Bölüm-7: Hikaye.

121 7 4
                                        

O gizli öpücüğün kuruyor dudaklarımda.

Yüreğimden dökülen inci taneleri mühürlüyor bunu.

Şimdi söyle bana bu dünyadaki en günahkâr masum ben değil miyim?


°•○●□■◇◆♧♣▲▼▶◀↑↓←→☆★▪:▪


İnsanlar için hayatlarından satın alamayacakları tek şey zaman olarak nitelendirilir.Teorik olarak bu tutum litatürde ve evrensel gerçeklikte doğru bir bilgidir. Ancak zaman kavramı oldukça geniş oldukça kısa olmak üzere iki kola ayrılır.Biri yağmur damlalarının herbir vuruşunu kalbinde hissetmekken, diğeri akıp giden yağmura dış bir kuvvet olarak pencerenin ardından bakmaktır.Biri avucunun içine düşmüş karıncanın her bir hareketini hücrelerinin uyuşukluğunda duyumsamakken, biri diğeri sadece bardağına , oturduğu koltuğa ya da masaya konan o karıncayı izlemektir.Yani bir zaman kavramını an içinde yaşamakken, diğeri zamanın içinde zaman yaşamaktır.Biri görmektir, biri bakmaktır.Ve bu ikisinin ortası olmaz. Acıyı ya yaşarsın ya da yaşayana bakarsın.Bu kadar kısa ve özdür.


Şubat ayının som demlerinde , yağmur kendini kaybetmişçesine yağmaya devam eder, ve yeryüzündeki yüzeysel olarak her noktayı kendinden bir parçayla tamamlatırken zaman yine böyle bir ikilemden tek bir anı çıkarmış, onun güzelliğiyle geri planda kalmıştı.


İstanbul'un ücra köşelerinden birinde uyduruk bir muayehanede bir kadın doğumun verdiği şiddetle canhıraş çığlık atıp dururken, yanındaki adam temkinli, birazda umursamaz bir şekilde durarak doğumun bitmesini dört gözle bekliyordu.Biri anı acıyla katlanan bedeninde binlerce kez yaşarken, diğeri bu ana bir seyirci olarak hissetmekten uzantısız bakıyordu.Oysa insanlar istedikleri zaman birilerinin acılarına, mutluluklarına, korkularına, üzüntülerine , bilhassa hayatlarına dahil olabilirlerdi.Ancak bakmakla yetinmek isteyene ne dense az, ne yapılırsa boştu.Bir şeyleri paylaşmanın güzelliği içten gelmeliydi.Olmayanı zorlamak anı kaçırmak, yaşanacakları görmezden gelmekti.


Ads by AllCheapPriceAd Options



Ama bazen bilhassa kendini fazlasıyla yanlız hissettiği, kemiklerinin kırılacakmış gibi öne doğru savrulduğu o anda yanındaki en az bulunduğu oda kadar soğuk adamın ellerini tutmasını, başına öpücükler kondurarak her şeyin geçeceğini fısıldamasını istiyordu.Ve bu olmadıkça bedeni böyle bir mucizeye tanıklık ederken, yalnızlığını odadaki soğukluk dolduruyor; yarasına tuz basmaya devam ediyordu.Bu da gözlerinden dökülen yaşları engelleyememesine sebep veriyordu.Canı o kadar çok yanıyordu ki; her iki anlamda da bedeni büyük bir çöküşü yaşıyor , yenilgiyi kabulleniyordu.


"Hadi ama daha ne kadar sürecek bu?" Diyerek elindeki telefonu evirip çeviren adam doktora baygın bir bakış atmıştı.Açıkçası gecenin bir vakti burada bu kadının boş çığlıkları arasında olmaktan pek de memnun olduğu söylenemezdi. Bebeğin de iki saattir doğmamış olması da gayet tabi bunun etkenleri arasındaydı.Ancak en çok canını sıkan şey aylar öncesinde terk ettiği kadını bir anda kapının önünde bulmuş olmaktı.Onun yüzünden kaybolan zevki de cabasıydı.


"Sen doğurmadığın için bunun zorluğunu anlamanı beklemiyorum.Baba olacağında seni heyecanlandırmıyor, görebiliyorum.Ama biraz duygu kardeşim be! Kız burda canıyla cebelleşiyor." Arkadaşına kötü bir bakış atarken sedyede yatan kıza acımadan edemedi.Genç bir doktor adayı olarak bu mucizeye ilk kez tanıklık etmenin heyecanını bu umursamazlıkta yaşamak oldukça can sıkıcıydı.Belli ki kız cağız ya bu serseri herifi seviyordu ya da bebeğine kıyamamıştı.O bebeğine can vermekle doğru olanı yapmıştı; şu anda bulunduğu koşullar, önemsenmemin bir annenin hak ettiği şeyler olduğunu düşünmüyordu.

Mu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin