&Giriş&

755 60 199
                                    

Tıpkı sihri konu alan karanlık filmlerin başlangıcı gibi, o gecenin başlangıcı da yağmuru ve peşinde getirdiği gök gürültülerini içeriyordu.

Kraliçenin bağırarak ağlamasıyla tüm saray halkı uyanmıştı. Kral bütün doktorları ve birkaç cadıyı saraya toplamış, kraliçenin bir süredir devam eden hastalığına bir çare bulmalarını bekliyordu.

Annesinin ağlamalarına karşı kulaklarını kapatan Hyunjin'i ise kimsenin düşündüğü yoktu. Gözleri korkuyla büyümüştü ve yorganın altında tüm bu kargaşadan kaçmaktan başka bir çaresi yoktu. Annesinin yanına gitmeyi istiyordu ancak onu bu halde görmekten çok korkuyordu.

Sonunda kraliçenin hastalığına bir çözüm getiren cadı ayağa kalktı. “Birinin kurban edilmesi gerekiyor. Kraliçenin başka bir şekilde hayatta kalması imkânsız.”

Kralın yüzü bembeyaz kesildi. “Nasıl birini kurban edeceğiz?”

Cadı gözlerini kapatıp şakaklarını ovalayarak devam etti. “Bir Elf. Kraliçe için canını verebilecek bir Elf'in ruhunu kullanmalıyız. Ruhunu bir daha kullanma şansımız olmayacak. Bir kez daha yaşamayacak.”

Kral sinirlenerek cadıya baktı. “Kendi halkımdan birini öldürmemi mi istiyorsun? Bir su perisinden ne farkım kalacak o zaman? Biz meleklerin soyundan geliyoruz, hiçbir şekilde kimseyi öldüremeyiz. Bu fikir reddedildi.”

Kral odadan çıkmak için kapıya yöneldiğinde doktorlardan biri bileğini tuttu. “Kabalığımı bağışlayın lütfen ama kraliçeyi kurtarmak için elimizden gelebilecek başka bir şey yok.”

Kral bakışlarını yere çevirdi. Birkaç saniyenin ardından, “Atımı getirin,” diye seslendi ve odadan çıktı.

Oğlunun odasından içeri girdiğinde ilk başta çocuğun nerede olduğunu göremedi. Yorgandaki hareketliliği fark edince yatağa yaklaştı. Yorganı biraz açtı ve oğluyla göz göze geldi. Çocuk onu görür görmez boynuna sarıldı.

“Annem ölecek mi?” diye sordu küçük parmakları kralın büyük bedenini sarmaya çalışırken. Kral onu kavradı ve kucağına çekti.

“Ölmeyecek, onu kurtaracağım.” Oğlunun saçlarını okşarken onun ağlamamak için direndiğini biliyordu. Bu yüzden Hyunjin'i omuzlarından tuttu ve biraz uzaklaştırarak yüzüne bakmasını sağladı. “Korkmana gerek yok, oğlum. Sen de küçükken çok hastalanırdın, biz seni iyileştirmedik mi? Annen de iyi olacak. Ben ona bir şey olmasına izin vermem. Ağlamıyoruz, tamam mı?”

Küçük çocuk başını salladı. Kral yanağına bir öpücük bıraktı ve tekrar yatağına yatırdı. “Anneni iyileştirmek için saraydan ayrılmam gerek ama merak etme, sabaha dek geri gelmiş olurum. Öğretmenini buraya göndereceğim ve uyumak istemezsen sana masal okuyacak.” Gülümsedi ve Hyunjin'in üzerini örttükten sonra odadan çıktı.

Kralın ve askerlerinin atlarının koşma sesleri gökyüzüne yayıldı. Yağmur durmamıştı, en azından gök gürlemeyi bırakmıştı. Kral ara ara soluğunun kesildiğini hissedebiliyordu. Yaptığının yanlış olduğundan emindi, öte yandan kraliçeyi kurtarmak için başka bir seçeneği yoktu. Gözlerini sımsıkı kapattı ve içindeki sese kulak vermemeye çalıştı.

Halkın yaşadığı kesime geldiklerinde askerlerden biri sokağın başındaki biraz büyük, sesi bol çıkan çanı çaldı. Evlerin ışıkları birer birer yandı ve ardından Elfler teker teker sokağa çıkmaya başladı. Herkes gözlerinde korkuyla kraliçenin ölüm haberini bekliyordu. Bunun olmaması için defalarca dua etmelerine rağmen hepsinin içinde o korku kök salmıştı.

Kralın sesi tok askerlerinden biri öne çıktı. “Kraliçenin hastalığına bir çözüm bulunmuştur.”

Halktan alkış ve ıslık sesleri duyuldu. Herkes bu habere sevinmişti.

Wolf In Sheep's Clothing ;; HyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin