Seungmin'le bir şeyler atıştırdığımız geceden sonra bir daha yanına gitmemiştim. Hem uykusuz olduğumu belli etmemek, hem de onun benim yokluğumu gerçekten hissedip hissetmediğini öğrenebilmek için bir sonraki akşam deliksiz bir uyku çekmiş ve Seungmin'in geleceği gün Fei saraydan ayrıldıktan sonra beklemeye başlamıştım.
Aynı zamanda Minho'yu Jisung'la şelaleye gitmeye ikna etmiştim. Dışarıda neler olduğunu bilemiyordum, bu yüzden Fei ile karşılaşmaları riskini göze alamazdım. Olur da Fei, Jisung ve Minho ile gün boyu birlikte dolaşıp akşam geldiğinde benim Jisung isimli bir çocukla vakit geçirdiğimi öğrenirse başıma gelecekleri düşünmek istemiyordum.
Bir de neden bu kadar stres yaptığım sorusunu görmezden geliyordum. Sabahtan beri 6 kez kombin değiştirmiş ve her ay özel olarak dikilen yeni kıyafetlerime rağmen giyecek hiçbir şeyim yokmuş gibi hissetmeye başlamıştım. Bu kadar heyecanlanmamam gerekirdi. Seungmin ilk defa saraya geliyor olabilirdi veya kendi isteğimle saraya davet ettiğim tek arkadaşım olabilirdi ya da herkesten habersiz birtakım dolaplar çeviriyor olabilirdim... Ancak bu, bu kadar gerilecek bir şey değildi.
Yani sanırım.
En sonunda abartılı bir şeyler giymek yerine geceleri Seungmin'in yanına nasıl gidiyorsam aynı o şekilde salaş kıyafetler seçmeye karar verdim. Üzerimi değiştirdikten sonra bahçeye indim ve kapının önündeki muhafızları uzaktan gözetlemeye başladım.
Fazla uzun beklemedim, birkaç dakika sonra Seungmin'in gergin adımlarla kapıya yürüdüğünü gördüm. Muhafızların onu durdurmasının ardından hızla yanlarına adımladım.
“Hoş geldin, Jisung.” Gülümseyerek yüksek sesle konuştuğumda bakışları bana döndü.
“Sizin misafiriniz miydi?” diye sordu onu ilk durduran muhafız. Başımla onayladım. Hafifçe geri çekildim ve Seungmin'e bahçeye girmesini işaret ettim. Birlikte önümüzdeki büyük yapıya ilerlerken stresten dudaklarımı ısırıyordum ancak onun gerginliği beni gördükten sonra kaybolmuşa benziyordu.
Bütün günümüzü planlamıştım. Dün gece uyumadan önce saniye saniye bir deftere not tutmuş ve tahminen geleceği saatten başlayarak neler yapabileceğimizi yazmıştım. Fei'nin akşama doğru dönmesi muhtemeldi. 5 saatimiz vardı ve benim birlikte geçireceğimizi varsaydığım süre 4 saatti. Her şeyin yetişeceğini düşünerek derin bir nefes aldım.
“Kahvaltı yapmak ister misin?” diye sordum. Hissettiğim heyecanın sesime yansımamış olmasını diledim. “Neredeyse öğlen oldu ama brunch diyebilir ve filmden önce biraz bir şeyler yiyebiliriz.”
Kabul etmesini umuyordum çünkü bahçenin binanın arka tarafında kalan kısmında hazırlanmış bir masa vardı.
“Tabi, neden olmasın,” diye cevap verdiğinde rahatlayarak iç geçirdim. Kolumu sağ tarafa uzatarak “O halde bu taraftan,” diye yol gösterdim.
Biraz sonra Seungmin meyve ağaçlarının arasındaki kurulmuş sofrayı görünce tekrar dudak kenarı gülümsemesini sundu ve ne kadar zeki olduğunu bir kez daha göstererek “Tahmin etmiştim,” diye işin arka yüzünü anladığını belirtti.
Oturması için bir sandalye çekerken sırıttım. O, kahvaltılıklara uzanırken geldiğinden beri ilk kez dikkatle yüzüne baktım. “Uykusuz musun?” diye sordum gözlerindeki morlukları fark edince.
Sorumdan rahatsız olmuş gibi yerinde kıpırdandı. “Biraz.”
Ne olduğunu deli gibi sormak istesem de huzursuz tepkisi kendimi tutmama neden oldu. Bana gece uyanık kalmanın onun için sorun olmadığını söylemişti. Acaba bugün yeterince uyuyamadığı için mi şu an odaklanmakta zorlanıyor gibi görünüyordu? Onu fazla erken bir saatte çağırmış olabilir miydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolf In Sheep's Clothing ;; Hyunmin
FanficHyunjin'in iki seçeneği vardı; ya kendisinin ve halkının yok olmasına neden olacaktı, ya da Seungmin'in ölümünü seyredecekti. tw // intihara eğilim, kendine zarar verme °•-•° | 2021 Mayıs [askıya alındı.]