• { 9 } •

211 28 18
                                    

Her beş dakikada bir hapşurmaktan dolu dolu gözlerle dolanıyordum. Masamın üstü kullanılmış peçetelerle süslenmişti ve mide bulantılarım yüzünden ayağa kalkmakta zorlanıyordum.Bir gecede bağışıklık sistemim tepetaklak olmuştu. Keyfim yoktu ve en çok da Seungmin'in tehlikede olma düşüncesi beni yoruyordu.

Su Perilerinin dibindeydik. Ormanın kıyısında yaşıyordu. Su Perileriyle komşu sayılırdı. Tehlikedeydi ve farkında değildi. Dün gece benimle vedalaştıktan sonra tekrar onlara rast gelmiş olabilirdi ve haberim olmazdı. Daha önceki gecelerde onlarla karşılaşmış olabilirdi ve bunu bilemezdim.

Seungmin'e bir şey yapsalardı asla bilemezdim. Onu kaybedebilirdim ve şimdiye dek bunu hiç düşünmemiştim.

Yeni bir bulantıdan sonra tuvaletten çıkmış, tekrar yatağıma uzanmıştım. Başım çatlarcasına ağrıyordu ve ayak parmaklarımla dizlerimdeki eklemler ben hareket ettikçe hâlâ sızlıyordu. Herhalde dün geceki şeyi yaşadıktan sonra daha önce hissettiğim hiçbir şeye üşümek diyemezdim. Soğuk su hâlâ damarlarımda dolaşıyormuş gibi geliyordu.

Kapı kolu çevrildi ve Fei hızlı adımlarla yanıma geldi. Elini alnıma koyduktan sonra yanında getirdiği kaptan ıslak bir bez çıkararak alnıma yerleştirdi. Öksürdükten sonra yüzüne baktığımda neredeyse ağlamak üzere olduğunu fark ettim.

“Neyin var?” diye sordum korkarak.

Cevap vermedi ama dudakları titredi ve saniyeler içinde hıçkırarak ağlamaya başladı. Ne olduğuna anlam veremeyerek yattığım yerde doğruldum. Daha önce de birkaç sefer ağladığına şahit olmuştum ama bu sefer dolup dolup patlamış gibiydi. Sinirlerinin yıpranmış olabileceğini düşündüm.

“Sorun ne?” diyerek yeniden denedim. “İyi misin sen? Bir şey mi oldu?”

Yüzündeki ellerini uzaklaştırdığımda burnunu çekerek gözlerini yumdu. “Neden hasta olmuş olabilirsin ki?” diye aniden sorduğunda duraksadım. Göle düştüğümü söyleyemezdim herhalde.

“Her gün yiyeceklerini ben ayarlıyorum ve sen yemeden ben kontrol ediyorum. Kıyafetlerini ben düzenliyorum. Terlemene bile izin vermiyorum. Yine de sana iyi bakamıyor muyum?” Sonunda sesi titrediğinde suçlu hissettim.

“Bana iyi bakıyorsun zaten, Fei.” dedikten sonra hapşurmam kadar ironik bir şey olamazdı.

“Ailen seni bana emanet etti. Sonuca bakar mısın, sanki buz dolu bir kovaya düşmüş gibi üşütmüşsün. Sabah ateşini zar zor düşürdüm ve şimdi tekrar çıkıyor.”

Tamamen benim sorumsuzluğumdan kaynaklanan bir şey yüzünden kendini suçlamasını istemiyordum. Ne söyleyebileceğimden emin değildim. Yalan söylemeye karar verdim. “Gece sıcaktan bunalınca duş aldım ve camları açarak uyudum.” Bu sabah yerde gördüğü bornozu açıklamaya yeterdi ama çamurlu kıyafetlerimi o görmeden odadan çıkarmak zorundaydım.

“Aferin sana. Bir kez olsun beni dinlesen ya, Hyunjin. Sana bir şey olmasına dayanamıyorum ben de işte.”

“Sadece üşüttüm, Fei. Fazla abartmaya gerek yok.”

Fizik kurallarını zorlayarak hâlâ alnımdan düşmemiş olan bezi aldı ve kaptaki suya batırarak yeniledi. Bir eliyle yanağıma dokunup tekrar ateşimi kontrol etti. İçi rahatlamış gibi ayağa kalktı ve kapıya ilerledi.

O, odadan çıktıktan sonra kapı tekrar aralandı ve içeri Jisung girdi. Tereddütlü adımlarla bana yaklaştıktan sonra masamın önündeki sandalyeyi çekerek karşıma oturdu.

“Geçmiş olsun. Hasta olduğunu bilmiyordum. Minho bugün fazladan derse kalacağını söylemek için beni yolladı. Birkaç gün okula gitmeyince ve mazereti olmayınca ceza almış.”

Wolf In Sheep's Clothing ;; HyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin