısı kapının sağ tarafında duruyordu. Okulun morgu yoktu tabikide biz periler sonradan sihirle eklemiştik. Savaş Galla'yı da elimden almıştı. Bazı okuldan arkadaşlarımıda ama en çok bu canımı yakmıştı. Elizabeth,Cevher ve Merve yıkayacaklarını söylediler. Beni morg'tan dışarı çıkardılar. Sonunda kendimi tutamamıştım. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Onu soğukta nasıl bırakırdım. Sevdiğimi söylemediğim için içimde derin bir acı hissettim. Dayanamıyordum acısına ölüyordum. Dizlerim beni taşıyamadı. Buz gibi yerde oturuyordum. İçimdeki acıyı haykırmak istedim. İçimdeki fırtınaları dışarı vurmak istedim.
''Galla!!!'' bu haykırışım okulun her köşesinde inlemişti. Oturduğum yerden kalkmaya çalıştım ama olmuyordu. Tekrar tekrar düşüyordum. Hıçkırıklarım dinmiyordu. Bunu sana hangi cadı yaptıysa onun hesabı ağır olacak... Meleğimi benden çaldılar. Gözümün önünden cansız bedeni gitmiyordu. Daha sonra gözlerimde ilk tanıştığımız gün canlandı. Okula yeni başlamıştım. Periler vampirler gibi değil. Doğdu ilk anda beri bilir peri olduğunu.. Peri ortaokulundan sonra bu lise için çok çalışmıştım ve kazanmıştım da kaderim beni buraya getirdi. Her zaman ki gibi etrafa gülücükler saçıyordu. Onun farklı olduğunu o an anlamıştım zaten akıllı biri dürüst biri olduğunu kalbimin sahibi olduğunu o gün anlamıştım. İlk konuşmamız biraz komikti. Bu birazda olsa gülümsememi sağlamıştı. En iyi arkadaşım olmuştu. Her zaman sustum söylemedim. Benden nefret eder bneimle bir daha konuşmaz diye sustum. Galla zihin okuyabiliyordu o yüzden her gün sihir yapıyordum. Aklımdan başka şeyler geçiyormuş gibi okuyordu. Acaba zihimi kaç kere okudu.. Sayısını bilmiyorum. İlk tanıştığımız gün bana:''Gerçekten güzelim yani ve dürüst olduğumu düşünyorsun.'' demişti o gün bugündür hep aynı sihiri yaptım. Keşke bende zihin okuyabiliyor olsaydım. Aklından benim hakkımdan neler geçiyor öğrenirdim. Artık karşımda zihnimi okuyan melek yoktu. Gülüşleriyle içimi ısıtan Galla yoktu. Tekrar ayağa kalkmak için uğraştım. Bu sefer ayaktaydım. Zorlukla adım atarak bir an önce katili bulmak istedim. Merdivenlerden tutunarak çıkmaya başladım. Bacaklarım beni zor taşıyordu. Gidebilmek için dönüşmeye çalıştım ama faydasız. Başım dönüyordu. Tekrar denedim.
''Gitmeliyim'' bir basamak daha çıktım. Önümde daha çok basamak vardı. Haydi Kim jong kook haydii.. Bir basamak daha çıktım. Çok yorulmuştum. Soluk soluğa kalmıştım. Güçlenmeliyim yıkılmamalıyım. Bulmadan intikamımı almadan yaşayamam.. O sırada Beyza yanımdan hızla koşarak çıktı.
Elizabeth arkasından:''Cevherr!!'' diye bağırdı ama ne fayda Beyza gitmişti. Merve Elizabet'in kolundan asıldı. ''Hadi gel canım biraz cadı kesip rahatlasın.'' Merve ve Elizabeth yine gitmişlerdi. Elizabeth'in acaba ne kadar çok canı yanıyordu. Beraber alacaktık intikamımızı bu belayı başımıza salan Cem ölecekti. Canım arkadaşım ailesini kaybetmişti şimdide en iyi arkadaşını... İlk işim hepimiz için Galla'nın katilini bulmaktı. Gücümü toplayıp merdivenleri koşar adımlarla çıktım. Aynı Elizabeth'in yaptığı gibi güçlü olmalıydım yoksa intikamımı alamazdım. Okulun kütüphanesine doğru ilerlerken ''Kim jong kook'' arkamı döndüm.
''Thomas''
Thomas yanıma yaklaştı. ''Başımız sağolsun kardeşim''
''Sağol kardeşim'' tam gidecekken Thomas kolumdan tuttu. ''Bende geleyim seninle''
''Hayır gelme biraz yalnız kalmak istiyorum sadece''
Thomas:''Peki biraz konuşmak istersen 100 numaralı odadayım.''