Yüzümü ellerinin arasına almıştım. Parmaklarımı gözlerimin çevresinde tutuyor ve gözlerimi arkaya doğru çekiyordum. Kapanmaları an meselesiydi çünkü.
Edebiyatı sevmiyordum ama bir bakıma mahkumuydum. Belki de sadece öğretmen anlattığı zaman canımı sıkan bir meseleydi. Neredeyse tüm şairlerin aşık eşcinseller olduğunu düşününce pek fazla ortak noktamız vardı. Ancak artık aşık değildim. On altı yaşındayken ilk erkek arkadaşımın aşk olduğunu düşünmek saçmalıktı zaten. Fakat istiyordum. Her ne kadar imkansız olsa da, aşık olacak kadar şanslı olmasam da hala aşkı arzu ediyordum. Yaratılışımın sebebi var mıydı bilmiyorum ama belki de bunu kendime neden edinebilirdim.
Aniden kot pantolonumun cebinde bir titreşim hissettim. Gözlerim cebime yöneldi. Telefonun ışığı yanmıştı. Öğretmene belli etmeden telefonu cebimden çıkardım ve gelen bildirime baktım. Tanımadığım bir numara mesaj yollamıştı. Muhtemelen reklam içeriklidir diye düşündüm ama öyle değildi. Muhtemelen gerçek bir kişiye aitti. Mesajda sadece merhaba yazıyordu. Ekrana baktım ve cevap yazıp yazmamayı düşündüm. Parmaklarımı klavyeye dokundurmaya başladım ve merhaba yazdım. Göndermeli miydim? Gönderirsem ne olurdu ki? Muhtemelen dalga geçecek birinin teki yollamıştı mesajı. Yollamamak en iyisiydi. Tanıdığım biriyse ve bana ulaşması gerekiyorsa başka bir şekilde de beni bulurdu. Mesajı yollamam daha güvenliydi ama öğretmenin aniden sesimi bağırmasıyla irkildim ve istemeden gönder tuşuna bastım.
Siktir.
Yapmak istediğim şey bu değildi. O mesajı yollamayacaktım. Ancak mesaj bir anda kağıttan bir uçak gibi gözlerimin önünde metrelerce uzağa uçtu. Geri yakalayamadım. Tanımadığım, sapık bile olma ihtimali olan birine mesaj gönderdim.
"Harry!" dedi öğretmen ikinci kez. Elimde olsa telefonu kafasına fırlatırdım ama yapabildiğim tek şey telefonu sıranın altına fırlatıp dikkatimi ne diyeceğine vermek oldu. Başımı kaldırdım ve Bay Fewer'ın gözlerinin içine baktım.
"İlk İngiliz komedisini hatırlaman için kaç defa sormam gerekiyor?"
Dersi ilgi çekici bir hale getirene kadar, belki.
Ama bunu söylemedim. Söylemezdim çünkü herkes beni iyi bilirdi. İçten içe son zamanlarda ne kadar üzgün ve sinirli olduğumu saklardım.
"Özür dilerim. Ah, Ralph Roister Doister, Efendim. Nicholas Wall."
Bay Fewer bilmemi beklemiyordu belki de. Doğru cevabı bilmemi takdir etmedi. Etkilenmiş de gözükmüyordu. Umrumda da değildi. Kendisi ince suratını tekrar tahtaya çevirdiğinde ben de yavaşça sıranın altına attığım telefonu çektim. Mesajı yanlışlıkla yolladığımı ve konuşmak istemediğimi açıklamak ve bu yabancıyla olan muhabbetimi hiç başlamadan bitirmek istiyordum. Fakat öyle olmadı. İkinci bir mesaj gelmişti.
"Neden tuvalet kapısında numaran yazıyor?"
Ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toilet, beyond the texts.|| l.s
RomantizmLouis en umutsuz hissettiği anlardan birinde Harry ile karşılaşır. Daha doğrusu, karşılaşmaya yakındır. "Toilet" adlı texting hikayemin texting olmayan halidir.