• { 6 } •

223 34 42
                                    

Gündüz yine uykusuzdum ama önceki sabah olduğu gibi erken kalkmakta çok fazla direnmedim. Minho'yla kahvaltı yaptıktan sonra hem seyisimizden önce atların bakımını yapmak hem de belli etmeden Minho'yu sorgulamak için onu peşimde ahıra götürdüm.

“Koku duyunu kaybettiğini varsayıyorum çünkü burası bir bataklıktan daha iğrenç kokuyor. Her seferinde nasıl yüzünü ekşitmiyorsun anlamak zor.” Eliyle Cherry'yi gösterdi. “Özellikle buna.”

“Cherry'den kötü bir şekilde bahsettiğin an bittin.” Kendi kızımı tımara başladım. “Jisung buraya sadece bir kez gelmişti, değil mi?”

Bir tahta kasanın üstüne oturdu ve dışarıdaki ağaçların birinden aldığı elmasını kocaman ısırdı. Ağzı doluyken, “Sadece bir,” diye cevap verdi.

“Onu Fei'yle tanıştırdın mı?”

“Evet.” Pekâlâ, planım için Fei'nin sarayda olmadığı bir günü seçmem gerekiyordu. Fei gördüğü her yüzü hatırlardı.

“Sence sarayda çalışanlar Jisung'ın yüzünü ikinci görüşlerinde hatırlar mı?”

“Bana kalırsa unutulmayacak yüz hatları ve büyüleyici bir aurası var ama umuyorum ki hatırlamazlar. Jisung'ın sadece kendi zihnimde yer edinmesini isteyen bencil ve kıskanç bir sevgilinin tekiyim.”

Bu istediğim cevaptan uzaktı. “Yani hatırlarlar mı?” diyerek sabırsızca üsteledim.

“Hayır. Tanıtmadığın sürece tanımazlar.”

Gülümsememek için zor durdum. Hem Jisung'ın hem de Seungmin'in vücudu zayıftı ve ağzım biraz laf yaparsa çalışanlara Seungmin'i Minho'nun buraya getirdiği arkadaşı olarak yutturabilirdim.

“Neden soruyorsun ki bunları?” diye sordu Minho. Omuz silktim ve cevap vermedim. Seungmin bana özelmiş gibi geliyordu ve ben de bunun bozulmasını kesinlikle istemiyordum.

Ahırdaki işleri hallettikten sonra Fei'yle konuşmak için içeri olduğunu tahmin ettiğim çalışma odasına ilerledim. Minho ahırda durmaya daha fazla dayanamamış ve sonra geleceğini söyleyerek evine dönmüştü.

Kapıyı tıklatıp araladım. İçeri adımımı atar atmaz pişman oldum.

“Bu üstünün hali ne, Hyunjin? Yine mi ahırdaydın? Şu kire pisliğe bak! Üstünü değiştir hemen.”

Ağzımı bile açamamıştım ve onu gördüğümde dünkü kavgamız aklıma gelmiş, kendimi yine sinirlenirken bulmuştum.

Ancak bir kez daha sinirimi tuttum ve, “Özür konuşması yapmaya geldim,” diyerek bir hamle yaptım.

Oturduğu çalışma masasında tek kaşını havaya kaldırarak, “Özür konuşması?” diye sorarcasına konuştu.

Başımı salladım. “Yaptığım gereksiz ve akılsızca bir hareketti. Ayrıca bencilce. Seni dinlemem gerekiyordu. Bana bir zarar gelebilirdi ve o zaman işler sarpa sarardı ama ben de hem bir Su Perisi'nin neye benzediğini merak ettim, hem de sana bir şey olacağından korkup yanınıza geldim. Yani söz, bir daha böyle bir şey yapmayacağım ve sen yürü dersen yürüyüp kal dersen olduğum yerde kalacağım.”

Oturduğu masa başında arkasına yaslandı ve seslice bir nefes aldı. “Ben de sana bağırdığım için özür dilerim. Zaman zaman tartıştığımız oluyordu ama dün çok gergin ve sinirliydim, bunun sana da yansımasına engel olamadım. Sana saygı duymadığımı düşünmeni istemiyorum. 30 küsür yaşındayım ama senin de bir çocuk olmadığının farkındayım. Kendince sebeplerin olduğuna zaten eminim ama birden sinirlendim işte.”

Wolf In Sheep's Clothing ;; HyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin