Yazar Notu; Hikayemi okuyan sayılı, sevgideğer okuyucularım; belirtmek istediğim bir konu var. Karakterler hızlı bir şekilde hikayeye giriyor olabilir ancak hikâyemin bana göre en yavaş hali bu. Aklımdaki kurguyu tam anlamıyla oturtmaya çalışıyorum ve inanın benim adıma kolay bir şey değil. Hatalarım varsa affola.Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur.
Saygılar ve sevgilerimle..
İyi okumalar.
▲▼▶◀↑↓←→
Küçük bir gülümseme saklı, kilitli sandığımda.
Hayallerim o gülümsemenin yarattığı hava akımında.
Bir uçurumun kıyısında, defalarca ölümde nefes aldıkça.
¤'¤'¤'~~~
Eğer deprem olmuş olsaydı yıkılırdı bedenim.Sel olmuş olsaydı engin dalgalarda, bilinmeyen diyarlara sürüklenirdim.Bir heyelana kurban gitmiş olsam, en dibe batardım savunmasızca; kum tanelerinin pürüzlü dokusuna karışır, toprağın ruhumu iyileştiren kokusu ölümüm olurdu zanlımca. Etrafı alevler sarsaydı eğer, küllerim uçuşurdu, istediği yöne savrulan sert rüzgarların naif tınısında.
Oysa bunların hiçbiri başıma gelmemiş, bedenim dünyevi hayatın doğal nedenleriyle sebatlanmamış, bedbaht bir olaya kurban gitmemiştim.Ancak yıkılmış, başka bir diyara sürüklenmiş, en dibe batmış ve etrafta uçuşan toz dumanlarına karışarak, rüzgarın o naif tınısında hissizca savruluşa geçmiştim.Başım ve diğer tüm uzuvlarım bilinen ağrıların verdiği acıyla paylanırken, geçirdiğim krizden arta kalanlar duygu ve düşüncelerimi uyuşturmuştu.Bilincim açıktı, nerede olduğumu kestirebiliyor ve kendi kendime gülmek dışında; boşuna çırpınışlarımı sürdürüyordum.Anılar silsilesi kısa bir fragman eşliğinde hafızamın derinliklerinde belirmiş, ayyuka çıkan sinirlerim devamında hızlı soluklar getirmişti.Göğsümün tam üstünde erişemeyeceğim bir ağrı yetişiyor ve beni ele geçirmek için amansızca mücadelesini veriyordu.Tıpkı benliğimin , bana ait olan bilmediğim kısmında olduğu gibi gerçekleri bir silah gibi kullanıyor ve onları bana bir yaklaştırıp bir uzaklaştırarak ; benimle dalga geçmekten, aklımla oynamaktan çekinmiyordu.
Acı olan ise buna dur diyemiyor, bedenim üzerinde kurulan bu hakimiyeti bir çırpıda sil atamıyordum.
Bileklerim pürüzlü sert duvara monte edilmiş, kelepçelerin esareti altına girmişken, ellerim bunun verdiği dayanıklılıkla futursuzca iki yana savrulmuşlardı.Uzun saçlarım gözlerimin önünü kapatmış, aralık boşluktan bana sadece algılayabilecek alan bırakmıştı.Karanlık gecenin aydınlık ışığı olan ay, paslı demirlerin tel süzgecinden geçerek, odanın tozlarının havada ucuştuğu havayı gözler önüne sermişti. Ve diğer odalardan gelen kırbaç sesleri; yakama yapışmış çığlıkların ardında ne zaman aktıklarını dahi kestiremediğim göz yaşlarımı gölgelemişti.Bana zarar vermeyeceklerini biliyordum, burda saatlerce oturacak; gerekli ıslahın düşüncelerime hükmettiğine kanaat getirdikleri vakit yine hücremde farklı günlerin aynı gecelerini yaşayacaktım.
Ya diğerleri? Her ne kadar bu kadar bencil olmasamda, elimden bir şey gelmemesi canımı yakıyor; bulunduğum bu dünya içerisinde beri benzeri olmayan cep evrenlere girmemi sağlıyordu. Burdaki hiçbir şey, hiçkimse beni korkutmuyordu.Daha öncede dediğim gibi burası benim için , her ne kadar vücudumun mekanizmasal bir yönetimin boyundurluğu altına girmesini sağlasada evim diyebileceğim tek yerdi. Ailemin yıllar sonra ortaya çıkmış olması, deli olmadığıma dair o psikiyatristin saçmalamaları umrumda bile değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mu.
Novela JuvenilBir gül değildin ki kuruyup gidecek, Her satırı buram buram hasretlik kokan bir mektup değildin, mürekkebi dökülecek, Bir umut değildin ki gönlüme sonsuz baharı getirecek, Bir gözyaşı değildin, ciğerimdeki bu yangını tek damlanla söndür...