Beyza bize doğru bakıyordu. Bizi buldular. Soluna doğru baktı : "Onları buldum. "
Diğerleri de Beyza’nın yanına geldiler.
Kim jong kook: "Sonunda bulduk sizi"
"Hadi açın çabuk kurtarın bizi"
Beyza: "Biliyorsunuz benim hava hem toprak gücüm var. Toprak gücümü kullanarak sizi kurtaracağım"
Beyza ellerini demir parmaklıklara götürdü. Demir parmaklıklar kuma dönüştü.
"Teşekkürler Beyza" diyerek Beyza’ya sarıldım. Thomas hiçbir şey söylememişti. Hapishane’nin çıkışına doğru gittik.
Kim jong kook: "Cem hala evde mi? "
"Evet evde"
Kim jong kook: "Bugün yine üçe ayrılıyoruz. Odalara baktık hiçbir odada yok. "
"O zaman göz önünde bir yerde onu evinden daha güvenli bir yerde saklayamaz. "
Kim jong kook: "Evet bende hissediyorum güç burada hissetmemek elde değil. "
Beyza: "Gün geçtikçe vampirlik yeteneklerimi kaybettim. Sizi bile zorla kurtardım. Gücüme kavuşmak istiyorum artık. "
Galla: "Gücünü aldıktan sonra arkamıza bakmadan bu Şato’dan çıkarız. Ayin yaparız ve gücünü yeniden alırsın. "
Merve: "Bence tekrar o yollarla uğraşmayalım direkt sihirle vampirler okuluna gidelim zaten Cem’den alacağımızı almış olacağız. "
Thomas: "Kim olduğumuzu anlayabilir. "
Merve: "Zaten yolculuğumuz aylarımızı aldı. Kış mevsimine gireceğiz. Bence anlamaz yine o alevli yol çekilmez. Belki de bu sefer o yolda öleceğiz. "
Galla: "Hele o cadılar şehri"
Kim jong kook: "O zaman oyluyoruz. Sihirle dönelim diyenler. Dört kişi sihirle dönüyoruz Thomas. "
"Hadi şimdi yine ayrılalım. Ben bulduğum zaman Beyza’ya haber ederim. Beyza bulduğu zaman oda bana haber eder. "
Galla: "Sizin bu haberleşme şekliniz çok güzelmiş ya beğendim"
Kim jong kook: "Hadi hadi ayrılıyoruz. "
Biz sağa doğru yürümeye başladık. Kim jong kook: "Şu tarafta bir oturma odası var oraya bakacağım" diyerek gitti. Thomas’la birlikte ilerledik. Bir oturma odasına geldik. Bu oda çok büyüktü. Gözüme odanın ortasında duran cama çarptı.
"Thomas bak Beyza’nın gücü orada"
Thomas: "Vay canına bulduk. "
"Cem çıkmadan alamayız kesin buna büyü yapmıştır. "
Thomas: "Evet doğru söylüyorsun gel şuraya geçelim buraya gelse de bizi göremez. "
Thomas’ın gösterdiği köşeye geçtik. Thomas gözlerimin içine bakıyordu.
"Ne oldu? "
Thomas: "Elizabeth"
"Efendim"
Thomas: "Seni seviyorum"
"Thomas ben şey…."
Thomas: "Şşşt" diyerek parmağını dudağıma bastırdı.
"Ben her şeyi biliyorum Elizabeth safkan olduğunu ve safkanla evlenmek zorunda olduğunu"
"Nereden öğrendin? "
"Beyza’dan öğrendim. Senin de beni sevdiğini biliyorum Elizabeth"
"Evet seni seviyorum ama.." o anda beni kendine çekti ve dudaklarımı öpmeye başladı. Öpüşmemiz kısa sürmüştü. Yine gözlerimin içine bakıyordu.
Thomas: "Biz bunun üstesinden gelebiliriz. "
"Geliriz çünkü ben seni unutamam bunu anladım Thomas"
"Bende seni unutamam sevdiğim"
Yine dudaklarımız buluştu. Onu çok seviyordum.
"Thomas Cem evden çıktı hadi alalım şunu"
Thomas: "tamam sevdiğim"
Cama doğru gittik. İkimiz camı kaldırdık. İçinde bir ışık küresi vardı. Bu Beyza’nın gücüydü. Gözlerimi kapattım ve Beyza’ya haber yolladım.Şato’nun çıkış kapısında buluştuk. Şato’dan dışarı çıktık. Şimdi her şey daha güzel olacaktı ama yine de içimde kötü bir his vardı.