• { 2 } •

294 40 50
                                    

Saraya sürekli arkamı kontrol ederek geldim. Oldukça ürkütücü bir akşamdı ancak biliyordum ki odam saray atlarının barındığı ahırdan kat kat daha güvenliydi.

Orada ne gördüğümü anlayamamıştım. Bir şey gördüğüme emindim, 17 at aynı anda bu kadar huzursuzlanmazdı. Mutlaka dışarıda bir ses duymuşlardı veya bir şeyin geldiğini hissetmişlerdi. Kendi kendime bunun bir Su Perisi olup olmadığını sordum ancak bu imkânsızdı. Su Perileri son 9 yıl içinde Elflerin yanına bir daha gelmemişlerdi ve durup dururken bir dizi atı gözetlemeleri fikri oldukça saçmaydı.

Daha önce hiç Su Perisi görmemiştim ama bu şeyin bir Su Perisi olmadığına emindim. Üstelik bir Elf olarak, bir Su Perisi'yle karşılaşmış olsaydım mutlaka bunu hissederdim.

“Hyunjin,” diyerek odamın tıklandığını duyduğumda yerimde sıçradım.

“Efendim Fei?”

“Acıkmışsındır diye düşündüm. İçeri gelebilir miyim?”

“Tabi.”

Elindeki tepsiyle kapıyı arkasından kapattı ve yanıma yürüdü. Saçlarını bir kalemle topuz yapmıştı. Fei Elflerin içinde oldukça güzel oluşuyla göze batan biriydi. Aynı zamanda yaklaşık 10 yıldır benimle ilgilenen bakıcımdı. Krallığın ve ülkenin idaresinin neredeyse hepsi Fei'ye bakıyordu, bu ben kral olduktan sonra değişecekti ancak şu an için durum buydu.

Tepsiyi masama koyarken sesli bir şekilde burnunu çekti ve şüpheyle bana baktı. “Ahıra mı gittin?”

Elimde olmadan tişörtümü kokladım. “Kokuyor muyum?”

Gözlerini devirdi. “Cherry'yi evcil hayvanınmış gibi sevebilirsin ve buna karışamam ama en azından döndüğünde on dakikalık bir duş alsan olmaz mı? O at gerçekten diğerlerinden daha beter kokuyor.”

Dehşetle ona baktım. “Cherry'nin kokuşuk olduğunu mu söyledin sen az önce?”

Masaya yaslandı ve dik dik bana baktı. “Bu gidişle sana da öyle diyeceğim.”

Ters halinin nasıl olduğunu bildiğim için alttan almam gerektiğine karar verdim. Tatlı tatlı gülümsedim. “Yemekten hemen sonra yıkanırım. Odamı da havalandırmayı unutmayacağım.”

Gözlerini benden aldı ve elini havada gelişi güzel salladı. “Boş versene. Yarın üşüterek uyanmanı istemiyorum. Terzinin değerli kumaşlarına burnunu akıtacaksın.”

Kıkırdadım. Onun da gülümsemek istediğini ama bana belli etmemek için kendini tuttuğunu biliyordum. Bir prens olduğum için bana saygı duyduğu yoktu. Beni o büyütmüştü ancak benden en az 10 yaş büyüktü. Otuzunu henüz geçmiş bu tatlı kadın beni küçük kardeşi olarak görüyordu ve ben de ona ablam gibi davranmayı seviyordum.

Yaslandığı masadan uzaklaştı ve kapıya ilerledi. “Sabah erkenden duş alırsın. Şimdilik yemeğini bitir ve kitabını oku. Erken uyumana izin var.”

Odadan çıktığında gözlerimi tepsiye çevirdim. İştahım olduğunu sanmıyordum. Bu akşamın bende bir iştah bırakmadığı kesindi.

°•-•°

“Altın sarısı. İğrenç mor rengi istemiyorum.”

Terzinin canının sıkıldığını fark ettim. Fei birkaç adımda yanıma geldi ve omuzlarımı tuttu. “Hyunjin, mor asırlardır kraliyeti simgeleyen asil bir renktir. Neden bunu kabul etmiyorsun?”

“Sarı istiyorum.”

Ofladı ve terziye baktı. İçinden deli gibi adamın beni ikna etmesini dilediğine emindim.

Wolf In Sheep's Clothing ;; HyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin