Kapımın tıklatıldığını duyduğumda Minho'nun geldiğini düşünerek, “Gir,” diye seslendim. Elimdeki kitaba odaklandığım için odada gezinen topukluların sesini ancak yanıma ulaştıklarında duymuştum.
Fei kitabı elimden çekti. “Sürpriz! Bugün dışarı çıkıyorsun.”
Birkaç saniye yüzüne boş boş baktım. “Ne?”
“Sürpriz dedim. Üstünü değiştir. Saray bahçesi temiz ama dışarıda yabani otlar kol geziyor. Ayak bileklerinin şişmesini istemiyorum.”
“Bu bir şaka değil, değil mi?”
“Aşk olsun, Hyunjin. Bu konuda sana şaka yapar mıyım?”
Uzandığım yataktan fırladım. “Sen ciddisin. Yok artık!” Sıcacık bir gülümseme yüzüne yayıldı.
“Hadi bekliyorum aşağıda. Acele etsen iyi olur.” O kapıya ilerlerken aklıma gelen şeyle ağzımı açtım.
“Minho gelecekti, onu geri mi göndereceğiz?”
“Minho gelmeyecek. Değiştir üstünü. Bu arada bugün de ahıra gitmişsin. Odan yine leş gibi kokuyor. Prens falan demeyip ahırda yatıracağım seni artık.”
Kapıyı çekip çıktı.
Anın şokuyla yatağıma oturdum ve ellerimi kucağımda kavuşturup yeri izlemeye başladım. Az sonra olayın gerçekliği suratıma tokat gibi çarptı.
Ben. Dışarı. Çıkıyordum.
Hızlı bir duş almak için banyoya koşturdum.
°•-•°
Fei Cherry'ye binmeme izin vermemişti. Ona bir dişi olmasına rağmen içlerindeki en güçlü atın Cherry olduğunu anlatmaya çalışmış ancak başarılı olamamıştım. Beni uşakların kullandığı at arabasına binmeye zorlamıştı. Yolun yarısında söylenmelerime dayanamamıştı ve bana bir ceza vermişti.
Beni götürmek istediği yere yürüyerek gidiyordum. Şimdiden ayak tabanlarım sızlamıştı ve bu vicdansız kadının bana yıllardır nasıl tatlı yaklaşıp da şu son zamanlarda zalimce tavırlar sergilediğini düşünmeden edemiyordum.
“Öyle kötü kötü bakma bana,” diye seslendi hemen önümde yürüyen at arabasından eğilerek. “Biraz sessiz olsaydın şu an yanımda olurdun.”
“Seni saraydan atma yetkim var.”
“Henüz yok. Biraz hızlı yürü, geç kalacağız. Burada sana ayak uyduruyoruz.”
Homurdandım. “Bana ayak uyduruyorsan sen de yürü o zaman.”
Elini kulağına koydu. “Efendim? Duyamadım?”
Bu sefer sesimi yükselterek cevap verdim. “Bana birileriyle buluşacağımızdan bahsetmemiştin diyorum.”
“Son dakikada oldu.”
“Nasıl haber almış olabilirsin ki?”
“Kuşlar fısıldadı. Artık çeneni kapat yoksa ağzına bir de bez saracağım.”
Bir daha tek kelime etmediğim ve beş dakikanın ardından beni tekrar arabaya aldığı yolculuğun sonunda şelale yakınında bir yere gelmiştik. Arabadan atladım ve etrafıma baktım.
“Ormana girmek yasak değil miydi, Fei?”
“Derinlere girmek yasak.”
Duyduğum sesle arkamı döndüğümde elinde bir tabakla bana sırıtan Minho'yu gördüm. Keyifli bir sesle tekrar konuştu. “Doğum günün kutlu olsun, Hyunjin.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolf In Sheep's Clothing ;; Hyunmin
FanfictionHyunjin'in iki seçeneği vardı; ya kendisinin ve halkının yok olmasına neden olacaktı, ya da Seungmin'in ölümünü seyredecekti. tw // intihara eğilim, kendine zarar verme °•-•° | 2021 Mayıs [askıya alındı.]