-6-

12 1 0
                                    

        Deliklere geri dönmüştük. Bekliyorduk. Neyi beklediğimizi de bilmiyordum ya. Ölümü? Savaşı? Felaketi? Belki de Kurtuluşu? "Ne düşünüyorsun öyle." Dediğinde grup arkadaşım "Dalmışım." Dedim. "Artık yarışlar başlayacağına göre adımı söyleyebilirsin." "Bunun yasak olduğunu sanıyordum." Dedim 'Yasak' kelimesine vurgu yaparak. "Yarışlardan önce öyleydi." Dedi düşünceli bir şekilde. "Peki senin adın ne?" "Chris." "Güzel isim." Dediğimde karşılıklı gülümsemiştik. "Madem artık adlarımızı söyleyebiliriz sen de bana Eveleyn diyebilirsin." "Dediğimde bilmiş bir edayla gülerek "Seni zaten tanıyorum." Dedi. "Nereden?" "Sen benim en iyi dostumdun. Sen unuttun ama benim unutmam imkansız Eveleyn."

        "Pekala Chris, şimdi ne yapmamız gerek?" Diye sorduğumda henüz 10 dakika geçmişti. Beklemek çok sıkıcıydı. Şu yarışlar bir an önce başlasa olmaz mıydı? "Sabırsızlanma Eveleyn. Bende artık tam ne olacak bilmiyorum. Bekleyip göreceğiz." Dedi ve beklemeye devam ettik.        

       Adam  "Toparlanın Tsunami grubu doğal ortamınız sizi bekliyor." Dediğinde sesin geldiği yöne dönmüştük. "Peki orada nasıl yarışacağız?" Dediğimde sırıttı ve bana yaklaşarak "Sana özel denizaltında giderken özel yol arkadaşınız size herşeyi açıklayacak." Dediğinde Chris şaşkınca "Özel deizaltı mı? Böyle birşeyin olduğun bilmiyordum." Dedi. Adamsa Chris'e inanamayan gözlerle bakıyordu. "Hayır Chris, aptal adam yalnızca dalga geçiyor." Dediğimde Chris hayal kırıklığına uğramıştı adam ise öfkeli bir biçimde "Deliklerden çıkmadan birbirinize isimlerinizle hitap edemezsiniz. Bunu daha önce duymadınız mı?" Dedi. "Belki biliyordum ama malum geçmişimi hatırlamıyorum. O yüzden mazur gör." Dedim dalga geçerek. Adam ise üzgün gözlerle bana "Üzgünüm." Dedi. "Ne için özür diliyorsun? Yoksa bana bunu sen mi yaptın?" Dediğimde kafasınız olumsuzca ve korkmuşcasına salladı. "O zaman özür dileme." "Pekala. Herneyse çocuklar size bol şans." Dedi ve gitmeye yeltenmişti ki kolundan tutup " Nereye gidiyorsun?" Dedim. "Üzgünüm çocuklar ama zehirler geri gelmeden doğal ortamınızı bulmalısınız, tek başınıza. Ve tam olarak 1 gününüz var bol şanslar çocuklar." Dedi ve koşarcasına yanımızdan uzaklaştı.

        "Lanet olsun burası neden bu kadar karanlık?" Dedi Chris yolu bulmaya çalışırken. "Şikayet etmeyi kes. Orayı bulacağız Ch-" "Shh sakın adamın dediğini duymadın mı? delikten daha çıkmadık." Dedi kızgın bir şekilde. "Üzgünüm. Unutmuşum." Dedim şirin bir ifadeyle ama onun gördüğünü pek sanmıyorum çünkü söylediği gibi burası çok karanlıktı. "Neyse. Devam edelim." Dedi.

        "Hey! buraya gel. Sesimi takip et." Dedi Chris Beni yanına çağırırken. Sanırım birşeyler bulmuştu. "Sanırım seni buldum, ha?" Dedi elini ararken. "Hayır. Hala beni bulamadın. Neredesin?" "Nasıl olur? Tuttuğum el senin değilse kimin?" Dediğimde ellerimi karşımdaki her kimse ondan çekip geriye kaçmaya çalışırken. Ben gitmeye fırsat bulamadan karşımdaki kolumu yakaladı ve "Hey! Hey! Sakin ol tamam mı? Sadece benim, rahatla." Dediğinde çırpınmayı bırakmıştım. "Kimsin? Seni göremiyorum?" "Ben Fog grubundaki çocuğum." "Hani sürekli beni izleyen?" Dedim onay beklercesine. "Evet, seni sürekli izleyen." Dedi nefesini verirken? "Burada ne işin var? Bizim grubumuzun olduğu doğal ortamda bile değilsin." "Sana yardım etmeye geldim. Victoria beni küçük beyaz bir odaya getirdiğinde bana sana kötü şeyler yapacağını anlattı. Sizin Storm grubuyla aynı doğal ortama düşmenizi ve doğal ortamınızın sizin aleyhinize olmasına o neden oldu ve-" " Ve bunları sana anlattı mı? bu saçmalık. Sana inanmıyorum." "İnanmalısın tamam mı?" "Neden?" "Bana bunları anlattı çünkü sana aşık olduğumu düşünüyor." "Ne bu delilik. Öyle değil mi?" " Sana aşık olduğumu ve bana bunları anlatınca acı çekeceğimi düşünüyor. Sana kötü şeyler yapacağını ve benim hiçbir şey yapamadan öylece izleyeceğimi sanıyor ama yanılıyor. O yüzden sana bunları anlatıyorum ki dikkatli ol." Dedi ve elimi bıraktı. "Hey! Neredesin?" Dediğimde hiçbir ses gelmemişti.

        Saatlerdik dolanıyorduk ve hala bulabilmiş değiliz. Artık ümidimi yitirmeye başlamıştım ki Chris'in bağırışlarını duydum. "Hey! Buraya gel. Burada bir ışık var ve sanırım bu bizim ışığımız." Dedi ve ışığa doğru koşmaya başladık.

        Delikten çıktığımızda gökyüzünü gördüm. Masmaviydi ve kuşlar şakıyordu. Heryerde ağaçlar vardı ve yemyeşillerdi. Su sesleri de geliyordu. Ne kadar da huzurluydu böyle. Ardından herşey karıştı. Gökyüzü artık mavi değildi. Grimsiydi. Kuşlar ötmüyor adeta çığlık atıyorlardı. Ağaçların yaprakları ve dalları bir bir kopmaya başladı ve ağaçlar çıplak kaldı. Su sesleri çok daha güçlenmişti ve korkunç geliyordu artık. Bir kaç saniye içinde tüm bu güzellikler solup gitmişti. Şimşekler çakmaya başlamıştı ve toprak ayaklarımın altından su gibi akıp gidiyordu. Ve fırtına öylesine güçlüydü ki bütün afetler sanki bizi yok etmek için burada hapsolmuşlardı. Korkunçtu, her yer. İnsanlarda böyleydi, içindeki tüm güzellikleri sömürür sana felaketlerle başbaşa kalma şansı verirdi, her ne kadar kötü şans olsa da. Chris,  "Eveleyn benimle gel." Dedi ve beni kolumdan çekiştirerek kayalıkların arkasına koşmaya başladık. "Sen delirdin mi, ha? Orada neden öylece donup kaldın?" "Been bilmiiyorum." Diyebilmiştim zorlukla. Beni orada donup kalmaya zorlayan o güzelliğin böylesine felaketlerle kuşatılmasıydı. Biz kayalıkların arkasına geçtimizde afetler varlığını yitirmişti. "Bak biz tsunami grubu olduğumuza göre su bulmalıyız. Etrafta hiç su görüyor musun Eveleyn?" Dediğinde etrafıma bakmaya başladım. Bunca afete karşı ayakta durmuş bir ağaç vardı ve altında küçük bir su birikintisi. "İleride ağacın altında küçük bir su birikintisi var. Oraya gidelim." Dediğimde ayaklanmıştık ki gökten önümüze küçük bir kaya parçası düştü. Düşen kaya parçası ufalanmıştı ve arasında bir kağıt vardı. Kağıtta "Afetlere karşı sağlam kalmayı başarabilmiş şeylerden uzak durun. Hepsi tuzak." Yazıyordu. "Şimdi ne yapacağız?" Diye sorduğumda Chris, "Seni bilmem ama bu afetler yüzünden ölmeden önce bir şeyler yapmalıyım." Dedi ve gösterdiğim yere gitmeye başladı. Kolundan yakalayıp "Sen delirdin mi kağıtta 'tuzak' yazıyor ve sen kendi ayaklarınla gidiyorsun." "Neden o kağıtta yazana inanayım?" "İnanmamak için sebebin var mı?" Dediğimde susmuştu. Bir süre sonra "Pekala o zaman neden kağıtta yazana güvenmeliyim kanıtla." Dedi ve önümden çekildi. "Çünkü." Dedim ve elime bir taş aldım ve su birikintisine attım ama hiçbir şey olmamıştı. Chris bana 'Ben sana demiştim.' der gibi baktığında su birikintisine doğru gitmeye başlamıştık ki su birikintisi birden buhar oldu ve fırtına su birikintisinin olduğu yerde göründü ve gittikçe büyümeye başladı. "Chris çabuk buradan gidelim." Dedim ve koşmaya başladık. Gariptir ki fırtına yavaş yavaş peşimizden geliyordu. "Şimdi ne yapacağız Chris?" Dediğimde "Karşı koyacağız Eveleyn." Dedi ve durdu. "Konsantre ol ve benim yaptıklarımı yap." Dediğinde tamam anlamında kafamı salladım. Konsantre olmaya başladık, ellerimiz önümüzdeydi ve gözlerimizi kapattık. Chris "Şimdi." Diye bağırdı ve ellerimizi daha da yukarıya kaldırdık. Ellerimiz göğüs hizamızdaydı ve önümüzdeki su dalgaları giderek şiddetini arttırıyordu. Dalgalar büyüdükçe yer daha fazla sarsılıyordu. Bizim yüzümüzden mi yoksa Heyelan grubundanmıydı bilmiyorum. Dalgalar gittikçe fırtınanın boyutuna yaklaşıyordu. Dalgalar daha fazla büyüdüğünde heryer boşlukta gibiydi, bizde. Dalgalar hızını arttırırken fırtınanın boyutu küçülmeye başladı. Dalgalar büyümeye fırtına küçülmeye başlaken tam tersi olmaya başladı. Dalgalar küçülüyordu ve fırtına şiddetini daha fazla arttırıyordu.Odaklanmayı düşündüm, fırtınayı yok ettiğimizi, tüm felaketlerin sona erdiğini.

        "Hey! Eveleyn uyan." Ayıldığımda karşımdaki adam bana sıradan bir günde yatağında uyuyan dostunu uyandırmaya çalışır gibi bakıyordu. Yarı kapalı gözlerle ona baktığımda sonunda dürtmeyi kesmişti. "Ne oldu bana?" Diye sorduğumda güldü ve 'etrafına bak' dercesine ellerini çevrede gezdirdi. Ayağa kalkıp ne olduğuna baktığımda neden güldüğünü anlamıştım. Burası ilk geldiğimizdeki gibi mükemmel bir yer olmuştu, tekrardan.        

        Karşımdaki adam, "Eveleyn söylesene bunu nasıl yaptın?" diye sorduğunda ona şaşkınca baktım. "Neyi nasıl yaptım." "Heryer felaketlerle kaplıydı ve sen birkaç şey fısıldadın. Sonra herşey eski haline döndü ve bayıldın." Hatırlamak için işaret parmağımı sağ şakağımda aşağı yukarı gezdirdim. "Hatırlamıyorum." dediğimde tebessüm etmekle yetinmişti. "Bu arada burada ne arıyoruz ve sen kimsin?"

YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin